Akademikakil.com un bu ayın konusu olan “Akademisyenlerin 2023 Seçimlerine Bakışı “konusundaki görüşlerimi değerli okurlarımla paylaşacağım. Bilindiği gibi Haziran 2023 de genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri birlikte yapılacaktır. Olağan şartlarda seçim tarihi böyledir. Fakat mevcut Cumhurbaşkanımızın üçüncü defa seçilmesi konusunda tartışmalara yer vermemek için kişisel kanaatim seçimin tarihinin öne çekilerek adaylık konusundaki tartışmaları sonlandıracağı kanısındayım. Burada bir sorun var oda; a) meclisin (TBMM) kendini feshi, Yani erken seçim kararı alması; b ) Cumhurbaşkanının meclisi feshi. TBMM’nin 360 rakamını bulup kendini feshedip seçim karar alacağını sanmıyorum, bu durumda diğer seçenek Cumhurbaşkanı TBMM yi feshetme yetkisini kullanacağıdır. Bugüne kadar gelişmeler bunu göstermektedir.
Mevcut şartlarda, yani Cumhurbaşkanının meclisi feshi ve seçimlerin öne çekilmesi durumunda Cumhurbaşkanlığı seçimi ile TBMM seçimi birlikte yapılacaktır. Bu durumda da zihnimizi yormamanız gereken konu şudur. Cumhurbaşkanı %51 ile seçilecektir. Eğer adaylardan biri %51 i bulamazsa 15 gün sonra tekrar seçime gidilecektir. Bu turda yani ikinci turda en fazla iki aday yarışacağı için ikisinden birinin Cumhurbaşkanı seçilmesi kesinleşecektir. Bugünden tahmin yapak zordur. Çünkü adaylar belli değildir. Konuya 3 aşamada bakmak isterim. Birincisi,
Seçim öncesi.: Seçimlerin 18. Haziran 2023 de yapılaması yasa gereğidir. Ohal ilan edilmediği müddetçe bu geçerlidir. Âmâ Cumhurbaşkanımızın üçüncü defa aday olup olmaması tartışmalarına son vermek adına seçim öne alınırsa bu engelin kalkacağını düşünüyorum. Bu durumda iki seçenek var; ya TBMM 390 oyla kendini feshedip erken seçim kararı alacak, ya da cumhurbaşkanı meclisi feshedecektir. Yalnız burada 45 günlük vekâlet süresi ve seçim öncesi, seçim süresi, seçim sonrası siyasi türbülansın etkisiyle ülke 6 ay kaybedeceği için seçimin kısa aralıkla öne çekileceği kanısındayım. Âmâ 1 ay önce de olsa 1 gün olsa da erken seçim prosedürü uygulanacaktır. TBMM üyeliğinde seçim barajı %7, Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise %51 uygulanacaktır. Olmazsa 15 gün sonraki ikinci turda seçilecektir. TBMM üyeliği seçiminde ülke barajlı D’Hond sistemi uygulanacağı için yorumlarımı ona göre yapıyorum. Başka ülkede baraj farklı partilerin sayısı, farklı seçim sistemi farklı olacağı için düz mantıkla tüm ülkeler için akıl yürütemeyiz. Konuya ülkemiz özelinde yaklaştım.
Değerli okurlarımın bu iki seçimde bilmesi gereken bazı temel kavramlarım sıralamak isterim.
a. TBMM üyesi sayısı 600 dür.
b. İttifak halinde barajı geçen diğer partilerde geçmiş sayılır.
c. Müstakil seçime gireceklerde baraj yüzde 7 dir.
d .Cumhurbaşkanlığı seçiminde baraj yüzde 51 dir.
