28 ŞUBATTA BAŞ ÖRTÜSÜ MAĞDURLARI…VATANDAŞLIKTAN ATILANLAR…UMUTLARI SOLANLAR..BUGÜN MAĞDURLARA YASA ÇIKSA NE Kİ. BU YASADAN YİNE MAĞDUR OLMAYANLAR ÇOĞUNLUKLA İSTİFADE ETTİLER. DESENE HAKLARIMIZ YİNE AHİRETE KALDI.
* Bir zamanlar başörtüsü musibeti vardı. Bu musibet yağmuruna biz de tutulmuştuk. Tarihte olduğu gibi kadın ve kız cocuklarına bakış açımız, başka bir açıdan tekrar hortlatılmıştı. Cahiliyede toprağa gömülen kızlarımız o gün topluma gömülmüştü. Bu zülüm arş-ı titretecek kadar vicdanları yaralamıştı. Ah edenlerden biri de bizler olduk.
* Yuvamızı zor meşakkat kurarken, bu musibetle karşılaştık. Aman Allah’ım bu ne rezaletti. Adeta kız doğduysan, Allah belanı vermişti. Dini inanç veya gelenek gereği başını örten insanların, başörtüleri alınmaya çalışıldı.Üstelik alaycı bir tarz da benimsenmişti. Sözüm ona başörtüsüne değil türbana karşıydılar. Gözlerimizin içine bakarak bize küfrediyorlardı.
* Başörtüsü ve türban ayrımı yapan bu kafaya tarihte hiç rastlanılmaz. Tarihte böyle bir ayrım yapan kavim de gelmemiştir. Yaşayan ölüler gibi geziyorduk. Çaresiz anneler ve babalar, evlatlarına ve eşlerine karşı boyunlarını büküyordu. Biz de yuvamızı kurarken bu musibetle karşılaştık.
* Yeni evlenmişiz, ilahiyatçıyız, paraya ihtiyacımız var, bizden de başımızın açılması isteniyor. Desene dini anlatacaksınız, başınızı açacaksınız. Vah memleketim vah…Desene kıyametimiz o gün kopmuştu. Kamu kurumlarında başörtülü kadına yer yok diyorlardı. Eşime karşı mahcubiyetimi ve çaresizliğimi de hiç unutamıyorum.
* Anadolunun bağrından gelmiş, bin bir güçlükle bir yuva kurmuştuk. Onu da dağıtmak için böyle uğraştılar. Ok atıyorlar, vicdanlarımızı yaralanıyorlardı. Vicdanlarımızı kararttılar. Sabrımızı ağlattılar. Baş örtülü kadınları sosyal hayattan kibarca kovuyorlardı. Tarihi hata yapıyorlardı. Adeta anasına küfreden bir toplum haline gelmiştik.
* Eşime gelen başörtüsü soruşturmalarına verdiğim savunma cevaplarından bir doktora çalışması çıkardı. Sabahlara kadar günlerce savunma yazıyordum. Daha acı olan ise bu zulmü müslümanın elinden yaptırıyorlardı. Müslümanlar da makamları uğruna nice zulümler yaptılılar, yaptırıldılar. Her türlü dünyevi cezayı aldık. Üstelik birde cemaat ve tarikatlara mensup olanlara farklı muamele yapılmasın mi?
* O gün bile başörtülü bir çoğuna dokunulmadı. Hayret ediyordum. Emine sağlam, sende falancanın kızı, falancı cemaattan olsaydın ya içimden diyordum. Bu daha da kahrediciydi. Evimizde huzurumuz kalmamıştı. Aileme karşı çaresizliği mi ilk kez o zaman tatmıştım.
* Yuvalarımızı füzelere karşı koruyamamıştık. Başörtüsü savunması sadece kadınlara bırakılmıştı. Erkeklerinin ekseriyetinin bir derdi zaten yoktu. Kadınlar evde oturmalıydılar. Milli Eğitim müdürü sınıfın ortasında, talebelerinin yanında İslam dinini anlatan hocayı başörtüsünden azarlıyordu. Kur’an okuyan ve okutan hocaların da başını açmaya zorlanıyordu.
* O gün dikkatimi şu çekmişti. Bazı cemaat ve tarikat mensuplarının hanımları, başörtülü kamuda çalışıyorlardı. Bu muamelenin bize yapılması en büyük yaramız oldu. O gün bu memlekette din adına istismarların kökünün dış kaynaklı olduğuna inanmıştım. Yetmedi üniversitede benim 10 yıl sözleşmelerimi bir ay veya uç ay uzatıyorlardı. İş bulmam için taciz ediyorlardı. Diğer dostlar doçent oluyor, profesör oluyordu. Bizim boynumuz hep bükük ve adeta zenciydik. Bize gelende kadro bile vermiyorlardı.
