Çeyrek final, yarı final ve sonunda final günü geldi çattı. Onlar, bayan voleybol milli takımımız, dünyanın en önemli takımlarını yene yene finale kadar geldiler. Daha önce, yarı final maçında, ev sahibi Amerikan takımını devirmişlerdi. Boyları uzun, zıpladıklarında üç buçuk metreyi geçiyorlar. Topa vurduklarında, karşı sahaya çivi gibi çakıyorlar. En zor topları bile başarıyla çıkarıyorlar. Nefesler tutuldu. Gecenin geç saatlerinde, spor meraklıları yine ekranlara kilitlendi. Finalde, Çin Milli Takımını da yenerek voleybolda dünya şampiyonu oldular. Her vurdukları top, ‘kadınlar okumasın, çalışmasın, evinde otursun, çocuk doğursun’ diyen geri kafalı yobazların kafasına inmiş gibi oldu. Binlerce kilometre öteden, ülkemizin gurur kaynağı oldular. Ne kadar sevinsek azdır. Dünya sıralamasında da bir numaraya yükseldiler.
Dahiliye uzmanı olan, sınıf arkadaşım Dr. Nesrin anlatmıştı. ‘Sivas’ta görev yapıyorum, hastane polikliniğine bir kız çocuk getirmişlerdi. Konuştuğunda, her halinden onun çok zeki bir çocuk olduğu anlaşılıyordu. Yanındaki babasına, bu kız çok zeki mutlaka okutun dediğimde, -‘okutalım da orospu mu olsun’ deyiverdi. – ‘Bak ben okudum, doktor oldum, şimdi ben orospu muyum’ dediğimde, yok canım öyle demek istemedim doktor hanım diyerek lafı kıvırtmıştı. Cehalet işte böyle bir şey. Kendi kızını okutmayanlar, eşini hastaneye getirince, muayene etmesi için, fellik fellik bayan doktor ararlar.
Eskiler, ‘olacak olan bezinden belli olur’ derlerdi. Belli olur olmasına da, önceden ona birilerinin yol göstermesi, sahip çıkıp destek olması da gerekir. Şimdi bunları neden yazdın diyeceksiniz. Kuşadası, Davutlar, Cennet sitesinde tatildeyiz. Site bekçimizin, yedi yaşında bir kızı var. Devamlı yerinde duramaz, içi içine sığmaz, çimlerin üzerinde taklalar, parendeler atar, bisikletle akrobatik hareketler yapar. Geçen sene babasına, ‘bu kızı sporcu yapalım’ dediğimi hatırlıyorum.
Bu sene tatile gelir gelmez, kızının durumunu sordum. Babası, ‘Balıkesir’de yapılan yarışmaların ikisinde de dereceleri de var. Haftada üç gün antrenman için Söke’ye gitmesi gerekiyordu. ‘Maddi olanaklarım yeterli olmadığından, antrenmanlara dahi götüremiyorum’ Bu yüzden, çok başarılı olduğu halde, sporu bırakmak durumunda kaldı’ dedi. Belediye’den yardım istedim, ilgilenen olmadı’ diye de hayıflandı. Ne acı, duyduğumda benim bile içim yandı.
Ekranlarda seyrederek, şampiyon olanları alkışlamak çok kolay. Eklersin bir fotoğraf ya da video, altına da bir şeyler yazarsın, koyarsın sosyal medyaya. Artık neresi olursa, instagram, twitter, facebook, tik tok, threads. Şampiyonlarla ilgili yazı, video ve resimler, sıkça paylaşılıyor. Ancak, o özlenen şampiyonluklar, öyle bir günde olunmuyor ve o durumlara kolayca gelinmiyor. Öncesinde yıllarca, spora emek vermek, çok çalışmak, bu uğurda pek çok fedakarlıkta bulunmak ve çok terlemek gerekiyor. Ailesinin yanında, sponsorlarının da, yetişmeleri için maddi manevi olarak destek olmaları ve geleceğin şampiyonlarına sahip çıkmaları gerekiyor.
Kuşadası, Söke, hatta Aydın büyükşehir belediyelerimiz ve onların destek için maddi olanakları var. Ben de işte bu yüzden, onlara sesleniyorum. Sayın belediye başkanları, vakit ayırıp bir çayımızı içmek için, gelin kendi gözlerinizle de görün ve bu çocuğumuza hep birlikte sahip çıkalım. İşte size, daha sekiz yaşında, bir ham elmas, onu eşsiz bir pırlantaya dönüştürmek, hem ona hem de size kalmış. Valilik, il gençlik ve spor müdürlüğü ve özellikle belediyelerimizden, sesimi duyanlar olur mu, bilemiyorum.
Bir büyüğümüz şöyle derdi, ‘Yatırımlar arasında en önemli yatırım, insana olan yatırımdır ve o yatırım, günü geldiğinde, hiç şüpheniz olmasın, maddi ya da manevi olarak, yatırımcısına en çok kazandırandır.’
Olgun meyveyi, yemesi çok kolaydır da, ham meyveyi kolaysa dalından koparın da görelim. Yetişmesi için, sulamak, çapalanmak ister, gübre ister, güneş ister, emek ister, maddiyat ister, zaman ister, ister de ister.
Sayın yetkililer ve belediye başkanlarımız, özellikle yaz aylarında nüfus da artınca, gece gündüz çok çalışıyorsunuz. Yapılması gerekenlerin bazıları, bu yüzden gözünüzden kaçabiliyor. İşte, sporcumuzun yerini yurdunu yazdım. Bu çocuğumuza sahip çıkıp destek olun. Hatta gerekiyorsa, durumunu Söke’deki antrenöründen de sorgulayabilirsiniz.
Kadir kıymeti bilinir ve destek verilirse, tıpkı ‘filenin sultanları’ büyükleri gibi olabilir. İlerideki başarılarıyla, sadece ailesi ve onu yetiştirenler için değil, ülkemiz için de gurur kaynağı olacaktır. Ben elçiyim ve buna tüm kalbimle inanıyorum.
Yazımı, şair Ahmet Kutsi Tecer’in yazdığı şiir gibi bitireyim:
Orda bir çocuk var yakınlarda,
O çocuk bizim çocuğumuzdur.
Desteklesek de desteklemesek de,
O çocuk bizim şampiyonumuzdur.
4 yorum
Çok güzel bir yazı.Öncelikle benim anima yazında yer vermen beni çok onurlandırdı çok teşekkürler.Ayrıca gerçekten kabiliyetli çocukları desteklemek şart filenin sultanları bize çok büyük bir gurur yaşattılar böyle başarıların artmasını diliyorum
Hocam tespitin çok doğru, içtenlikle katılıyorum,inşallah duyanlar olur
Süper hocam
Gerçekten çok önemli bir konu. Filenin Sultanları hepimizin bir nebze ferahlamasana neden oldu. Bu başarı hangi düzeyde alkışlandı ? Gerçek şu ki biz bu konuda çok duyarsız ve yetersiziz.
Destek sadece belediye başkanı insafına kalmamalı. Devlet, hükümet tarafından desteklenmeli ve hatta ödüllendirmeliyiz. Nerede? Destek ve ödül kimlere gidiyor, bir düşünelim.