Bir yazara eleştirmenler hakkında ne düşündüğünü sormak, bir sokak lambasına köpekler hakkında ne düşündüğünü sormaya benzer.” [Christopher Hampton; 1946-…..: Oskar ödülü sahibi İngiliz Tiyatro Yazarı]
Daha önce yazmıştım, bu köşede yazdıklarıma okuyuculardan gelen yorumlar olumlu veya olumsuz, bana büyük keyif veriyor. Bugüne kadar sadece bir kez bu köşede okuyucu mektuplarına yer verdim. Hatırlayanlar olabilir, bundan 2 hafta önce “Vurun Doktora! Nasılsa Hasta Hakları Var.” başlıklı bir yazım yayınlanmıştı. Bu yazıyı dergiye göndermeden önce bazı çekincelerim vardı, zira saygı değer bir kurumun (Sağlık Bakanlığı) ve onun başındaki kişinin (Sayın Sağlık Bakanı) hakkını yemek istemiyordum. Söz konusu yazıda, son zamanlarda özelde Tabip Odası Başkanı olduğum Şanlıurfa’da, genelde ise ülkemizde artan hekime yönelik şiddetten bahisle, bu olaylardan Sağlık Bakanlığının politikalarını, Sağlık Bakanının bazı beyanatlarını ve Hasta Hakları olarak ortaya konulan uygulamaları sorumlu tutmuştum. Korktuğum olmadı ve bu yazı şimdiye kadar en fazla olumlu geri dönüşüm ve okuyucu mektubu aldığım yazı oldu. Medimagazin’in internette yayınlandığı Pazartesi günü erken saatlerden itibaren okuyucu mektupları gelmeye başladı. Bu hafta bu mektupların bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Şöyle yazmış bazı Medimagazin okurları:
“Hocam yazınızı okudum, sonuna kadar katılıyorum size, ama ne yapılabilir? İnanın şu dönemde fikir bile yürütemiyorum. Başkasının karnesiyle gelip ilacı yazılmayan hasta ortalığı kaldırıyor. Aslında bu karnelere el koyma hakkımız olsa, yaptırımlarımız olsa, bizden çekinseler… Hele de Doğuda görev yapan, arkasında kimseyi hissetmeyen, psikolojisi her gün daha da kötüye giden arkadaşlarımızın durumları…?
“Sayın Hocam tebrik ederim, mükemmel yazmışsın. Yüreğine sağlık. Ben Genel Cerrahi uzmanıyım, Kayseri’den. Olayları çok güzel özetleyerek binlerce sağlık çalışanının tercümanı olmuşsunuz. Çok teşekkürler.” “Sayın Hocam çok haklısınız. Olur, mu öyle şey? destekliyorum ve yapanları da şiddetle kınıyorum.”
“Sayın Hocam hakikaten yazınızdan etkilendim. Bence asıl sorun uzun vadede sağlık sistemi ne olacak. Bizler tıp fakültelerini %1’e girerek ve ilk tercihlerimizle kazandık. Şu anki gençlik tıp fakültelerine yüzde kaçla giriyor ve daha kalitesiz doktor mu yetişiyor acaba? Daha kalitesiz doktorlarla sağlıkta skandal haberlerini daha çok görmeyecek miyiz? O zaman suçlu kim olacak?”
“Şahin Hocam, Ben Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi ……. Anabilim Dalından Yrd. Doç. Dr……. ……… Medimagazin’in son sayısında yazmış olduğunuz makaleden dolayı teşekkür etmek istiyorum. Doktorların ve tüm sağlık çalışanlarının durumunu açık seçik ortaya koymuşsunuz. Bu zulüm karşısında sessiz kalınmamalı, demokratik yolla gereken tavır net biçimde konulmalı.”
“Nihayet ve nihayet içinde bulunduğumuz durumu çok net tarif eden bir yazı. Teşekkürler.”
“Hocam sadece yazınızdan dolayı teşekkür etmek için bu maili attım. Ne zamandır böyle bir yazı bekliyordum. Benim de düşündüğüm bu konuyu yazıda görmek beni memnun etti.” “Hekim haklarının nasıl çiğnendiği ile ilgili bu vurgulayıcı cesur yazınızdan ötürü çok teşekkür ederim.”
