Dev, uykusundan uyanmaya görsün. Bir uyanırsa artık onu kimse tutamaz. Çin, yıllarca kapalı kutu olarak kaldıktan sonra, günümüzde başta Almanya gibi, dünyanın ana imalatçılarından oldu. 1945’te kurulan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde, beş daimi delegeden biri olarak koskoca Çin’i, ufacık Formosa adası yani Tayvan (Milliyetçi Çin) temsil ediyordu. Sonradan eşyanın tabiatına da aykırı görülmüş olacak ki, 1971 yılından itibaren Çin’i temsilen, Çin Halk Cumhuriyeti daimi üye statüsüne alındı.
Ucuz işgücü olanakları nedeniyle, ülkesine giren batılı sermayenin kurduğu fabrikalar ve kendi teknolojilerinin de gelişmesi sayesinde bugün Çin, dünyada ikinci süper güç haline geldi. Otomotiv, silah, tekstil, elektronik, bilgisayar-bilişim, ilaç, spor vs. hatta uzay ve nükleer teknolojileri bile aklınıza ne gelirse yani Çin’de ne ararsan, imalat ve üretim adına her şey var. Bilgisayarlar, mikroçipler, araba pilleri, spor ayakkabıları orada üretiliyor. Bizim Hereke halılarımızı, nazar boncuklarımızı, hatta Konya’nın semazen biblolarını bile onlar üretiyorlar.
Gençlerimiz, Varyag olayını bilmem hatırlarlar mı? Varyag uçak gemisi, Sovyetler dağıldıktan sonra Ukrayna tarafından Çinlilere satıldı. Boğazlardan geçişi, büyüklük ve yükseklik ve diğer nedenlerle, büyük bir krize neden oldu. Önce geçişine izin verilmedi. Hükümetimize, biz onu eğlence merkezi yapacağız, size de yılda bir milyon turist getireceğiz dediler. Biz de bunu yedik. 2001’de motorları sökülmüş halde romörklerle çekilerek, boğazlarımızdan geçirilmesine izin verdik. Akdeniz ve Süveyş kanalından, çeke çeke Hint okyanusuna, oradan taa Çin’e kadar götürdüler. Sonra ne mi oldu, onu misler gibi ultra modern bir uçak gemisine dönüştürdüler. Çinliler böylece hem bizi hem de tüm dünyayı uyutmuş oldular.
Üniversiteler, araştırma merkezleri, laboratuvarlar, fabrikalar, uydular derken Mars’a uzay aracı bile gönderdiler. İmalat ve ihracattan kazandıklarını otoyol, köprü, stadyum, devasa binalar ve mabetler yerine, daima kendileri için gerekli gördükleri iş sahalarına yatırıyorlar. Devamlı olarak yeni iş olanakları, istihdam ve katma değer yaratıyorlar. Paraları çok, uluslararası şirketlere ortak oluyorlar hatta gerektiğinde onları satın alıyorlar. Yabancı ülkelere ve özellikle de Afrika ülkelerine, o fakir ülkelerin geri ödeyemeyecekleri miktarlarda, milyarlarca dolarlık krediler açıyorlar. İkili anlaşmalarla, başta petrol olmak üzere her türden hammaddeyi, borçlandırdıkları ülkelerden daha ucuza temin ediyorlar.
Covid-19, ya da bilindik adıyla Korona Hastalığı, Çin’in Vuhan şehrindeki araştırma laboratuvarından çıktı. Orada, batılılarla ortak genetik araştırmalar yapılırken, genetiğiyle oynanmış bu hain virüs! dikkatsiz laboratuvar çalışanlarını infekte ederek, önce Vuhan’a, daha sonra da tüm dünyaya yayıldı. Kendi mi yayıldı yoksa yayıldırıldı mı, işte orası belli değil. Bu araştırmalar, niçin ve hangi amaç için yapılıyordu? Biyolojik silah araştırmalarının öncü çalışmaları mıydı, bilemiyoruz. Milyonlarca insan hastalandı, pek çok masum insan öldü, hala da ölmekte. Dünya ülkeleri, bu salgın karşısında çaresiz kaldı. Bir kısmı sınırlarını kapattı. Aniden, ortaya yeni Covid aşıları çıktı da, çoğumuz hasta olmaktan kurtulduk. Buna rağmen, bizde ve başka ülkelerde pek çok kişi hastalık yüzünden kaybedildi. Aşı üreten firmalar, milyarlarca dolar kazandı vs. Bu bir.
İkinci olay; tüm dünyada temiz enerji kullanımı ve bu nedenle elektrikli araçlar giderek yaygınlaşmaya başladı. Bu araçlar, ‘lityum iyon’ pillerle çalışıyorlar. Pil üreten ülkelerin başında Çin, Kore, Japonya ve ABD geliyor. Dünya pil üretiminin çoğu, Catl ve BYD adlı Çin firmalarından. Her firma, belirli otomobil markalarıyla önceden adet üzerinden anlaşmalar yaptığından, otomobil üreten bir firma, yeni bir elektrikli model üretmek istese bile, arzu ettiği miktardaki pili anında tedarik edemiyor. Ülkemizde, Eti Maden’in Eskişehir Seyitgazi tesislerinde lityum üretimine başlandığını, memnuniyetle öğrenmiş bulunuyoruz. Üretim yeterli olur mu, ileride bizde lityum pili üretebilir miyiz? Sonradan ayazda kalmamak için, ülkemizde üretilecek, yerli elektrikli arabalarımız için ya pil üretmeli ya da pil siparişlerini şimdiden vermemiz gerekiyor. Yerli otomobil üreticileri, bilmem sesimi duyarlar mı?
