Cumhuriyetin kurulmasından sonra başlayan hukuk sistemimizdeki değişiklikler içerisinde Medeni Kanun’un ve onun ayrılmaz parçası olan Borçlar Kanunu’nun 1926 yılında kabul edilmesi ile hekim-hasta arasındaki ilişki, hem öğreti hem de Yüce Yargıtay tarafından “Vekâlet Sözleşmesi” kapsamında değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme, 2011 yılında kabul edilen 6098 sayılı yeni Borçlar Kanunu için de devam etmektedir.
Aslında uygulamaya bakıldığında, hekimin kamuda çalışması hâlinde her ne kadar hekimle hasta arasında vekâlet sözleşmesinin öncelikle uygulanmadığı belirtilse de sonuç itibarıyla kamuda çalışan hekime yöneltilen rücu davasında vekâlet sözleşmesi hükümleri kendisini hissettirmektedir.
2011 yılında Borçlar Kanunumuzda yapılan değişikliklerde hekim-hasta arasındaki ilişkiye farklı bir anlam yüklenmesi maalesef gerçekleştirilememiştir. Hasta hakları kavramındaki yasal düzenlemeler ve özellikle aydınlatılmış onamın hekim-hasta ilişkisinin merkezine yerleştirilmesi sürecinde yaşanan değişimler, vekâlet sözleşmesinin hekim-hasta ilişkisinde adaletli bir şekilde uygulanabilirliğini olanaksız kılmıştır.
Son dönemlerde hekim-hasta arasındaki uyuşmazlıklarda “Tüketici Hukuku” hükümlerinin de uygulanabileceği düşüncesi işi daha da karmaşık hâle getirmiştir. Hastayı bir tüketici olarak görme anlayışı tıp etkinlik alanı ile bağdaşmaz. Dahası, tüketici hukuku mantığının bir sonucu olarak ortaya çıkan arabuluculuk sisteminin de hekim-hasta arasındaki uyuşmazlıklarda uygulanabilirliğini kendimce hatalı görmekteyim.
Hekim-hasta arasındaki ilişkinin sadece tıptaki bilimsel ve teknolojik gelişmelerle değil, aynı zamanda sosyolojik, ekonomik, etik ve hukuki düşüncelerin değişim ve gelişimine bağlı olarak şekillenmesi gerektiği savı ile aradaki ilişkinin hukuki mahiyetinin farklı bir bakışa ihtiyaç olduğunu kabul etmek gerekir.
Sistemdeki hataların salt hekimlere (genel anlamda sağlık personeline) yüklenmesi hem adaletli görülmemekte hem de ortaya çıkacak uyuşmazlıkları önleyebilir görülmemektedir. Şunu da söylemem gerekiyor ki; hekim-hasta arasındaki ilişkinin belirlenmesi ile ilgili yapılacak yeni hukuki düzenlemelerde hekimlerin etkinliğe aktif bir şekilde katılabilmeleri sağlanmalıdır.