“Sayın Hocam, Değerli meslektaşım. Süper, şahane, içimizi okuyan yazınızdan dolayı tebrik ederim. Bu yazının mutlaka ulusal basına ulaştırılması lazım. En azından çok okunan gazetelerin bir köşe yazarı buna değinirse sesimiz daha iyi duyulur. Yüreğinize, kaleminize sağlık…” “Sayın Hocam, “Vurun Doktora” makalenizle duygularımıza tercüman oldunuz. Ağzınıza, elinize sağlık. Sizi saygıyla selamlıyorum.”
“Merhaba Hocam; Bu yazınızla düşüncelerimize, hissettiklerimize tercüman oldunuz Ben tıp fakültesinden yeni mezun oldum ve eylül TUS’da Uludağ Üniversitesi …….. bölümünü kazandım. Bizler bu ülkenin çalışma konusunda en özverili ve azimli insanlarındanken, böyle vicdansızca, haksız politikalara maruz kalmamız çok üzücü ve yıpratıcı. Sosyal devletin, herkesin devleti olması gerekiyor, sadece oy veren yeşil kartlıların değil. Üstelik hastalarımız bizi seviyor, saygı gösteriyorken, bunu bozmaya yönelik kışkırtıcı açıklamaları, uygulamaları aklım almıyor. Ne yazık ki düzeltmeye değil, bozmaya çalışıyorlar. Hocam bizlerin sesi olduğunuz için çok teşekkür ederim. İyi çalışmalar.”
“Bu güzel yazınızın her kelimesine imzamı atabilirim. Bakanın kendisi dışında da doğruları söyleyen, doğru insanlar olduğunu bilmesi ve inanması, derhal milli sağlık şurası toplayarak gerekirse 1 ay tartışıp milli sağlık politikası geliştirilmelidir. Bakan mazur görülebilir, eminim ki bu noktaya geleceğini tahmin etmediği bu işe farkına varamadan gayrı resmi danışmanları tarafından aktör edilmiştir (hekim camiası birbirini çok iyi tanır). Bugünkü çizgide devam etmesi imkânsızdır. Negatif uçtaki Türk Tabipler Birliğini bölücülük politikası yok edecektir. Derhal, tek çözüm, tüm hekimleri kucaklamaya çalışan milli sağlık şurası toplanmasıdır. Bakan buna muktedir olabilir mi bilmiyorum, ama bunu arzulayabileceğini tahmin edebiliyorum.”
“Ben bir doktor kızıyım. Babamın evde her zaman söylediği şeyi siz yazmışsınız. Gerçekten ailecek bu duruma çok sinirleniyorduk. Ağzınıza sağlık.”
Bunlar gelen olumlu tepkilerdi. İki tane de olumsuz mesaj vardı ki, bir tanesihekimlerin takındıkları tavırlarla bu tepkileri hak ettiklerini söylüyordu. Diğer mesaj ise Sağlık Bakanlığı Hasta Hakları Şube Müdürü Dr. Mehmet Kaymakçı’dan geldi. Kendisi, yazımda katılmadığı ve itiraz ettiği yerler olduğunu ve bunların başında hasta hakları uygulamasının sağlık çalışanına şiddeti artırmadığı, tam tersine azalttığıydı. Dr. Kaymakçı’ya göre; “Hasta hakları birimleri, sağlık hizmeti sunum sürecinde yaşanan sorunlara anında çözümler geliştirerek, sorunun büyümesini, hatta sorunla ilişkili çalışana hasta ve hasta yakınlarının şiddet uygulamasını önlemektedir. Sorun çözüme kavuşturulmasa bile, sorunu anlatacak, içini dökecek konusunda uzman, hizmet içi eğitim almış hasta hakları birim sorumlularıyla muhatap olan çoğu hasta veya hasta yakını, rahatlayarak sağlık kurumundan ayrılmaktadır. Söz konusu bu durum, şikâyete konu olan sağlık çalışanını ve kurumu için aslında bir emniyet subabı vazifesi görmektedir.”
Ben şahsım adına, yazımın haklılığı konusunda tatmin oldum. Ancak resmi görüşü de size aktarmamın bir ahlaki yükümlülük olduğuna inandığım için ona da yer verdim. Karar sizlerin.