Vakıflar Genel Müdürlüğü, 2003 yılı “Vakıflar Haftası” nedeniyle iki gün süren “Vakıflar Haftası ve Vakıf Medeniyeti Sempozyumu” düzenlemiştir.
Anlaşılan devlet vakıfları bir “medeniyet” olarak algılamakta ve sunmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün programlarına bakıldığında “medeniyet” algılayışının içinde hangi disiplinlerin olabileceğini gözlemlemek mümkün. “Seçilen konular: Tarihi süreç içerisinde vakıf, vakıf hukuku, vakıf eserlerinin sanatsal kimliği, vakıf mimarisi”.
Konuların sunum ve tartışılmasında seçilen bilim insanları bize göre isabetli.
Ancak programın içeriğinde eksiklik var.
Bilindiği gibi Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yönetilen vakıflara “Mazbut vakıflar”, vatandaşların 903 sayılı yasaya göre kendi amaçladıkları hizmetlere yönelik olarak kurdukları ve mütevelliler tarafından yönetilen vakıflara da “Mühlak vakıflar” denmektedir.
Ayrıca mülhak vakıflardan olup kamuoyunda “Kamu vakıfları” diye bilinen hemen hemen tüm devlet kurumlarında hizmet yürüten vakıflar var.
Daha da önemlisi Yükseköğretim Kurulu’nun önerisiyle kurulan vakıf üniversitelerinin vakıfları var. Bu vakıflar da mülhak vakıflar olmasına karşın, kamuya yararlı vakıflar olmaları açısından özellikleri olan vakıflar.
Biz isterdik ki bir hafta sürebilecek bir sempozyumda, tüm bu farklı özellikleri yansıtan ve halkı çok farklı yönleri ile ilgilendiren adı geçen vakıf kuruluşları tartışılsın ve “Medeniyetimize” katkı açısından bir konsensus gerçekleştirilsin.
Ülkemizde beşbin civarında mülhak vakıf mevcut. Bu vakıflar halkın kendi iradesiyle amaçladığı doğrultuda hizmetler gerçekleştirebilmek için zaman, para, mal ve enerjisini kullanarak hizmet üretmeye çalıştığı kurumlardır.
Milletimiz ve medeniyetimiz adına bize göre gerçek “sivil örgüt” olan bu vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından denetlenirken, görevli müfettişler yol göstericilik ve eksiklikleri tamamlayıcı fonksiyonlarını göstermelidirler.
Ne yazık ki “28 Şubat süreci” bu fonksiyonun tam tersini gerçekleştirmiştir.
28 Şubat sürecinde vakıfları teftiş eden müfettişler, yılların birikimi olan çalışmaları engellemiş, kapatmış veya yöneticilerini azletme davaları açtırmışlardır. Davaları kazanan yöneticiler tekrar Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından müfettiş gönderilerek dava açma gerekçeleri hazırlamışlardır.
Vakıf yöneticileri, vakıf medeniyetini koruma adına tüm bu yıkıntıları tekrar düzeltmenin mücadelesini vermektedir.
Bugün “Kamu vakıfları” için böyle bir teftiş süreci başlamış görünüyor. Umarız aynı tahribat yapma yanlışlığına düşmezler. Yol gösterici ve uyarıcı olurlar.
Milletin birikimleri vakıfların müfettişleri tarafından israf edilmemelidir.