Yalancı kendini karanlığın güçlerine teslim etmiş bir köledir. Yalan o karanlık olduğundan ömür boyu kara kalacak kadar kendinden vazgeçmiştir. Bütün bir ömrün sağlaması olan gerçeğe hizmetten vazgeçiştir. Bir nevi teslim olmak ve hüzündür aynı zamanda. Gerçeğin o sade ve nahif sessizliğini göremezsiniz. Gürültülü yaygaracı ve insanlara kısa vadede iyi gelen bir tarafı da bulunur. Ne de olsa kandırandır. Toplumlar bu yalanları dinledikçe inanmaya başlarlar, bir süre sonra gerçeğin ve doğrunun sesi iyice kısılır. Bunun dışında davrananlar, gerçek için mücadele edip bedel göze alanlar yalancılar tarafından cezalandırılmaya başlar. Daha fazla bedel ödemeye başlarlar. En büyük yalanlar ödüllendirilip taçlandırılırken, gerçeğin temsilcileri hayatlarını ortaya koyarak, adeta canlarından vazgeçerek direnirler.
Yalan, bazı durumlarda cazip gelebilir çünkü kısa vadede kolay çözümler sunabilir, acil ihtiyaçları karşılayabilir veya hoş olmayan gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmayı sağlayabilir. İnsanlar bazen yalan söylemeyi bir savunma mekanizması olarak kullanırlar.
Yalanın çekiciliği, insan psikolojisinin belirli yönlerinden kaynaklanır. Anlık çözümler sunması ve sorunları geçici olarak bertaraf etmesi en önemli dayanağını oluşturur. Gerçek ise genellikle zaman ve çaba ürünüdür. Gerçeğin bazen zor ve rahatsız edici olmasının yalana kaçışta önemli bir faktördür. Konfor alanı denilen, aynı zamanda çürüten bir alanı oluşturan, tembellik alanının devamını sağlamak isteyen insanı değişim rahatsızlığından koruyup bu alanın devamını da sağlayabilir. Normlara ve beklentilere uymak için yalan söyleyen ve söylenen yalanlara bile bile inananların toplumsal olarak “uyumlu” adlandırılması bir nevi ödül anlamına gelmektedir. Sürüden olana zarar gelmeyecektir! Oysa gerçeğin hizmetkarları bu norm ve beklentilere uymadıklarından dışlanmayı göze alarak yaşamaktadırlar.
Gerçek neden güçlüdür?
Uzun vadede ortaya çıkacak olup kalıcı sonuçları yararlıdır. Yalanlar er ya da geç ortaya çıkabilir ve güven kaybına yol açar. Gerçeği söyleyenler güvenilir ve itibarlıdır. Güven, sağlıklı ve sürdürülebilir ilişkilerin temelidir. Gerçekle yüzleşmek ve onu kabul etmek, duygusal ve psikolojik olarak sağlıklıdır. Yalanlar ise sürekli stres ve kaygıya yol açabilir.
Yalancılar genellikle iki yüzlü davranırlar çünkü yalan söylemek, gerçeği saklamak veya manipüle etmek amacı taşır. Bu davranışın arkasında çeşitli nedenler olabilir:
Yalan söyleyen insanlar genellikle kendilerini korumak veya bir durumu kendi lehlerine çevirmek amacıyla yalan söylerler. Bu, iş yerinde, sosyal çevrede veya kişisel ilişkilerde olabilir.
İnsanları manipüle etmek, onların davranışlarını veya düşüncelerini kontrol etmek amacıyla yalan söylemek yaygın bir taktiktir. Bu, yalancıların istediklerini elde etmelerini sağlar.
Bazı insanlar, kendilerini olduklarından daha iyi, başarılı veya dürüst göstermek için yalan söylerler. Bu, sosyal kabul görme veya onaylanma ihtiyacından kaynaklanabilir.
Yalan söyleyen insanlar, geçmişte yaptıkları hataları veya suçları gizlemek için yalan söylerler. Bu, suçluluk veya utanç duygularını bastırma çabasıdır.
Yalancılar, farklı insanlara farklı hikayeler anlatmak zorunda kalabilirler. Bu, tutarsız ve iki yüzlü davranışlara yol açar çünkü her yalan yeni bir yalanı gerektirebilir.
Yalancılar, dürüstlükten uzaklaştıkça ve iki yüzlü davrandıkça, güvenilirliklerini ve itibarlarını zedelerler. Bu tür davranışlar, uzun vadede ilişkilerde ciddi problemlere yol açabilir.
Sonuç olarak, yalan kısa vadede cazip görünse de uzun vadede gerçek her zaman daha güçlü ve daha sağlam bir temeldir. Yalancılar zamanımızı boşa harcarken gerçeğin hizmetkarları hayata katkı sunarlar.
6 yorum
Bu yazıdaki görüşlerinize katılıyorum. Ama hayat siyah beyaz değildir. Grilikte vardır. “”Her doğru da her yerde söylenmez.” İbni Sina’ya atfedilen sözdür. “Her zaman doğruyu söyleyin ama doğruyu söylenmeyecek yerlerde vardır.” diye önermiş. Örneğin hastanın öğrenmesinde çok üzüleceği hastalıkları söylenmemesi gibidir. Yine doğruluj adına bir örnek; birisini öldürmek üzere kovalayan birisi var. O senin evine sığındı. Doğru söylemek adına onun evin
de olduğunu söylermisiniz? Ayrıca, özel konular, devletin güvenliği, düzeni vb., konular doğru söylemek adına bilgiler ifşa edilmez. Vatandaşlarının vicdanını manipüle etmeye yönelik refleksif girişimlerine karşı tetikte olunmalıdır. İptal kültürü bu olumsuz döngüden beslenir. Diğer insanların en kötüsünü varsayar. Bu yazı yetişkinler için yazılmış, aynı yazıyı çocuklar için yazılsaydı nasıl olur du?
Saygıdeğer Faruk Aral Hocam öncelikle yorumunuz için çok teşekkür ediyorum. Biliyorsunuz ki kendi bakış açısını yazının bütününe uyarlamaya çalışır yazar. Orada bulunan görüşler aynı zamanda hayata bakışımızla ilgili geçmiş tüm zihinsel ortamların damıtılmasını içerir. Toplumların gelişimlerini sağlayacak en önemli ayrıntının Sosyoekonomik temel üzerinde şekillenen kültürel kodlar ile birlikte “Felsefi ve Ahlaki alan” olduğuna inanan biri olarak yalan konusunu ele aldım. Zor durumda olan birini korumak üzerine ve çocuklar ile ilgili kısmı hiç düşünmemiştim! Saygılarımla.
Yalanın ve doğru söylemenin psikodinamiği güzel belirtilmiş. Kutlarım.
Çok teşekkür ediyorum Gazi Hocam. Saygılarımla.
Yalan konusunu çok güzel özetlediniz. Teşekkür ederim. Ben 50 yıllık hekimlik deneyimim sonunda hastaya da yalan söylenmemesinden yanayım. Bilgi verme tarzları farklıdır ve uygunu seçilmeli.
Çocuklara da yalan söylenmemeli.
Sayın Hocam çok teşekkür ediyorum, çok naziksiniz.