Ülkemizde en fazla uzman hekim istihdam eden kurum olan Sağlık Bakanlığının, kendi hastanelerine başvuran hastaların canlarını emanet ettiği uzman hekimlerin, asgari standartlarda bir uzmanlık eğitimi aldığını garanti etmesi gerekmez mi? Ancak, yıllardır onbinlerce uzman hekim yetiştiren bu ülkede, "uzmanlık eğitimiyle ilgili hiçbir standardın tanımlanmamış olması" sizce de ilginç değil mi? Bugüne kadar, uzmanlık öğrencisini talep eden kuruma gönderiyor, aradan standart bir süre geçince uzman olarak sertişka verip tayin ediyorduk. Uzmanlık öğrencisi, şansına hangi kurum düştüyse; hocasının bilgi ve öğretme isteğine, kurumunun altyapı ve donanımına göre bir eğitim alıyordu. Ardından da "Dostlar alışverişte görsün" türü bir sınavla, bilgi ve beceri düzeyi değerlendirilip uzman oluyordu. Bu durumda, 50’yi aşkın tıp fakültesi ve bir o kadar Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim Araştırma hastanesinden uzman olan hekimler arasında bir standarttan söz edilemeyeceği açık değil mi?
Bu eksikliği giderecek kapsamlı bir çalışma olan, Sağlık Bakanlığı Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü tarafından oluşturulan "Tıpta Uzmanlık Kurulu Müfredat Oluşturma Sistemi (TUKMOS)", 15-17 Ocak 2010 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirilen geniş katılımlı bir toplantıyla start aldı. Yapılan çalıştaya 94 uzmanlık alanından 11’er üye olmak üzere yaklaşık 1.000 uzman eğitimci katıldı. Çalışma grupları, her bir uzmanlık alanında çekirdek eğitim planlarını oluşturacaklar. Bir hekimin, uzmanlık eğitimi sürecinde hangi bilgi, beceri ve tutumları hangi ölçüde kazanması gerektiği ve bunları kazandığının hangi ölçütlerle objektif olarak nasıl değerlendirileceği, bu çalışma sonrasında ortaya konulacak.
Bu çalışma, sadece uzmanlık öğrenciler açısından değil, aslında onları yetiştiren eğitimcileri ile eğitim kurumları açısından da çok önemli. Çünkü tanımlanan standartlarda uzmanlık eğitimi verebilecek altyapı ve donanıma sahip olamayan eğitim kurumlarının da bu süreçte kendilerini geliştirmeleri gerekecek. Uzmanlık öğrencileri, tercih yaparken, hangi kurumda ne ölçüde kaliteli, yeterli bir eğitim alabileceğini görebilecek. Bu da bizim alışık olmadığımız bir durum. Çünkü genellikle biz eğitimciler her şeyi en iyi yaptığımızı zanneder; herkesi ölçer; ancak performansımızın başkaları tarafından ölçülmesini pek istemeyiz.
Elbette uzmanlık eğitimiyle ilgili standartların oluşturulmasında izlenen yöntem ve taraflarla ilgili farklı görüşler ve yaklaşımlar önerilebilir. Ancak, gerek tıp fakültelerinin ve gerekse uzmanlık derneklerinin, bu konuda kendilerine düşen sorumluluğun gereği olan adımları atarak, konunun sahibi olduklarını dosta düşman gösterecek bir performansla somut projeler ortaya koymakta çok geciktikleri de bir gerçek. Bu konuda hazırlıklı olan bazı derneklerin çalışmaları ise mevcut sürece entegre edildi, ediliyor.
Uzmanlık eğitimine getirilen bu standartların asıl hedeş: aslında ne uzmanlık yapan hekimler ne eğitimciler ne de eğitim kurumları. Bu çalışmaların sonuçlarının esas olarak etkileyeceği taraf, hastalar. Uzmanlık eğitiminde yapılacak iyileştirmelerin nihai çıktısı, hasta güvenliğinin ve hastalara verilen tıbbi bakımın iyileşmesidir.
Hastalarımıza, hekimlerimize, kurumlarımıza hayırlı olsun diyor, bu süreci başlatan, katkıda bulunan herkesi kutluyorum.