“Eğer dikkat etmezseniz, medya mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur.” Malcolm X.
“Siperde ateist olmaz.” (Amerikan beysbol antrenörünün maç arasında oyuncularına söylediği söz).
“Düşen uçakta ateist olmaz”. La edri.
“Bilinen bilinenler vardır. Bilinen bilinmeyenler vardır. Bilinmeyen bilinemeyenler vardır.”
Donald Rumsfeld (ABD Savunma bakanı), 2004.”Irak’ı neden işgal ettiniz?” sorusuna verdiği cevap.
“Gerçek zafer, savaşmadan kazanılan zaferdir. Gerçek liderler, savaşmadan kazananlardır” (Lao TZU, Savaş Sanatı).
“Ülkeler kanunlarla kontrol edilir, kanunlar politikalarla kontrol edilir, politikacılar seçmenlerle kontrol edilir, seçmenler kamuoyunca kontrol edilir, kamuoyu medya ile kontrol edilir. Böylece kim ki medya ve eğitimi kontrol etti ise ülkeyi kontrol eder.” J. Federer, Değişim Zinciri kitabından.
“İnsanın toplum sözleşmesiyle kaybettiği şey, doğal özgürlüğü ve istediği ve elde edebileceği şeyler üzerindeki sınırsız hakkıdır ve kazandığı şey, toplumsal özgürlük ve sahip olduğu şeylerin mülkiyetidir.” Jean Jacques Rousseau
“İnsanın özgürlüğü, her istediğini yapabilmekte değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda kalmamaktır!” Jean Jacques Rousseau
Akademikakil.com delaletiyle bu ayın konusu olan Bilinç Oluşturma ve Algı Yönetimi konusundaki görüşlerimi siz değerli okurlarımla paylaşacağım. Konuya girmeden önce, yaklaşmakta olan Ramazan Bayramınızı kutlar, size, ailenize, milletimize ve İslam âlemine hayırlar getirmesini dilerim. Günümüzde iletişim kanallarının artması, globalleşme, sosyal medya ağlarının artması, teknolojinin getirdiği kolaylıklar yanında belli yaş gurubu üzerindeki olumsuz etkisi bu ayın konusunu önemli kılmaktadır.
Psikolojiyle ilgili çalışmalar dâhilinde birçok ülkede küçük gruplar üzerinde araştırmalar yapılmakta, bunların sonuçları ise olabildiğince genellenmektedir. Örneğin, 1879 yılında Almanya’da W. Wunt’un gerçekleştirdiği deneysel psikoloji laboratuvarı çalışmaları önemlidir. Günümüzde psikoloji ve alt dalları ABD bilim dünyası ağırlıklıdır.
Common sense, sağduyu, efkâr-ı umumi, demokrasi, önyargı kavramları bilinç oluşturma ve algı yönetimi konusunda aklımıza gelen ilk kavramlardır. Yani çoğunluğun yanılma ihtimalinin az olduğu hipotezi. Yoksa, tabii çoğunluk da yanılabilir. Bu yargıdan yola çıkan kişiler buna göre algıyı yönetmeyi amaçlamaktadır.
Bilinç-conscious, con (birlikte) ve scio (bilmek) anlamına gelen Latince kelimelerden türetilmiştir. Birlikte bilmek diye çevirebiliriz. Bilinç demek Türkçesi. Ama bir kelimenin İngilizce Türkçe karşılığı onun sözlük anlamını verebilir ama ıstılahi anlamını tam karşılamayabilir.
