Uyku ile ilgili çalışmalar dünya’da Hans Berger’in 1928 de beyin dalgaları elektrofizyolojik olarak kaydetmesi ile başlar. Gelişmeler 1956’da REM(hızlı göz hareketleri) uykusunun saptanması ile devam eder. Öncelikle rüyaların incelenmesi amacıyla yapılan çalışmalar, gündüz insanların yakındığı, ancak açıklanamayan klinik durumların uyku sırasında belirtilerinin saptanmasıyla yön değiştirmiş ve bugünkü anlamda uyku hastalıklarının değerlendirildiği uyku tıbbının doğmasına neden olmuştur. C. Guilleminault’un 1972 de uyku apne sendromunu tanımlaması uyku tıbbında kilometre taşı olmuş, Amerikan Uyku Derneği (ASDA) 1979’da ilk kez uyku hastalıklarını sınıflandırmış ve hastalık tanımlarını yapmıştır. Bu sırada Amerika’da yaşayan Prof. Dr. İsmet Karacan bu çalışmalar içinde yer alan öncü bilim adamlarından biri. Dr. Karacan nokturnal penil tümesansla (NPT) ilgili çalışmalarını yaparak bir ilke imzasını atıyor, uyku tıbbı konusunda önemli bir ödül olan Kleitman Ödülü’nün birincisini alıyor. Bu arada yanına çalışmaya gelen Türk bilim adamları (tıp doktorları çoğunlukta) uyku çalışmalarına katılıyor.1980’lerde başlayan öğrenim ziyaretleri Dr. Karacan’ın emekli olmasına kadar devam ediyor. Bu süreçte bu konuyla uğraşan 150’den fazla Türk tıp adamı Dr. Karacan’ın kliniğinde eğitim alıyor. Birçoğu ülkeye dönüyor, ama çok azı uyku tıbbı ile uğraşıyor. Bu arada Dr. Karacan Türk uyku tıbbı’nın gelişmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Amerika’da kurduğu vakıf aracılığı ile birçok genç Türk araştırmacıya destek sağlıyor. Bu arada ikili ilişkilerini, Amerika’lı bilim adamı dostlarını Türk tıbbı için seferber ediyor.
Uyku tıbbı dünyanın gelişmiş ülkelerinde at başı ilerleyerek, yeni bir tıp alanı olarak algılanıyor. Amerika’da bir uzmanlık alanı(board) olarak kabul ediliyor. Avrupa’nın Almanya, Fransa, İsveç, İspanya, İtalya, İsviçre, İslanda ve İngiltere gibi ülkelerinde bu gelişim gözleniyor. Yine Asya’da Japonya, Çin, Hindistan, Singapur,Tayland v.b.ülkelerde uyku tıbbı gelişiyor.
Ülkemizdeki durum ise, gelişim olarak benzerlik taşıyor. Dr. Karacan’ın ilk öğrencilerinden Dr.Erbil Gözükırmızı İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp fakültesi Nöröloji Anabilim Dalında, ondan bir iki yıl sonra Dr. Hamdullah Aydın Ankara Gülhane Tıp Akademisi Psikiyatri Anabilim Dalında çalışmalara başlayıp ilk uyku laboratuvarlarını kuruyorlar. Bu arada uyku araştırmaları derneğini kurarak ulusal anlamda öğretiyi yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Kongreler, kurslar, konferanslarla bu konuda bilgi birikimini memleketteki hekimler, insanlar ve sağlık otoritesi ile paylaşıyorlar. Bu arada Dr. Hakan Kaynak ve Dr. Fuat Özgen’ de bu çalışmalara hocalarının asistanları olarak katılıyor. Seksenli yıllar bu şekilde tamamlanıyor.
Benim Dr. Karacan ile tanışmam 1991 yılında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi kuruluş aşamasında, bu fakültenin Amerika ‘’Baylor College Of Medicine’’ Tıp fakültesiyle bilimsel işbirliği projesi başında olmasından dolayıdır.
Bu proje nedeniyle yukarda sözünü ettiğimiz merkeze gitme programı çerçevesinde Dr. Karacan’ la görüşmemiz gerekiyordu. Kendisine bir yıl içinde çalışacağım alanları söyledikten sonra bir iki ayda uyku çalışmak istediğimi söyledim.
Amerika’ya gittikten sonra Karacan ‘ın laboratuarındaki çalışmalara tanık olup, olayı kavramaya başladıktan sonra kendisine tüm süremi uykuda geçirmek istediğimi söyledim. Daha önce çalışma sürem konusunda yorum da bulunmayan Dr. Karacan ‘’ hah nihayet kafan çalıştı ! ‘’ dedi. Elbette Karacan’ ın uyku alanındaki 35 yıllık emeğini kavrayamam O’na bu sözleri söyletti. Benimde kulağıma küpe oldu.
Bende 1992 de ülkeye döndükten sonra diğer öncüler gibi bu alanda öğretim çalışmalarına tam zamanlı destek vermeye çalıştım. Halende bu alana yeni katılan arkadaşlarla bu çalışmalar sürüyor. Her biri 70-100 kişi katılımıyla yapılan temel uyku kursları yapılıyor. Her yıl 400- 500 tıp doktorunun katıldığı ulusal kongre yapılıyor. İnsanlar hastalıkları öğrendi tedavi için çare arıyor. Hem devlet eğitim hastanelerinde, hem üniversitelerde, hem de özel hastanelerde uyku bozuklukları merkezleri kuruluyor. Kadrolar yetişiyor. Uyku Hastalıkları Merkezlerinde ülkedeki toplam yatak sayısı 300-400 civarına ulaşmakta(Birçok Avrupa ülkesinde yatak sayısı onlarla telafuz edilirken). Bu halimizle birlikte dünyanın gerisinde olmayıp iyi şeyler yapıyoruz.
Bu gelişmelere karşın rahatsız eden bir olay; halen sağlık otoritesi ve eğitim otoritesinin (YÖK) bu konuyla ilgili gerekli tanımlamaları yapmamış olmasıdır. Biz uykuyla uğraşan sağlık çalışanları ve bilim insanları bu konudan çok endişeli ve huzursuzuz. Bu sorunlarımızın otoriteler tarafından çözülmesi dileklerimle. Esenlikler diliyorum.