e .Cumhurbaşkanını partiler aday gösterebileceği gibi 100 000 imza ile aday gösterilebilir. Bunun diğer adaylar lehine veya aleyhine doğrudan etkileyecek durumu yoktur. Yani 100 000 imzalı a adayı Cumhurbaşkanı adayı gösterilebilir. Başka 150000 imza ile b adayı Cumhurbaşkanı adayı gösterilebilir. Bu adayların aldıkları oylar kendilerinedir. Güçlü adayların oyu azalsa da mevcut oy üzerinden %51 hesaplanacağı için imza şeklinde aday gösterilenler diğer adayların lehine veya aleyhine pek fark yaratmayacaktır. Çünkü geçerli oyların % 51 i hesaplanacağı için bu oranı alan Cumhurbaşkanı seçilecektir.
f. Cumhurbaşkanın görev süresi bitince 1 nolu cetveldeki bürokratların görev süresi aynı gün biter.
g. Yurtdışı oylar partilerin aldıkları oya eklenir. Bunun partilerin barajı geçmesine katkısı olur.
h. Bağımsız TBMM üyeliği adaylığı mümkündür. Günümüzde seçmen sayısı arttığı için bağımsız milletvekili seçilebilmek oldukça zordur.
ı. Ülke nüfusu 84.2 milyon, seçmen sayısı 62.3 milyon civarındadır.
i. Seçimlerde oy kullanmamanın cezası yoktur.
j. Siyasal katılım açsısından seçimlere ne kadar katılım olursa meşruiyeti o derece yüksek olur.
k .Ülkemizde 81 seçim bölgesi 85 seçim çevresi bulunaktadır.
l. Her seçim çevresinden en az 2 milletvekili seçilmek anayasa gereğidir.
m. Milletvekilleri seçildiği bölgenin değil tüm ülkenin milletvekili sayılır.
n. Milletvekili seçilenler bakan olurlarsa milletvekillikleri düşer.
o. Bunların yerine ara seçim veya başka seçilme milletvekili ikamesi bulunamamaktadır.
p. Milletvekilleri seçildikleri, il seçim kurulu başkanının imzasıyla mazbata alır.
r. Seçimler itiraz il seçim kurullarına yapılır. Bazı durumlarda yüksek seçim kuruluna yapılır
Yüksek Seçim Kurulu kendi nevi şahsına özgü kuruluştur. Adli değildir. İdari de değildir. Kararlarına karşı yargı yoluna gidilmez. Milletvekili yemini etmeyen milletvekili haklarından yararlanamaz. Milletvekilliği yasama görevi olduğu için yaş sınırlaması yoktur. Ülkemizde uygulanan seçim sitemi ülke barajlı d’ hont seçim sistemidir. Yani ülkede geçerli oyların yüzde 7 sini alacaksınız, ondan sonra milletvekili hesaplaması başlamaktadır. Bu sistemde bir ilde geçerli oylar hesaplanır. Partilerin aldıkları oylar yazılır. Önce 1 e ,sonra 2 ye ,sonra 3 e, sonra 4 böyle bölünür. Yukarıdan aşağıya seçilecek milletvekili kadar oylar işaretlenir. En çok oyu alanlar Milletvekili seçilir.
TBMM anayasada öngörülen zamanda açılırken en yaşlı üye başkanlığa vekâlet eder. Başkanlık divanı oluşur. Yemin ettirilir. TBMM de yasama görevi başlamış olur. Cumhurbaşkanı mazbatasını alınca TBMM de yemin ederek göreve başlar. İstanbul’da 3, Ankara ve İzmir’de 2 şer seçim çevresi bulunmaktadır.
Partiler milletvekillerin aday yoklaması ön seçim şeklinde de belirleyebilir. Eğer bir siyasi parti önseçim yapacaksa bunu yapar liste olduğu gibi resmî gazetede yayımlanır üzerinde değişiklik yapılamaz.
Eğer merkez yoklaması şeklinde yapacaksa bunu parti belirler listeler YSK ya gider. İl seçim kurullarında hakimler kıdeme göre değil kura ile belirlenir. Seçimlerde görev yapacak kamu görevleler kurayla illerden belirlenir.