“Tanımlardan hareketle algı kavramı, duyu organları tarafından alınan uyaranların yorumlanması, kavramsallaştırılması ve duyu organları tarafından elde edilen verilerin yeniden adlandırılması süreci olarak değerlendirilebilir. Algı, duyu reseptörlerine ulaşan duyusal uyaranlarla başlayan ve algılanan duyumun tanınması, gerçekleştirilmesi, kavranması, algılanması ve tanımlanmasından geçen fiziksel, nörolojik ve bilişsel süreçlerin bütünüdür. Algı, olan bitenin tanığıdır.” (Derman, 2021). Algılayanı etkileyen faktörler:
“Yaşam haritalarımız: Veri tabanımız geçmiş deneyimlerimize ve bilgilerimize dayanmaktadır. Motivasyonel durum: algılayanın algılama anındaki ihtiyaçları, değerleri ve arzuları. Ruh Hali: algılayanın algılama anındaki duyguları, Belirsizlik: Belirsizlik artarsa, algılayan doğru bir algı oluşturmakta zorlanabilir. Sosyal statü: Bir kişinin toplumdaki veya bir kuruluştaki gerçek veya algılanan konumu İzlenim yönetimi: Başkalarının algılarını veya izlenimlerini kontrol etme girişimi (Gülaysavaş, 2022).
Algı, “bireylerin çevrelerindeki dünyaya anlam ve düzen vermek için duyularından gelen girdileri seçtikleri, organize ettikleri ve yorumladıkları süreç” olarak da tanımlanabilir. Algı yönetimi ise “nesnel dünyanın öznel dünyaya aktarımdır”. Arap Baharı, Tunus Devrimi, Gezi Parkı olaylarının yansıtılması gibi. Algı, “bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varma, idrak” (TDK, 2018) şeklinde de tanımlanmaktadır. Bazı yazarlar algılama yöntemini iletişimin iskeleti olarak düşünür. Bu çerçevede algı, “sunulan bilgiyi veya çevreyi temsil etmek ve anlamak için duyusal bilginin organizasyonu tanımlanması ve yorumlanmasıdır.”
Bilinç, algı, vicdan, algı yönetimi gibi kavramları insanların amaçlarına göre yorumlamaması beklenir. Çünkü algı yönetimi, manipülasyon, yönlendirme, ajite etme, tahrik, sübliminal mesaj gibi kavramlar olumsuz anlamlar çağrıştırdığı için uluslararası ilişkilerde kamu diplomasisi gibi daha kulağa hoş gelen meşrulaştırılmış kavramlar tercih edilmektedir. Dolayısıyla, böyle karmaşık kavramlarda bence algıyla ilgili kavram kargaşası yaratmamak adına vicdan sözcüğünün esas alınmasından yanayım. Yani vicdan, idrak, şuur, algı, bilinç dışarıdan gelen uyaranları test etme, eğriyi doğrudan ayırma, süzgeçten geçirip karar vermeye yardımcı olma olarak yorumlamaktayım.
Bunu kanıtlamak için kavramlara verilen anlamların dünyadaki dillerde ve kültürlerde nasıl yorumlandığını açıklamak isterim. Vicdan;
a.) Arapça’da vcd sesleri üzerine kurulu kelimedir. Bulma, keşfetme anlamına gelir. Vücut, mevcudat kelimeleri de aynı kökten gelmektedir.
b.) İngilizce ve Fransızca’da conscience, İspanyolcada consciencia, İtalyancada conscienza, Portekizcede consciencia olarak geçmektedir.
c.) Vicdan, bilinç kelimeleri ile birlikte anlamına gelen con kelimesiyle; scire farkını anlamak bilmek anlamına gelen kelimelerin birleşiminden türemiştir. Günümüzde bilim literatüründe bu kelime yani conscious kullanılmaktadır.
d.) Dolayısıyla bilinç conscious ile açıklanırken, vicdan ise conscience ile açıklanmaktadır. Dolayısıyla vicdan neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt eden kelimedir.
e.) Germen dillerinde ise vicdan kelimesinin karşılığı Gewissen olarak geçmektedir. Almanca’da Gewisse, Felemenkçede Geveten, Lüksemburg dilinde ise Gevesse olarak geçmektedir. Bunlarda da Ge harfleri ile anlamına gelirken, Wissen ise anlamak anlamına gelir yaklaşık birlikte anlamak diye çevrilmektedir.
f.) İsveççe’de, Danca’da, Norveççe’de Samvete kelimesinin karşılığıdır vicdan, ile anlamına gelen Sam harfleriyle; bilgi, hikmet, akıl anlamına gelen Vette kelimelerinin birleştirmesiyle kazanılmayan doğuştan gelen,verili olan anlamına gelmektedir.
