Hadis tarihiyle ilgili eserler okunduğunda görüleceği üzere “çok çeşitli nedenlerle” hadis uydurulmuştur. Mesela siyasî amaçlar için hadis uyduranlar, itikâdî ihtilaflar nedeniyle hadis uyduranlar, din ile aralarına mesafe koyup İslam düşmanlığı yapmak için hadis uyduranlar, ırk, belde ve mezhep taassubuyla hadis uyduranlar, kıssacı/hikâyeci vaizlerden olup halkın ilgisini çekmek için hadis uyduranlar, halkı ibadete teşvik ve günahtan sakındırmak için hadis uyduranlar ve şahsî menfaatleri için hadis uyduranlar bunlardan bazılarıdır. (Musa Bağcı, Hadis Tarihi, Ankara Okulu Yay., 2013, s. 143-159)
İşte hadis âlimleri bu gibi kimselere karşı gerekli tüm tedbirleri almışlardır. O tedbirlerden bazıları şöyledir: Hadis âlimleri hadis aldıkları râvîlerin kimliklerini hâl ve gidişatlarını araştırmış ve onlara rivâyet ettikleri hadisleri kimden aldıklarını sormuşlardır. Sıhhatini tespit ettikleri hadisleri daha sistemli bir şekilde geniş hacimli kitaplarda toplamış ve emin şekilde muhafaza edilmelerini sağlamışlardır. Bu faaliyetler neticesinde hadisin rivâyet ve tahammül kaidelerini, râvîlerin şartlarını, cerh ve ta’dilin hükümlerini tespit eden yeni bir ilim dalı teşekkül ettirmişlerdir. Müslümanların başvuracağı sahih hadis kitaplarının telifine hız vermişlerdir.
Ayrıca sonraki hadis âlimleri tespit edebildikleri bazı uydurma hadisleri şu eserlerde toplamışlardır:
1. Makdisî (ö. 507/1130) Tezkiratu’l-Mevzûât.
2. İbnu’l-Cevzî (ö. 597/1200) el-Mevzûât.
3. Ömer el-Mevsılî (ö. 622/1225) el-Muğnî ani’l-Hıfzı ve’l-Kitab.
4. Sağânî (ö. 650/1252) el-Mevzûât.
5. İbn Teymiyye (ö. 728/1328) er-Risâle fî Ehâdîsi’l-Mevzûa.
6. Suyûtî (ö. 911/1505) el-Leâli’l-Masnûa fi’l-Ehâdisi’l-Mevzûa.
7. İbn Arrak (ö. 963/1556), Tenzîhu’ş-Şerîa ani’l-Ahbâri’ş-Şenîati’l-Mevzûa.
8. Fettenî (ö. 986/1578) Tezkiratu’l-Mevzûât.
9. Ali el-Kârî (ö. 1014/1605) Mevzûâtu’l-Kübrâ/ el-Esrâru’l-Merfûa fi’l-Ahbâri’l-Merfûa.
10. eş-Şevkânî (ö. 1250/1832) el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevzûa.
11. el-Leknevî (ö. 1304/1886) el-Asaru’l-merfûa fi’l-Ahbâri’l- Mevzûa.
Öte yandan bu uydurma hadislerin İslam’a ve Müslümanlara çok olumsuz etkileri olmuştur. Onlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz: Hadis âlimleri daha faydalı bilgiler üretmek amacıyla harcayacakları zamanı, uydurma hadisleri tespit etmeye ve onlarla mücadele etmeye harcamışlardır. Bu mevzû hadisler helali haram, haramı helal göstermek suretiyle dinî hükümleri tahrif etmiştir. Uydurma hadisler Müslümanlar arasındaki ayrılığı ve çatışmayı körüklemiştir. Bu parçalanma arttıkça her grup kendini haklı gösterecek daha başka hadisler uydurmuştur. Bu hadisler İslam dinini kabul etmeye eğilimli olanları ve cahil Müslümanları dinden soğutmuştur. Müslümanları dine teşvik etmek ve onları kötülüklerden uzaklaştırmak maksadıyla uydurulan sözler, ya yaptığı en küçük iyiliğe güvenerek Müslümanları tembelliğe itmiş ya da günahlarının affedilmeyeceği düşüncesiyle onları ümitsizliğe sevk etmiştir. Dünya sevgisi, kadın, mal, evlat aleyhine uydurulmuş hadislerin tesiriyle bazı Müslümanlar dünyayı bir kenara bırakmış, Allah’a giden yolda engel olur düşüncesiyle mal, mülk, evlat ve aileyi terk ve ihmal etmişlerdir. Mevzû hadisleri vaaz ve nasihatlerine sermaye yapan menfaatçi kıssacılar halkın cahil, tembel, sorumsuz, duyarsız, nemelazımcı ve anlayışsız kalmasına büyük ölçüde sebep olmuşlardır. (Ayrıntılar için bk. Hadis Tarihi ve Usûlü, Editör: Selahattin Polat, s. 274.)
Sonuç olarak, hadis âlimlerinin yaptıkları bu ve benzeri faaliyetler oldukça faydalıdır ancak yeterli değildir. Eğer Hz. Peygamber ve İslam gelecek nesillere doğru tanıtılmak isteniyorsa eldeki zengin hadis külliyatından istifade edilerek “sened ve metin tenkidi faaliyetlerine” aralıksız devam edilmelidir. Bir başka ifadeyle “yeni mezvuât kitapları” hazırlanmalı ve bu çalışmalar kıyamete kadar güçlü ekipler tarafından aralıksız sürdürülmelidir. Bunun için ülkenin dört bir yanındaki Üniversitelerin bünyesinde “Hadis Araştırma Merkezleri” açılmalı/kurulmalı, binlerce “ehl-i rey olan hadis âlimi” buralarda istihdam edilmeli ve bunlar gece gündüz “kaliteli ilmî eserler üretmek için” canla başla çalışmalıdır. Aksi takdirde Hz. Peygamber’i sevme ve onu doğru tanıtma iddiası içi boş bir söylemden öte hiçbir anlam taşımayacaktır.