Bu şartlarda milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığın seçiminin yapıldığını düşünerek bir sonraki aşamaya geçmek isterim. Bu durumda partiler TBMM ye girer gurubunu kuranlar, yani 20 den fazla olanlar gurubunu kurarlar. Ayrıca komisyona belirlenir. Komisyon başkanlıkları partilerin TBMM’deki üye sayısına göre belirlendiği için milletvekili sayısı çok olan partilerin komisyon başkan ve üyelikleri ve RTÜK üyelikleri sayısı da doğal olarak çok olacaktır.
Meclis başkanlık divanı belirlenir. Komisyonlar belirlenir, TBMM iskeleti oluşur. Yasama görevine başlarlar. Yürütme ise Cumhurbaşkanının delaletindedir. Cumhurbaşkanı yardımcısını belirler ve bakanları atar. Danışanlarını atar. Anayasa da Cumhurbaşkanı yardımcısı ve danışmanlar için sınır yoktur. Cumhurbaşkanının takdirindedir. Yürütmede bu durumda göreve başlar.
Seçim Süreci:. Süreç Yüksek Seçim Kurulunun seçim takvimiyle başlayacaktır. Bu seçim Cumhurbaşkanlığı ve TBMM üyeleri için yapılacak seçimdir. Partiler ittifak halinde girebileceği gibi kendi başlarına girebilirler. Fakat Partilerin seçine girme yeterliğini Yüksek Seçim Kurulu belirleyecektir. Örnek partiler a ittifakı 2 parti amblemiyle; b ittifakında 6 parti amblemiyle; c ittifakında 3 parti amblemiyle girebilirler. Barajı geçince tüm partiler geçmiş sayılır. Fakat milletvekilini o ittifakta en çok oy alan kazanır. İttifak partileri milletvekillerini eşit alacak diye kural yoktur. Bu durumda ittifak partileri jest açısından bazı yerlerde ittifak yaptıkları parti adaylarını listede yukarı koyabilecektir ama bu durum da da siyasette 2+1 kuralının her zaman 3 etmeyeceği gerçeği unutulmamalıdır.
Bu seçime tüm partiler olabildiğince çok milletvekili çıkarmayı hesaplayacaktır. Çünkü TBMM başkanlık divanı, TBMM daimi komisyon başkanlık ve üyelikleri, RTÜK üye seçimi, Sayıştay üye seçimi, HSK üye seçimi ,AYM üye seçim bu rakamlılara göre belirleneceği için partiler olabildiğince çok mebus almayı hesaplayacaktır. Bunu yaparken 5 yıl önceki seçmen profili değişeceği için z kuşağı veya ilk defa oy kullananların tercihi önem arz edecektir. Bunu da bu kitlenin sinerjisi yakalayan seçin sürecini iyi okuyan partiler avantajlı olacaktır.
Bazı bilimsel araştırmalar göstermiştir ki dünyanın en iyi seçim çalışmasını yapsanız da seçmenlerin tercihi son anda düşük oranda değişmektedir. Bunu da dikkate alarak partilerin aday profili, söylemleri önem arz edecektir.
Önemli olan bu tablo oluştuktan sonra ülkenin iç ve dış siyasetine etkisi nasıl olacaktır? Bu durumda;
a. Ekonomik olarak iç ve dış borç faiz ve ana para ödemeleri gelmektir. Yeni bakanlar kurulunun önceliği bu olacaktır. Ayrıca istihdam, işsizlik, genç işgücü, EYT’lilerin ve emeklilerin masaralarını karşılamak olacaktır. Ayrıca bazı ülkelerin nüfusundan fazla olan emekliler gelmektedir. İkinci olarak eğitim, istihdam, sosyal demografi gelmektedir. Üçüncü olarak dış politika ve uluslararası kuruluşlarca ilişkiler gelmektedir
Seçim Sonucu. Önemli olan seçim öncesi, seçim süreci ve seçim sonrası en az 3 aya, en fazla 6 ay türbülansla geçeği ondan sonraki süreçte yasama ve yürütmenin ne yapacağıdır. Bence seçime girecek partiler ve adayları şu planlamayı yapması lazım.1.ekonomi, iç borç, dış borç, SGK açığı bunların başında gelmektedir.