* Cemaat üyeleri o gün yine korunuyordu. Üstelik biz bu haldeyken doçent ve profesör olanları tebriğe gitmesek alınıyorlardı. Hani varya taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar, dizesi ne kadarda anlamlı geliyordu bana. Bu stresle 10 yıl fetret devri yaşadık. Açık ceza evinde yaşıyorduk. Çocuklarımız yaşındaki adamlar doçent ve profesör oluyordu. 28 şubat mağduru bizler hala hakkımızı alamadık.
* İnsan miyiz, diye kendimizden geçmiştik. Aklımızda ve yürüyüşümüzde bile, ister istemez değişiklikler hissediyorduk. Ama bunu kimselere anlatamadık. Girmiş olduğumuz imtihanlarda hapishaneden yeni çıkmış insan gibi bilgilerimizi de unutmuştuk. Canımızla ve ekmeğimizle mücadele ederken bizdeki bu mağduriyeti kimse anlamadı. İnsanlar bizi anlamıyorlardı. Onlara göre dünya aynı dönüyordu. Herkes bizim normal koşullarda geldiğimizi zannediyor onlarda bir taraftan vuruyorlardı. Şunu anladım ki kimse kimseden daha zeki değildi.
* 28 şubat mağduru ben ve ailem onurla mücadele verdik. Ne mafya tarzı yapılanmalara boyun eğdik, ne de ilkemizden taviz verdik. Sözüm ona dini istismar eden grupçu yapılanmalar kendilerini dindar sayarlar. Namaz kılar ve oruç da tutarlar. İslamı da kendilerinin bildiğini sanırlar. Zavallılar…Mafya odaklarının içinde güç edininmişler. Oysa inançlarına göre gücün hukukta olması gerekirdi. Bunun bu aşiret ve kabile klan anlayışında görülmesi, cahiliyenin adeta devamıydı.
* Rabbim bizleri bugünlere getirdi. AKP hükumetini bu konuda kutlamak lazımdır. Bugün de o zulmü dün yapanlar, bir kısmı hala iş başında. Bukalemun gibi saf değiştirdiler. Her dönemin adamı oldular. Aşiret ve kabileleri kendilerini makamlarda tuttular. Her istediklerini devlete yaptırdılar. İnsanın diyesi geliyor dün adaletiniz varmıydı ki bugün arıyorsunuz?
* Umarım adil bir düzen kurarız. Yoksa hayvanlar alemini birlikte seyreder, güçlülerin zayıfları yediği leş için birbirimizle böyle mücadele edeceğiz.Leşten daha fazla yemek adına…Adına da islam veya din diyecegiz.
SİZİ GİDİ RİBACILAR/ FAÎZCİLER SİZİ.
Saygılarımla.
2 yorum
Yazı o yıllarda yaşanılanların bir kısmını ifade etse de kanaatimce başlıktaki ifade doğru değil, zira 28 şubat bir nesli yok etmedi travmatize etti ve ne yazık ki o travma hala tam olarak atlatılabilmiş değil, o travma öyle bir posttravmatik kişilik ve dönem yarattı ki hala onun yarattığı sorunlarla boğuşup duruyoruz, umarım atlatırız.
…“28 Şubat operasyonu, başrolünde medya ve gazetecilerin olduğu asker / üniversite / bürokrasi / yargı / işçi ve İşveren sendikalarının / bindirilmiş kıtaların muhafazakâr dindar kesime yaptığı büyük bir zulümdü. Bin yıl sürmesi beklenirken hesap hatası verdi. Fakat muhafazakâr dindar kesimlerde sebep olduğu travmanın etkisi büyüktü.”
https://www.akademikakil.com/fislenmisim-adim-eskalim-bilinmekte/irfanyalcinkaya/
https://www.kitapyurdu.com/kitap/benim-yolum/602498.html&filter_name=benim+yolum
Var olmayı oksijen alıp CO2 vermek olarak alırsak doğrudur üstadım…Burada bir nesli yok ettilerden maksat binbir kişinin eğitim öğretimine son verildi…Doçent olamadı Prof olamadı hatta işe giremedi…Tramva belki daha doğru olabilir lakin bakışa göre değişir…Çeken bilir…Sizlere de duyarlılğınızdan ötürü teşekkür ederim kımetli hocam…