Konuyu tam olarak bilmemekle birlikte, bana intikal ettirildiğine göre biyokimya, mikrobiyoloji, patoloji ve farmakoloji gibi laboratuvar bilim dalı mensuplarının da genetik tetkikleri yapabileceği ve raporları onaylayabileceği hususunu Sağlık Bakanlığının ele alması ve konuyu ilgili dernek temsilcileriyle tartışmaya açarak karara bağlama isteği, bu yazıyı yazmama neden olmuştur.
İşin bu noktalara kadar gelmesinde senin, benim, onun, herkesin biraz katkısı var. Sözünü ettiğim sorun, "Tıbbi Genetik"te yapılan analizlerin hemen hemen tüm branşlar tarafından sahiplenilmeye kalkışılması ve bu yersiz isteklere de, kendilerine anlatılan yalan yanlış bilgilendirmelere bakarak, Sağlık Bakanlığı tarafından en azından sessiz kalınmasıdır.
Kurucularından olduğum ve uzun süre yönetiminde bulunduğum Tıbbi Genetik Derneğinden ya da ilgililer tarafından söz konusu soruna ilişkin olarak bir katkıda bulunmam konusunda herhangi bir istekte bulunulmamasına rağmen "durumdan vazife çıkarma" ihtiyacını hissediyorum, zira tıbbi genetiğin Türkiye’de bu duruma gelmesinin her aşamasında büyük emeğim ve katkım vardır. Çünkü, bu bilim dalının kuruluşundan sonra tıbbi genetik bilim dalını başlangıcında meslek olarak seçen iki kişiden birincisi merhum Prof. Dr. Bekir Sıtkı Şaylı, ikincisi de benim. Dolayısıyla mevcut kazanımlarımızın ve emeklerimizin göz göre göre heba edilmesine de seyirci kalamayacağım şüphesiz doğal karşılanmalıdır.
Şimdi, bu sorunlar yumağının nereden gelip de başımıza örüldüğüne bakalım. Bunu sanıyorum iki kategoride ele almak yerinde olacaktır: İç; etkenler ve dış etkenler.
A- İç Etkenler
1.Bu köşenin okuyucuları hatırlayacaklardır, bundan beş yıl kadar önce (29 Ekim 2007) Medimagazin’de "Vefa, Sadece İstanbul’da Bir Semt (mi?)-2" başlığı altında Türkiye’deki tıbbi genetik biliminin kuruluş ve gelişme sürecini köşe taşlarıyla ve kısaca açıklamıştım. Ondan sonra da, yeri geldikçe uyarılarda ve katkıda bulunmaya devam ettim. Hatırlanacağı üzere, YÖK Yasası’nın tıbbi genetik kürsülerini kapatması ile başlayan yeniden var olma mücadelesi başarıyla sonuçlanmış ve nihayet tıp fakültelerinde yeniden tıbbi genetik ana bilim dalları kurulmuştur. Bu süreç içerisinde YÖK ile yapılan görüşmelere katılan arkadaşlar çok iyi hatırlayacaklardır; tıkanan nokta, mevcut personelin tıbbi genetik ve tıbbi biyoloji ana bilim dalları arasında nasıl dağıtılacağı konusu idi ve o zamanki komisyon başkanı Prof. Dr. Aykut Erbengi ile "Kim kendisini nerede hissediyorsa orada istihdam edilecek." noktasında konsensüs sağlanmıştı. Fakat sonraki uygulamalarda maalesef böyle davranılmamış ve bir küskünler grubu yaratılmıştır. Bence en büyük hatalardan biri bu olmuştur.
2.Bu gereksiz ve yersiz ötekileştirme uygulaması, yeni bünyede yeniden ayrışma girişimlerine neden olmuş ve dünyada pek de örneği olmayan başka bir ana bilim dalında tıbbi genetik bir de üst ihtisas modeli olarak ortaya çıkmıştır. Bütün bunlar bilim dalının maalesef zayıflamasına neden olmuştur.
3.Bir de başından beri içimizdeki "sağ gösterip sol vuranlar", mücadelenin zafiyetine ve başka başka iştahların kabarmasına neden olmuştur.
4.Tüm bunlar olurken, öyle sanıyorum ki Tıbbi Genetik Derneği, web sitesinin de ortadan kaybolmasına aldırış etmeden, yeterli ve sonuç alıcı eforu sarf etmemiş ya da edememiştir. Elbette yapılamayan işler için pek çok makul neden bulunabilir, fakat sonuç alamamışsanız başarılı olamamışsınız demektir.