Burada “. …Siyasette 1 hafta uzun zaman. ….Göç yolda düzelir.. ..Yılların siyasetçisiyiz. …Bu akademik kitaplardaki gibi değil…” Gibi cümleler bilimsel temeli olmayan şehir efsaneleridir. Planlama, öngörü ayrı şey; kehanet ayrı şeydir. Âcizane 40 yıldan fazla bu konularla kafa yormuş bir akademisyen olarak benim önerilerim kehanet değil bilimsel gerçeklerdir.
Sonuç.: Benim bu ayki köşe yazımda değerli okurlarımla paylaştığım kendi görüşlerimdir. Bir akademisyen olarak “..emri bil maruf nehyi anil münkeri..” hatırlatmaktır. Ülkemizin geleceğinin iyi olması için çaba sarf etmektir. Bir olayı defalarca deneyip farklı sonuç beklemek mantıklı değildir. Dolaysıyla hangi parti milletvekili sayısını artırışa artırsın, hangi aday Cumhurbaşkanlığını kazanırsa kazansın temel konu “..adl ve sıdk…” üzerine yönetmektir. Siyasi sorumluluk seçilenlerde olmakla birlikte atananlar ehil olmalıdır. Yani kişilerin “..emr olunduğun gibi doğru ol…” Düsturuna uyması beklenmektedir.
Alman düşünür Schiller ve benzer düşünceyi farklı kelimelerle anlatan Ahmet Cevdet Paşanın bir sözü var. “…devlet saat gibidir. Önemli olan çalışır vaziyette tamir etmektir…” devlet de süreklilik esastır. Sosyal, siyasal ve ekonomik hayatın gerçekleri değişmez. Bu durumda zamanı hayatı durduramayacağımıza göre devleti işlerken düzgün yönetmek esastır. Ülkemizde sistemin adı partili Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. Cumhurbaşkanın görev süresi bitince kararnamedeki A sayılı cetveldeki kamu görevlilerinin süreside biteceği için seçim öncesi, seçim süreci ve seçim sonucu arasındaki zaman aralığını uzatmak kamu yönetimi açısından sıkıntı olabilir. Örnek bu sürede yaş haddi gelen bürokrat vekâlet edemeyeceğine göre yenisini atayacak makam tekemmül etmediği için bunu kısa sürede sonuçlandırmak ülkemiz yararına olacaktır.
Ülkemizde “…mevcut sistemi parlamenter sisteme dönüştürmek ve başbakanlık ihdası…” gibi söylemler gerçeklerden uzaktır. Çünkü anayasa değişikliği gerekir. 600 mebusun olduğu sistemde anayasayı değiştirmek ve halkoylamasından geçirdikten sonra yeni sistemi inşa etmek neredeyse imkânsızdır. Bu durumda mevcut sistemin aksaklılarını tüm adayların ve partilerin bilerek buna göre plan ve politika geliştirmeleri beklenir.
Yeni seçim kanununa göre seçim 4 Nisan 2023 den sonra olursa baraj faklı; önce olursa barajda farklı oran uygulanacaktır. Yani yeni çıkan seçimle ilgili bir kanun seçimlere 1 yıl kala uygulanamaz. Bu durumda 4 Nisandan sonra seçim olursa yeni yasa uygulanmak zorundadır. Bu durumda ülke barajı % 7 olacaktır. Burada da ittifak halinde seçime girenler, örnek a ittifakında 6 parti seçime girecekse bir ilden 5 milletvekili çıkacaksa d’ hondt sistemine göre matematiksel bölme işlemi yapılacak bu ittifak içinden bu oranı yakalayan parti milletvekili çıkarabilecektir.