g.) Rusça ve bazı Slav dillerinde ise, ile anlamına gelen So ön ekiyle birlikte kullanılan ve bilgi hikmet anlamına gelen Vest kelimesinin birleşiminde oluşmaktadır. Bu kelime ise Sovest’dir. Hırvatça, Bulgarca, Çekçe, Sırpça, Makedonca’da Svest, Suvest, Svedomi, Savesta diye geçmektedir.
h.) Pakistan dili olan Urduca’da zamir olarak Arapçadan geçmiştir. Vicdan kelimesinin birebir karşılığıdır. İnsanı başka olgulardan ayıran şeylere zamir denmesi de anlamlıdır. İnsanda vicdan, şuur, bilinç olgusunun önemine atıf yapmaktadır.
ı.)Hintçe’de Vivek, Nepalce’de Vieveka, kelimeleri ayrıt etmeyi farkına varma anlamına gelmektedir.
i.) Çince, Japonca, Korece iyi anlamına gelen harf karakterli şekilli, kalbi simgeleyen karakter alfabesinin harfiyle ifade edilmektedir, bu da uzak doğu dillerinde kalp, iyilik hali şeklinde özetlenebilir. Bu Japonca, Çince’de karakter harfi olduğu için mana olarak aynıdır. Korece’de Yangsim, Japonca’da Ryoshin, Çince’de ise Ve Liangxin şeklinde yazılmaktadır (Turgay Ovalı, ilkeanaliz.net, 2021).
Sonuç olarak yaklaşık dünya dillerinin hepsinde insana özgü, doğuştan, Allah tarafından verilen bir yetidir. Dolayısıyla vicdan, şuur, bilinç, akıl, algı bunlar insana özgü kavramlardır. Algı yönetimi ise insanları reklam, propaganda, liderlik, kişilik, kendini gerçekleştirme, PR (public relations) adı altında birbirini etkileme sanatıdır.
Bu durumda etkileyen kişinin amacına bakılmaksızın etkilenen kişinin dikkatli olması akıl, mantık, vicdan süzgecinden geçirmesi gerekir. Çünkü buna göre programlanmıştır insanoğlu.
Thomas Hobbes, Leviathan (ütopik siyaset kitabında)’da ”iki veya daha fazla kişi aynı olguyu bir diğerine aynı şekilde iletirse orada bilinçli olma hali vardır der. Bilinç ”… Farkındalığın durumu ya da niteliğidir. Uyanık olmayı ifade eder. Vicdan, “doğru yanlış arasında karar verme yetisidir.”
Yukarıda konumuzla ilgili kavramların ne anlama geldiklerini verdikten sonra konunun bağımlı ve bağımsız değişkenlerine değinmek isterim.
“Dünya sosyal medya kullanıcıları, 4.20 milyar aktif kullanıcı olup, dünyada nüfusun %53.6’sı bunu kullanıyor. Cep telefonu aracılığıyla sosyal medya kullanıcısı 4.5 milyar kişidir. En çok kullanılanlar Facebook, YouTube, WhatsApp olarak sıralanabilir. (Kaynak; We are Social, 2012). Sosyal medya aracılığıyla algıyı yönetmek algı yönetimi konusunda uğraşanların en sık kullandıkları araçların başında gelmektedir. Çünkü iletişim kanalları kısa ve hızlıdır. Taraflar bunu tercih edebilmektedir. Burada da algıyı yönetmeyi düşünen kişiler, algıda seçicilik, bilinç, bilinçaltı, algı yönetimi, sosyal medya kullanımı ve algı yönetimi, konularını bazen birlikte kullanabilmektedir.
Konumuz olan algının yanında, id, ego, süperego, sübliminal mantık, şuur, vicdan, etki, tepki, bilinç konularını da bilmek zorundayız. Çünkü PR çalışması, propaganda, şartlandırma, reklam, meşrulaştırma, eğitme, öğretme, kültürel değerlerin aktarımı tamamen birbirinden farklıdır.