B- Dış Etkenler ve Çözüm
1. Eskiden tıbbi genetik bilim dalına alacak eleman bulamazken, özellikle hizmet alımlarının başlaması ile birlikte oluşan rant, insanları bu yöne doğru hızla çekmeye başlamıştır. Aslında 21. yüzyılda tıbbi genetiğe olan aşırı ilginin artması dünya çapında bir olaydır, fakat bizdeki ilgi, kendi hissesine düşenlerle yetinmeyip çevreye de invaze olma hevesidir.
2.Bilim evrenseldir, kendine güveniyorsa etik kurallara da uyarak herkes her bilim dalında bilimsel araştırmalar yapabilir ve bunları yayabilir. Fakat iş diyagnostik çalışmalara gelince, tüm dünyanın kabul ettiği bazı kurallar vardır ve herkes ona uymak durumundadır. Türkiye, Tababet ve İhtisas Tüzüğü’nü bunun için çıkarmıştır. Yani her bilim dalının uzmanı, o bilim dalında yetkili ve sorumlu olacaktır.
3.Genetik Hastalıklar Tanı Merkezleri Yönetmeliği pek çoğumuz tarafından yetersiz bulunsa da, belirli bir düzenlemeyi zorunlu kılmakta ve kimlerin hangi şartlarda bu işi yapacağını belirlemektedir. O halde yapılacak şey, tüm genetik tetkiklerin eskiden olduğu gibi bu merkezler tarafından yapılmasıdır.
4.Eğer uzmanlık sınırlarına saygı göstermeden genel cerrah ortopedistin, kadın-doğumcu üroloğun, göğüs hastalıkları kardiyolojinin işini yapmaya kalkarsa kaos doğar. Türkiye bir sağlık skandalı ile karşı karşıya kalır ve Sağlık Bakanlığı da hiç gereği yokken altından kalkamayacağı sorumluluk ve yükün altına girmiş olur.
5.Bırakınız uzmanlıkların birleştirilmesini, yeni yeni alt uzmanlık birimlerinin ortaya çıkması, gelişen tıp biliminde artık zorunluluk olmuştur. Eskiler hatırlayacaktır, pek çok dahiliye kliniği içerisinde bir de biyokimya laboratuvarcığı yer almaktaydı ve bir teknisyenle bu iş yürütülmekteydi. Sonra biyokimyacılar haklı olarak bilim dallarına sahip çıktılar ve uzmanlıklarının sınırlarına kimseyi sokmamayı başardılar. Buna benzer daha pek çok iyi ve kötü örnek geçmişte kalmıştır. Şimdi tıbbi genetik ile bu yanlış uygulamalara prim verilmemelidir.
6.Yüksek puanlarla tıbbi genetik uzmanlık sınavını kazanan asistanlarımıza kim ikna edici bir açıklama yapabilecektir? Ayrıca, doktora yapan ve Yönetmelik’le merkezlerde yetkilendirilen yüzlerce insanı nasıl ikna edeceksiniz? Yoksa bunun cevabı "eş yetkilendirme görüşmeleri" mi olacaktır? Bu insanların kazanılmış haklarına lütfen kimse dokunmasın.
7.Eğer Sağlık Bakanlığı ille de bir yenilik yapmak istiyorsa, halen bazı bilim dalları için gönüllülük esasına göre uygulanmakta olan "Board" sistemini uygulamaya sokar, genetik tetkik yapma hevesinde ve isteğinde olanlar da, bu "tıbbi genetik board sınavı"na girer ve artık bir uzman olarak yetkileri çerçevesinde istediğini yapar.
Sonuç olarak; Sağlık Bakanlığı ve diğer ilgililerden ihtisasa saygı konusunda hassas davranmalarını, dünyadaki uygulamaların aksine çarpık yeni modellerin oluşmasına izin vermemelerini, yanıltıcı danışmanlıklarla yanlış bir karara varmamalarını tavsiye edeceğim. Zira bu bilim dalı geleceğin bilim dalıdır ve yetkin ve yetkili olmayanların zararının telafisi çok güç olur. Tıbbi Genetik Derneği yöneticilerinden de bilim dalının haklarını korumak için biraz daha gayretli olmalarını isteyeceğim.
Yeni bir konuda buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.