Vicdan!
Vicdan, insanı “insan” yapan evrensel bir değer!
Doktor, tıp alanını meslek edinmiş birey.
Asker, askerlik alanını meslek edinmiş birey.
Vicdan, her iki meslek alanının bireylerinin ortak değeri.
Bu değerin evrensel ve olmazsa olmaz niteliği, bozulduğu durumlarda insanlık dışı süreçlerin başlamasının kaçınılmaz olmasıdır.
Her meslek insanının uyması gereken vicdani ilkeler, evrensel insan hakları ilkeleridir.
İnsan, düşüncesinde vicdanını yaratıcının gücüne endekslerse, insanlığını devam ettirmede doğru bir yöntem seçmiş olur.
Bu durumda birey, evrensel barışa katkı sağlama fonksiyonunu yerine getirmede kendini programlayabilir.
İnsanın yaşamında sosyal olaylar bireyi değişik ortamlara taşıyabilir.
Her koşulda hazır olmak insanlık görevidir.
Her koşulda:
Önce insan, sonra meslek!
Her koşulda:
Önce vicdan, sonra meslek.
Doktor için her koşulda:
Önce vicdan, sonra meslek.
Asker için her koşulda:
Önce vicdan, sonra meslek.
Askeri doktor için:
Önce vicdan, sonra doktorluk, sonra askerlik.
Bütün bu değerlendirmeler, 30 yıl önce toplumumuzun yaşadığı ve bizim de şahit olduğumuz 12 Eylül Darbesi’nin sosyal travmalarının günümüzde de yenilenmemesi içindir.
Sayın Oral Çalışlar’ın Radikal’de yayınlanan yazısındaki tarihsel önemi olan bilgiler de, bu değerlendirmemizin önemini daha da çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.
Sayın Çalışlar, “12 Eylül 1980 Döneminde Mamak Askeri Cezaevinin, zulüm ve insanlık dışı uygulamaların merkezi olduğunu, oradaki insanların dövülerek öldürüldüklerini ve birçok insanın sakat kaldığını söyledikten sonra, daha önceki darbe dönemlerinde de bu tür işler yapan subayların terfi ettirildiklerini” ilave etmektedir.
Ve ayrıca, isimlerle örneklendirmektedir:
“Mesela 12 Mart 1971’de bir cezaevi doktoru vardı. Doktor Yüzbaşı Metin Denli, tutuklulara düşman olduğunu açıkça söylemekten çekinmezdi.
Doğru dürüst ilaç vermez, cezaevindeki operasyonlara katılıp baskılara ortak olmaktan zevk alırdı. Elinde kırbaç, mahmuzlu çizmeleriyle cezaevinin içinde dolaşır, tutuklulara hakaretler ederdi…
Yıllar sonra, Doktor Yüzbaşı Metin Denli’nin Genel Kurmay Başkanlığı Sağlık Dairesi Başkanlığına getirildiğini ve Tuğgeneralliğe terfi ettirildiğini öğrendiğimde de şaşırmamıştım.”
Şiddete başlamayan, bir başka deyişle insanların haklarını ortadan kaldırıcı güç kullanmayan hiç kimsenin “Islah evi”ne kapatılmasının uygun olacağı görüşünde değilim.
Islah evleri ne işkence ortamlarıdır ne de insanlara hakaret etme ve öldürme alanlarıdır.
Darbelerde Islah evlerinin bu tür fonksiyonlar için mekân olarak kullanıldığı yakın tarihimizden bilinen bir gerçektir.
Günümüzde tutuklu olan bilim insanlarımıza ve hekimlerimize geçmiş olsun diyor, cezaevlerini “eğitim birimleri”ne dönüştürmek için hep birlikte çalışmalarımızı yoğunlaştırmayı öneriyorum.
Ve hekimlerimizi de, tutuklularla ilişkilerinde vicdanlarıyla başbaşa bırakmayı etik olarak doğru buluyorum.
Saygı ve sevgiler.