Örneğin, hukukta, taksirli suçlarda bu kavramlardan hareketle karar verilir. Bilinçli yapılan bir eylemle bilinçsiz yapılan eylem arasında fark vardır. Kasıtlı mı kasıtsız mı bir fiilin gerçekleştirildiğini anlamak gerekir. Sigortada, şirketler eğer sigortaladığı bir aracı kişi alkolü kullanıyorsa bilinci yerinde olmasa da tazminat ödemez. Burada istemli bir şekilde bilincin, şuurun devre dışı bırakılması söz konusudur.
Örgün yaygın eğitimde, formel enformel öğretimde bu gerçekler dikkate alınarak davranış kalıpları geliştirilmektedir. Çocuklar örnek olunacaksa rol model, taklit güdüsü, benlik algısı düşünülerek hareket edilmelidir.
Algı yönetiminde etkilenen etkilemeye çalışan kişi veya kurumların niyetini bilmediği için dikkatli olmalıdır. Deprem konusunda korona konusunda, vatandaşlık konusunda yapılan kamu spotları insanları yaygın eğitim yoluyla eğitmeye çalışmaktadır. Fakat, propaganda, sübliminal mantık, yanlışı meşrulaştırama, toplumu dejenere etme, duyarsızlaştırma, birlik beraberliği bozmayı amaçlayan yazı, reklam, spot, duyuruyu iyi incelemek gerekmektedir. Bu tür PR çalışmaları ulusal düzeyde olabileceği gibi uluslararası düzeyde de olabilir. Örnek, Uluslararası NGO (sivil tolum kuruluşları)lar dikkat çekerek algıyı yönetmeye çalışır. Amnesty International, Greenpeace, UNICEF gibi. Irk ayrımcılığı yapmayın, şiddete hayır, göçler, çocuklar, çevresel duyarlılık, Afrika’da açlık, Afrika’da hastalık gibi.
İnsanların algılarını saptırmak için kullanılan yöntemler şunlardır: 1. Abartı, 2. Kanıt Vermek, 3. Bozulma, 4. Tek Taraflılık, 5. Olumsuzlama, 6. Ötekileştirme, 7.İtibarsızlaştırma, 8. İdeolojik tabanlı yapma.
Algı yönetiminin kullanıldığı yerler: Reklam, marka yönetimi, liderlik, pazarlama, risk yönetimi, uluslararası iletişim.
Manipülasyon, başkalarını kendi yararı için kullanmak, kontrol etmek veya başka bir şekilde etkilemek için tasarlanmış davranış diye tanımlayabiliriz. Manipülasyon iknadan farklıdır. Etkileme fazla zorlayıcı olmadığı için zararsızdır. Başkalarının duygu düşünce ve davranışlarını değiştirmeye çalışmaktır.
Dünya sağlık örgütü salgın döneminde yayınlanan dezenformasyonu İNFODEMİ kavramı ile açıklamış sonradan kendi web sitesinden asıl haberleri yayınlamaya başlamıştır.
Algı yönetimi, o tarafın geçmiş olaylara ilişkin algısını ve gelecekteki olaylara ilişkin tahminlerini değiştirmek için farklı yaklaşımlar kullanarak diğer tarafın güdülerine, duygularına ve sonuçlarına rehberlik etmeyi amaçlayan bir strateji türüdür. Olumlu yönleri, teknolojinin nimetlerinden yararlanarak insanlara doğru bilgi verme doğru karar almalarına yardımcı olmaktır. Olumsuz yönleri, ise ajite etme, duygusal hareket ettirme, yalanı meşrulaştırma, eşitlik vs. adı altında sapkın eşcinsel davranışları meşrulaştırma gibi.
Karşılaştırmalı iki örnek, Mirza Ali Ekber Sabir (1862-1911) adlı Azerbaycanlı şairin “gorhıram” adlı şiiri var. İnsanlardan o yıllarda muzdarip olmuş şairin feryadıdır. Kötü örnekle karşılaşmıştır. Böyle şiiri yazmıştır. Ama aradan bir asırdan fazla zaman geçmiştir, şimdi iyi örnekleri vermeliyiz. Zamanın insanlarının neden şairde böyle algı oluşturduğunu o günün koşullarında analiz edip “kötü örnek olmaz” ilkesine dayanarak düzgün örnekleri gençlerimize vermeliyiz kanısındayım.
