ÖSYM tarafından gerçekleştirilen sınavlardan birinden çıkmış sınav formunu dolduruyordum. Sorulardan biri; “Güvenlik görevlileri tarafından üstünüz arandı mı?” şeklindeydi. Sınav girişindeki görevliler beni tanıdıkları için üzerimi aramamışlardı. Peki, bu soruya nasıl cevap vermeliydim? Doğrusunu yazarsam güvenlik görevlileri zor durumda kalacak, aksini yazarsam yalan söylemiş olacaktım. Ben üçüncü yolu tercih ettim: Formu doldurmadım. Haliyle sınav ücretim iki ay sonra hesabıma yattı. Başka bir sınavda kapıdaki görevliler yine tanıdık çıktı. Aman dedim! Lütfen üzerimi arayın. Yoksa ya yalan yazmak zorunda kalacağım ya da ücretimi iki ay sonra alacağım dedim ve üzerimi arattım. Diğer sınavlarda da bunu hep uygular oldum.
Yine akademi dünyasının yakından bildiği sınavlara geliş saatleridir. Göreve geliş saati en geç 8:30 olan bir sınavda 8:31 yazan görevli bulmak oldukça zordur. Hâlbuki hepimiz şunu iyi biliyoruz ki görevlilerin kayda değer bir kısmı söz konusu saatte gelmemiştir. Nerdeyse hiçbir sıkıntı hissetmeden gelmediğimiz bir saatte geldiğimize dair imza atarız. Bu yalan mı değil mi kendimize soralım. Buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür. Temel sorun doğru olmayan bir şeyi (yalanı) rahatsızlık hissetmeden yapmamızdır. Peki, bu duruma nasıl geliyoruz? Devlet işleyiş sistemimizin bizi buna alıştırdığını söylesek fazla ileri gitmiş olur muyuz? Beni bu düşünceye sevk eden bazı tespitlerim vardır. Aşağıda vereceğim uygulamayı dikkatlerinize sunuyorum.
Kamudaki bazı uygulamalar vatandaşı devlet eliyle yalan söylemeye veya yalan beyan vermeye zorlamaktadır. Bunun en bariz örneği vergilerdir. Devlet gayrimenkul satışlarında %4 vergi almaktadır. 3 milyon TL’ye satılan bir evin 120 bin TL vergisi çıkmaktadır. Bu durumda belediyeler devreye girerek rayiç bedel denilen bir uygulamayı esas aldırmaktadır. 3 milyon olan bir evin rayiç bedeli 300/400 binlere düşmekte, vergi de aynı oranda düşmektedir. Yani 12 veya 14 bin. Gayrimenkul satışından elde ettiği gelir reel anlamda %0.4’tür. Devlet bunu %0.5 yapsa hem daha fazla kazanç elde edecektir hem de vatandaşının dürüst olmasına yardımcı olacaktır.
Örnekleri daha da artırmak mümkün. Sonuçta vatandaş devlet kurumları eliyle yalana zorlanmaktadır. Bir alanda söylenen veya beyan edilen yalan zaman içerisinde huy haline gelmekte ve her alanda normalleşebilmektedir. Dolayısıyla da bir konuda yalan beyan veya söz normalleşmiş olmaktadır. Böyle yalan biri işi icra ederken çoğu zaman rahatsızlık duymamaktayız.
Saygılarımla.