Doğarken “eşit” doğmuyoruz. Birilerimiz “varlık” içinde, diğerlerimiz “yokluk”. “Varlık” yalnızca maddi değil, sosyo-kültürel bir ailede, çevrede, ülkede doğmak gibi. Değerlerle büyümek. Yetenek gibi, bir kere duyduğu seslerle müzik yapabilmek; beceri gibi, ameliyatta ulaşılması güç organlara dokunabilmek; güzel resimler yapabilmek; bir dili kolayca öğrenebilmek… Hepsi birer “varlık”.
Adalet nerede peki?
Tüm canlılar için belki de en adil olgu “zaman”. Geçiyor işte. Herkes için “o an”, yaşanıyor ve bitiyor. Geri dönüş yok. Niye adil peki?
çünkü ne kadar “varlık”ınız olursa olsun, geçen “an”ı geri getiremeyiz. Herkes için aynı bu. İşte adalet, daha ne olsun.
Biliyoruz ki, tüm tıbbi, bilimsel ve teknolojik gelişmelere rağmen, insanoğlunun tekrar kullanma başarısı gösteremediği en önemli kavramdır zaman. Sosyal, ekonomik, kültürel ayrım yapmadan her bireyi etkiler. Evet, “adil” görünür ama zamanın geçerken yaptığı etkiler her bireyde eşit değildir. İşte bireyde zamanın gösterdiği bu etkiye “yaş alma” denir.
Biz de, İstanbul üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi olarak, öğrencilerimizin üstün destek ve emekleriyle yeni bir dergi çıkardık: “Well Ageing”. Amaç, zamanın geçmesiyle bireyde oluşturduğu değişikliğin tarifinin “yaşlanma” mı yoksa “sağlıklı yaş alma” mı olacağının altını bir kez daha çizmek. Madem yaş alma, hayatta herkes ve her yaş için kaçınılmaz bir kuraldır, o zaman bu sürecin başarılı yönetilmesi gerekir. Eğer başarılı olamazsak, içinde “well” geçen yeni bir cümle gündeme gelmektedir:
“You don’t miss the water till the well runs dry.”
“Kaybedince, değerini anlarsın” zaman gibi, sağlık gibi… O zaman da “Get well soon” denir.
Geçmiş olsun.
Dergimiz, uluslararası kullanılan, en güzel dileği içeren bir başlığa sahip: “Wellageing“. “Sağlıklı, mutlu, huzurlu yaş al”. Bir diğerimiz için daha güzel ne dileyebiliriz ki. Bizler de bu dileği, adımız olarak kabul ettik. Tabii uluslararası ağırlığı, havası da olsun istedik.
öğrencilerle beraber çalışmak, çok büyük keyif. öğrenmeye, bilgiye açlar; bilinç temiz, berrak, bilinçaltı gereksiz kayıtlarla dolmamış, bağımsız, “şu ne der, bu nasıl düşünür, dengeyi korumalıyım…” gibi bilinçaltını kafese alacak, özgür düşüncelerini kısıtlayacak kuruntuları yok. Enerjileri muazzam. Zaten dergimiz de onların eseri. Elimizdeki bu ilk sayıda röportajlara lütfen bakın. öğrenci röportajlarında o enerjiyi hissedeceksiniz.
İlk sayımızın konusu, teknoloji ve ilerlemenin günümüz insanlarında yarattığı etkiler. Geniş bir vizyonda konuyu ele aldık. X, Y, Z kuşaklarından, sosyal medyadan, “kız isteme” protokollerinden kanser tedavilerine, ağızdan ağıza pazarlama stratejisinden akıllı telefonlara, telefon şarjlarından teknokentlere, kantindeki Wifi ağından ebeliğe, tepe gözden asansöre, öğrenci kongrelerinden kök hücre tedavisine, iktisattan sağlık haberciliğine, film banyosundan tüketim köleliğine, nüfusun yaşlanmasından NASA’ya, e-öğrenmeden robotik doktorlara… her şey sayfalarımızda…
“All’s well that ends well.”
İyi biten her şey iyidir.
Görüşmek üzere…