Amerikan elektrikli araç üreticisi Tesla’nın CEO’su Elon Musk, bakmış bu iş böyle olmuyor. Taşıma suyla da, değirmen dönmüyor. Amerika’nın Arizona çöllerinde, kendi pil fabrikasını kurmak zorunda kalmış. Ekranlardan izledim, fabrikada sadece robotlar çalışıyorlar.
Üçüncü olay ise; yakın zamanda elektronik chip üretiminde gözlenmeye başlandı. Günümüzde mikroçipler, otomotiv başta olmak üzere, fabrikalarda hemen her makinada, ev, ofis, tarla, deniz, havada, karada, yani her yerde ve her işte kullanılır oldu. Bu mikroçiplerin çoğunluğu başta Çin ve Japonya olmak üzere, uzak doğu ülkelerinde üretiliyor. Tüm dünyada çip kullanımı, çok fazla arttığından mikroçip fabrikaları, müşterilerine ürün yetiştiremez hale gelmişler. Bu yüzden bazı büyük Avrupalı otomobil üreticileri, işleri yavaşlatmak hatta bir süre durdurmak zorunda kaldılar.
Son üç asırdır, ABD ve Avrupalılar dünyayı domine ederlerken, günümüzde onlara başka ülkeler de eklenmeye başladı. Çin, Japonya, Hindistan, Kanada ve Brezilya gibi yeni aktörler sahneye çıkmaya başladı. Başta Çin olmak üzere, çekik gözlü uzak doğulular, belirli alanlarda tüm dünyayı işte böyle manipüle etmeye çalışıyorlar.
Üretim, imalat ve ihracatın çok, kasanda çil çil dolarların varsa, dünya borsalarını bile manipüle edersin. Batılıların, Çin ve petrol zengini ülkelerin yaptığı gibi başka ülkelerin kar getiren, işletme ve şirketlerine, spor kulüplerine yatırım yapar, gerektiğinde onları satın alırsın. Fakir ve geri kalmış ülkelere, bolca kredi sağlayıp, o ülkelerle yapılan ikili anlaşmalarla, kendi şirketlerin ve kendi ülken lehine, olumlu girişimlere imza atarsın. Bunun tersi olursa, ne yapılması gerekiyor? İşte orasını da, bu işleri bilenlere sormak lazım arkadaşlar.
Uzak doğulular, genellikle sessiz ve derinden gidiyorlar. ABD ve diğer ülkelerle, sorunlu olan ilişkilerinde bile, bilinçli olarak seslerini aşırı yükseltmeyip, çözümün parçası olmaya gayret ediyorlar. Hani ne demişler, Çin işi Japon işi, bunu bilen iki kişi…
5 yorum
Akilli adamlar çalışkan adamlar kadın erkek pire gibiler cindeyken onlara hayran olmuştum geleneklerine hala çok bağlılar mao artık eskisi gibi popüler değil ama cok-da kafaya takmıyorlar sadece çalışmaya büyümeye hedeflemişler dahada ileri gideceklerine eminim
Kalemine sağlık
O coğrafya savaşın acısını gördü. Canı acıyanlar canını acıyanların gücünün nereden geldiğini iyi bildi. Atatürk kişisel olarak bunu görmüştü ama biz bunu anlayamadığımız gibi O ölünce O’nun işaret ettiği çağdaş uygarlık yolundan ayrıldık. Benim kanaatime göre Çin çağdaş uygarlığı eskiden ilerlemeye yatkın olan bir millet olduğu için yakaladı. Çin çok incelik isteyen bilişim teknolojisine önce eli yatkın olduğu için uyum sağladı ve Batının ucuza malulsun diye ürettiklerileri malları taklit etmeye çalıştı. Sonrada kalitelisini ucuza yapabildi. Maalesef biz bu teknolojinin sadece kullananı olduk. Bu gün deniliyor ki ucuz işçilikte Çin’den gerideyiz Batımın işçisi ve kölesi ,olamayız biz o teknolojiyi yapabilme el becerisine sahip değiliz.
Bizim karar vericiler ve uygulayıcıları beton imalatına kafayı takmışlar hayırlara vesile olur inşallah
Hekimlik, akademik çalışmalar, organizasyonlar ve onlarca kitap…
Bunca temponun arasında bir de dünyanın meseleleri üzerine araştırmalarınız ve paylaşımlarınız…
Sayın Hocam!
Enerjinizin ve motivasyonunuzun kaynağını da paylaşırsanız ülkemde bir şeyleri güzelleştirmek için çalışan gençlerin sayısı artacaktır. Selam ve saygılarımla…