Hem birey olarak hem de toplum olarak çoğunlukla “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” özdeyişini haklı çıkaracak şekilde davranırız. Hepimiz olmasa da bazılarımızda geçmişi yok sayarak miladı kendimiz ile başlatma eğilimi ve geçmişi araştırma gibi bir zahmete de katlanmama kolaycılığı bulunmaktadır. Oysa vefa, hem kültürümüzün hem de çoğunluğumuzun mensubu olduğu dinin temel ilkelerinden birisidir. Zira toplumların da bireylerin geçmişini inkarla bir yere varmaları olanağı yoktur, tarih boyunca olmamıştır, gelecekte de olmayacaktır. Ayrıca toplumlar ya da kurumlar geçmişleri ile gurur duymalıdır ve emeği geçenleri de zikrederek onurlandırmalıdır. Vefa yalnızca İstanbul’da bir semt değildir ve kişilikli insan olmanın unsurlarından birisidir. Bu davranış kişileri ve kurumları yüceltir, tersi ise küçültür. Onun için oryantal alışkanlıklarımızdan yavaş yavaş kurtulmamız gerektiğine inanıyorum. Yok etmek, yok saymak kişinin karakter ve bilgi birikimi ile ters orantılıdır. Kişilikli ve birikimli insan yok etmeyi ve yok saymayı düşünmeyi bile düşünmez.
Toplum olarak bizim kötü bir geleneğimiz daha vardır; eskiye ait ne varsa değiştirme ve üstünü çizme yanılgımız. Örneğin, uygun yaştakiler hatırlayacaklardır; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu 1750 sayılı Üniversiteler Kanunu’nun nesi var nesi yoksa silip atmıştır, hiç değilse işleyen ve gelenekleşmiş maddeleri muhafaza edilebilir, yok sayılmayabilirdi. Umarım şu son günlerde yapılması düşünülen Anayasa ve dolayısıyla 2547 sayılı Kanun’daki değişiklikler, öncekine benzemez. En azıdan iyi işleyen maddelerin muhafaza edilme olgunluğu gösterilir. Oysa herkes eskiyi yok sayarsa sıfırdan başlar, birikim ve dolayısıyla kalkınma olmaz. Nitekim bazı ülkeler (İngiltere gibi) üniversitelerinin ve ilgili kurumlarının ne kadar eski olduğu ile öğünürken, bazıları da yeni olduğu halde (ABD gibi) kendisini çok eskiymiş gibi gösterme gayretindedir.
Bu kadar sözü niye söyleme ihtiyacı duyduğumu şimdi anlatacağım. Geçenlerde (6-7 Eylül 2007, Antalya) Tıbbi Biyoloji ve Genetik Kongresi yapıldı. Maalesef katılamadığım ve çok başarılı geçtiğini öğrendiğim bu Kongre’nin düzenleyicilerini kutlamak istiyorum. Kongre’nin konularına incelerken aralarında tanıyamadığım bazı bilim adamlarının kim olduklarını araştırıyordum ki aklıma bir hinlik geldi ve bildiğim bazı tıbbi biyoloji anabilim dallarına baktım, gelişmelerini ve kuruluş tarihlerini inceledim. Maalesef, pek çoğunda aradığımı bulamadım. Bazılarında da eksik ya da yanlış bilgiler görünce bu yazıyı yazma gereği duydum. Ben bildiklerimi aktaracağım. Eksik ve hatalar olursa onları da bilenler düzeltecektir. Beni ilgilendiren 2 konu var, o da Türkiye üniversitelerinde tıbbi biyoloji ve tıbbi genetik anabilim dallarının kuruluşu ile ilgili bildiklerimi aktarmaktan ibarettir. İlkini bu gün, ikincisini de gelecek sayıda yazacağım.
1) Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi: Daha önce Fen Fakültesinde okutulan FKB derslerini Tıp Fakültesi bünyesine alabilmek için 1966 yılında fizik, zooloji ve botanik kürsülerinin kurulmasına karar verilmiştir. Bu karar üzerine Fen Fakültesinden Prof. Dr. Bedia Bozkurt tam gün olarak Zooloji Kürsüsüne atanmış ve Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesinnden Prof. Dr. Kamil Karamanoğlu da ders vermek üzere Botanik Kürsüsünde görevlendirilmiştir. Daha sonra 1968 yılında Zooloji ve Botanik Kürsüleri idari olarak birleşerek Medikal Biyoloji Kürsüsü olmuş ve Kürsü Başkanlığına da Prof. Dr. Bedia Bozkurt getirilmiştir Daha sonra 1976 yılında Medikal Biyoloji Kürsüsüne Prof. Dr. Eşref Deniz öğretim üyesi olarak atanmış ve 1977 yılında Prof. Dr. Bedia Bozkurt’un emekli olması nedeniyle Kürsü Başkanı olmuş ve 1988 yılına kadar bu görevini sürdürmüştür. Fakat bilindiği gibi, 1982 yılında YÖK’ün kurulmasıyla birlikte medikal biyoloji adı tıbbi biyoloji halini almıştır. 1988 yılında Prof. Dr. Işık Bokesoy Anabilim Dalı Başkanı olmuş ve 2003 yılında da Tıbbi Genetik Anabilim Dalının ayrılmasıyla Prof. Dr. Asuman Sunguroğlu anabilim dalı başkanı olmuştur. Rahmetli hocam Prof. Dr. Bekir Sıtkı Şaylı Medikal Biyoloji Kürsü Başkanlığı yapmamıştır, çünkü kendisi 1967 yılından 1982 yılına kadar Genetik Kürsüsü Başkanlığını yürütmüştür. Sonuç olarak, Türkiye tıp fakültelerinde ilk Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı (kürsüsü) Ankara Tıp Fakültesinde kurulmuştur ve bu fakülte pek çok bilim dalında olduğu gibi bu konuda da öncülük etmiştir.