Sonuç olarak seçim öncesi, seçim süreci ve seçim sonrası süreç olmak üzere üç basamakta sıralamaya çalıştım. Belki okurlarım seçimlerin olası sonucunu merak edecektir. Bu konuda yorum yapmayacağım. Cumhurbaşkanı adayları netleşince yorum daha kolaydır. En olumsuz şartlarda dahi ikinci turda seçilir. Milletvekili dağılımı ise aday, bölge, rakipler, ittifak dengeleri, jestler, z kuşağı az da olsa seçmen tercihini belirleyecektir.
Bence önemli olan bu tablonun haziran ayında netleştikten sonra ülkeyi yönetebilmektir. Burada meritokrasi akla gelmektedir. Yani işin ehli, “..adl ve sıdk…” üzerine davranan kamu yöneticilerini göreve getirmektir. Ratzel in tabiriyle coğrafya kaderdir. Ülkemizin sinir uçları farklı olan ülkedir. Yönetme sanatının iyi icrası gerekmektedir.
Bütçe, ab ülkelerinde ve bazı gelişmiş ülkelerde bütçeler 3 yıllık yapılırken ülkemizde yıllık bütçeyi yılın yarısında bitirmek anlamlıdır. Ülkeyi yönetmeye talip insanların bu gerçeklerle hareket etmesi tavsiye edilir. Ab, OECD, BM verileri ve standartları gözetilmelidir. Göç, mülteci, kamu kaynakları, tekrar tekrar gözden geçirilmelidir. Ülkeyi yönetmeye talip kişilerin bu gerçeklere göre kendilerini hazırlamaları gerekir.
İlköğretimden yükseköğretim üssüne kadar milyonlara öğrenci ve öğreticinin işgücüne katılımı hesaplanmalıdır. Ar-ge harcamaları, zaman, bilimsel gelişmeleri takip, eğitim süresini 3 sömestre çıkarma, çalışma saatlerini artırma potansiyel ülkeyi yönetmeye aday politikacıların önceliği olmalıdır diye düşünüyorum.
Cari açık konusu seçim sonunda yasama ve özellikle yürütmenin karşılaşacağı ilk meseledir. Dolaysıyla biraz önce de değindiğim gibi ülkeyi yönetecek kişilerin bunlara hazırlıklı olmaları gerekir. Son olarak yasama ve yürütme görevine talip aday adaylarının Bakara suresi 286. Ayetini. Nizamülmülk Siyasetname kitabının özetini kısaca okumalarını tavsiye ederim.
Ülkemizde partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmeden önce seçimlerle ilgili genel ilke şuydu: “Yönetimde istikrar temsilde adalet.” Fakat bunun ikisi bir arada dengeli yürümedi. Temsilde adalet sağlansa da yönetimde istikrar olmadı. Sonuçta istikrarın lehine düzenleme yapıldı. Fakat istikrarı sağlamanın temeli de yine eğitim, hukuk, bürokrasi ve iktisadi hayatın temel değişkenlerini düzeltmektir. Bunun bilimsel kanıtı ise, 1838-1922 yılları arası 84 yılda 77 maliye bakanı değişti, ortalama bir bakanın görev süresi 1 yıl 1 ay oldu. İkinci örnekse 1808-1838 yılları arası 32 yılda 47 çeşit gümüş para tedavülde kaldı. Üstelik tağşiş (medeni paradaki saf altın veya gümüş oranının azaltılması) olmuş şekilde.
Günümüzdeyse yabancı finans kuruluşları CDS oranlarını yani Credit Default Swap (Kredi Temerrüt Takası) aynı oranda tutmamaktadır. Diğer bir deyişle siyasi istikrarın güven verdiği ülkelerde faiz oranı daha düşük; siyasi istikrarın olmadığı ülkelerde bu oranı fazla tutmaktadırlar. Yukarıda da değindiğim gibi kim gelirse gelsin yönetime talip olanlar ülkenin temel dinamiklerini bilmek ve adaletle yönetmeyi düşünmelidirler. Günümüzde yönetimin bir sanat olduğu ve gerekli donanımlarla olabileceğini hatırda tutmalarını tavsiye ederim.
Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinin hayırlara vesile olması dilerim.
Selam saygı ve dua ile.