Kubbet’üs-Sahra (kubbesi altın renginde olan mescid) Mescid-i Aksa diye müslümanlara algı oluşturanlar aslında Mescid-i Aksa’nın başka yer olduğunu tam açıklamazlar. İleride “altında sanduka var efsanesiyle” oraları tahrip etmelerine meşruiyet kazandırmak için bu algıyı oluşturabilirler. Çünkü algı yönlendirmesi, bilinç gibi konular psikoloji, felsefe kısmen siyasetin alanından öte iletişim, sosyoloji, iktisat, işletme, kültür alanlarının da konusu haline gelmiştir.
“Ey Kureyşliler, şu dağın arkasında bir düşman var size baskın yapıp yağmalamak istiyor desem inanır mısınız?” Dinleyenlerin hepsi “evet ya Resulullah” dedi. “Çünkü senin bugüne kadar yalan söylediğine asla şahit olmadık” dediler. Yani peygamberimizi rol model alma, onun gibi olmayı tavsiye etmeliyiz.
Sonuç ve tavsiyeler: Eğitim amaçlı, olumlu uyaranlar içeren, doğru bilgi veren, insanlara iyiyi kötüden ayırma şansı veren sosyal medya uyaranları ve reklamları iyidir. İnsanları manipüle eden, yanlışları meşrulaştıran, sübliminal mantıkla insanları yanlışa yöneten uyaranalar zararlıdır. Çünkü çocuk gördüğü reklamdan etkilenir, anne babanın bunu alabilme imkânının olup olmadığını düşünmez. İnsanlarda id-ego-süperego üçlüsü arasındaki geçişleri bilmeden reklam, filim, söz, pr, duyuru, çalışmalarını belli yaş grupları ayırt edemeyebilir, bu durumda bu tür organizasyonu yapanların kurullarının nereye kadar reklam nereye kadar bilgi nereye kadar meşrulaştırma olduğunu süzgeçten geçirerek okuyucu veya hedef kitleye göre düzenlenmesi beklenmektedir.
Tabloya bakıldığında dünyada internet kullanımının yoğunluğu görülmektedir. 4.66 (dört milyar 66 milyon) internet kullanıcısı bulunmaktadır. Bu da dünya nüfusunun %59.5’ine karşılık gelmektedir. Dünya genelinde günlük ortalama yedi saate yakın internet kullanımı söz konusudur. Dünyada dört milyar 200 milyon kişi sosyal medya kullanıcısıdır. Bu da dünya nüfusunun %53.6’sına tekabül etmektedir. Öte yandan beş milyarı aşkın mobil iletişim aracı kullanıcısının varlığı düşünüldüğünde, bunun da dünya nüfusunun %66’6’sını oluşturduğunu söylemek mümkündür. (Kaynak:https://dijilopedi.com/2021-dunya-internet-sosyal-medya-ve-mobil-kullanimistatistikleri 2021)
Bu durumda ne yapmalıyız? Amerikalı siyaset bilimci ekonomist, bilişsel psikolog H. A. Simon tarafından 1970’lerde geliştirilen Dikkat Ekonomisi kavramı üzerinde çalışmalıyız. Simon’a göre bilgi ve dikkati de arz talep yasaları gibi incelememiz gerekir. Çünkü 1970’lerden sonra internet ve sosyal medya ortaya çıkışından sonra dünyada bilgi artmaya başladı. Dikkat yönetimi insanların günlük olarak karşılaştığı çok sayıda olaya ve muazzam miktardaki içerikle en etkili seviyede başa çıkmasına yardımcı olmak için giderek daha önemli hale geldi.
Sosyal medyanın az kullanıldığı dönemde rıza mühendisliği diye geçen bu kavrama örnek “join or die” Franklin zamanında “ya katıl yoksa ölürsün “gibi ABD mottosu kullanılmıştı. Gustav le bon Naum Chomsky gibi kitleler psikolojisiyle ilgilenenlerin alan yazınına katkısı olmuştur.
Selam, saygı ve dua ile. Hayırlı Ramazanlar, hayırlı bayramlar dilerim.