2) Ankara Tıp Fakültesi Tarafından Kurulan Fakülteler: a-Diyarbakır Tıp Fakültesi: 1966 yılında kurulan ve Ankara Tıp Fakültesi bünyesinde öğrenci olan bu fakülte, 1969 yılından itibaren Diyarbakır’da öğretime başlamıştır. Bu fakültede Medikal Biyoloji, dersi birinci sınıfta okutulmaya başlamış ve kürsü başkanlığını 1974 tarihine kadar Prof. Dr. Fethi Aktan, 1974 – 1980 arası Prof. Dr. Ayşe Başaran ve 1980 yılından bugüne kadar da Prof. Dr. Turgay Budak yapmıştır. Ayrıca Prof. Dr. Fethi Aktan “Medikal Biyoloji” adlı kitabının ilk baskısını da burada yapmıştır. b- Antalya Tıp Fakültesi: Ankara Üniversitesine bağlı olarak 1973 yılında kurulan fakülte, eğitimini 1977 yılına kadar Ankara Tıp Fakültesi içerisinde sürdürmüş ve bu tarihten itibaren Antalya’da öğretime başlamıştır. Kuruluşundan itibaren Antalya Tıp Fakültesi bünyesinde Medikal Biyoloji Kürsüsü ve dersi vardır.
3) İstanbul Üniversitesine bağlı Tıp Fakülteleri: İstanbul Tıp Fakültesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Bursa Tıp Fakültesi (1970) ve Edirne Tıp Fakültesi (1974) bünyesinde de YÖK Yasası’ndan çok önce medikal biyoloji dersleri okutulmuştur. YÖK ile birlikte de bu dersler tıbbi biyoloji adını almıştır. Bu fakültelerin şu anki anabilim dalı başkanlarının bu eksikliği gidereceklerine inandığım için ayrıntıya girmeyeceğim, fakat “Medikal Biyoloji” adında kitap da yazan sayın Prof. Dr. Türkan Erbengi ile rahmetli Prof. Dr. Halit Kayalı’nın bu konudaki emeklerinin unutulmayacağına inanıyorum.
4) Eskişehir Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi: 1980 yılında Medikal Biyoloji Kürsüsü kurulmuş ve Kürsü Başkanlığına Prof. Dr. Ayşe Başaran atanmış, 1982 tarihinden sonra kürsünün adı Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı olmuştur.
5) Çukurova Tıp Fakültesi: 1974 tarihinden itibaren Medikal Biyoloji Kürsüsü kurulmuş ve Kürsü Başkanlığına Prof. Dr. Fethi Aktan atanmış, “Medikal Biyoloji” kitabının düzeltilmiş ikinci baskısını iki cilt olarak burada yayınlamıştır.
6) Üniversitelerin halen bağlı olduğu 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’nın uygulanmasından önce, yani 1982 yılından önce medikal biyoloji doçentlik bilim dallarından birisidir ve 1980 yılında Prof. Dr. Ayşe Başaran doçent olmuştur. Aynı sisteme göre medikal biyoloji doçenti olan başka bir öğretim üyesi var mı bilmiyorum.
Sonuç olarak, Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı 1982 tarihinde değil 1966 tarihinde ilk kez Türkiye tıp fakültelerinde kurulmuş ve doçentlik bilim dalı haline gelmiştir. Üzerime vazife olmamasına rağmen içim el vermediği için bu kısa ve muhtemelen eksik bilgileri, “vefa” duyguları içerisinde aktarmak zorunluluğunu hissettim. Gerekli düzeltmeleri yaparak doğru bir tıbbi biyoloji tarihçesini yazma işini Tıbbi Biyoloji ve Genetik Derneğinin üstleneceğine inanıyorum.
Yeni bir konuda buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.
17
önceki yazı