Genç yalan söylüyor, oysaki sınıfta kalmış; aile perişan, aile kızgın…Ölümcül hastalık teşhisi konmuş ve ailenin ricasıyla ‘bir şeyciğin yok’ la başlayan- güya iyilik adına atılan- yalanlarla; yaşamında karar hakkı elinden alınan hastalar…TUİK’in yayınladığı doğru olmayan(!) enflasyon rakamlarıyla yediden yetmişe perişan insanlar…Yalana dolana dayalı kontroller ve kararlarda ; göçük altında yitirilen canlar, unutulan doğrular, yitirilen güven ve umutlar… Yalan öyle nüfus etmiş ki bizim insanlarımızın diline “Doğruyu söylemek gerekirse” diye bir cümle kalıbı bile vardır. Peki, nedir bu yalan? Vallahi de billahi de yalansız dolansız anlatmaya çalışacağım.
Platon, yalanı kişinin hayatındaki en önemli şeylere yanlış bir şekilde inanması olarak tanımlamıştır. Psikolojide yalan, bir hatayı gizlemek amacıyla bir girişimde bulunmaktır. Bu girişim sözle olabileceği gibi jest, yazı ve susmayla da olabilir. Yalan söylememek ahlaki bir değerdir. İnsanlar yalancı doğmazlar ama yalan söylemenin öğrenildiği bir gelişim süreci yaşarlar. Sık yalana başvuran çocukların velileri, çocuklarını korumak amacıyla çocuğunun kurgu yaratma yeteneği olduğunu ve yaşıtlarına göre bilişsel becerilerinin daha gelişmiş olduğundan söz ederek kendilerini rahatlatmaya çalışırlar. Herhangi bir neden olmadan sürekli yalan söyleyen bireyler mitoman veya patolojik yalancı olarak tanımlanmaktadır. Peki yalanlara sürekli inananlara ne denir? Bu sorunun cevabını okuyuculara bırakıyorum(!). Bazı kişiler karşısındaki kişinin duygularını incitmemek ve onu üzmemek için beyaz yalanlar söyleyebilir. Masum beyaz yalanlar, sabun köpüğü gibidir; mutsuzluklara palyatif çözüm olup söyleyen ve dinleyende anlık bir rahatlama ve iyilik hissi yaratır.
Genel de dini ve ahlaki değerlerimiz içinde; dürüst olma , doğru düşünme, davranma ve söyleme ön sıralarda yerini almaktadır. Çocuk yalan söylememeyi/söylemeyi önce yazısız örf, adet, görgü kuralları ve dini inanç sistemi ile aile içinde, okulda ve sokakta öğrenir. Ergenlik ve yetişkinlikte ise yazılı ahlaki ilkelerden -hukuktan- öğrenir. Çocuğun gördüğü ilk sosyal kurum aile olduğu için çocuğun değer sisteminin oluşmasında aile önemli bir yere sahiptir. Ailede değerler model alma ve anne babayı taklit etme şeklinde oluşmaya başlar. Skinner –Thorndike, ‘Kişinin ahlaklı davranması /yalan söylememesi çevreden elde ettiği ödül ve karşılaştığı cezaya göre şekillenir,’der. Sosyal Öğrenme kuramcısı Bandura’ya göre de; ahlaki gelişimde yalan söylememe , insanın sosyal ortamda başkalarının davranışlarını gözlemleyerek ve öğrenme yolu ile oluşur. Çocuk iyi bir modelle -iyi ahlaki davranış gösteren ve yalan söylemeyenle- karşılaşırsa iyi ahlaklı/yalana başvurmayan birey olacaktır.Bilişsel Öğrenme kuramcıları Piaget ve Kohlberg, gelişmiş ahlaki yargının ergenlikte ve yetişkinlikte oluştuğunu ileri sürer. Dolayısıyla yetişkin yaşamın sorumluluğunu üstlenen bireylerin yalanın sorumluluğunu almaları gerektiği üzerinde dururlar.
Toplumsal değerlerimizde ” Her zaman doğru söylemelidir”, ailesel değerlerimizde ”Ana-babaya yalan söylenmez” ve bireysel değerlerimizde ” Kendimizi korumak için yalan söylenebilir” gibi çelişkili değer yargıları vardır. Etik dersinde bize öğretilene göre; değer yargılarının birbiriyle çatışması halinde sağlık profesyoneli, diğer bireylerin değerlerine saygı göstermeli ve alacağı kararları bireyin/hastanın haklarıyla, kendi mesleki sorumluluklarıyla ilişkilendirmelidir. Çünkü, sağlık bakım profesyonelinin ahlaki değerlerinde dürüst, sorumlu, akılcı ve gerçekçi olması önemlidir. Doğruluk, tüm yaşamın ve eylemlerin gerçekler üzerine kurulmasını gerektirir. Doğruluk gerçeği söylemek/yalan söylememek, dürüstlük ise sözümüze bağlı kalmak – rüzgara göre yön değiştiren söylemler olmaması-olup insanlara gösterilen saygının bir parçasıdır. Sağlık çalışanı hastalarına karşı doğru davranmakla yükümlüdür. İnsanlar kendileri hakkındaki gerçeği öğrenmeye ve kendilerine yalan söylenilmemesi hakkına sahiptir.
Uzun lafın kısası; birey , kurum, kuruluş, yöneticiler ve de toplum olarak bilgiye dayalı planlama ,araştırma, çalışma ve sonuçları paylaşımda gerçekçi ve yalansız dolansız olmayı şiar edinmeliyiz. Doğruyu söylemek gerekirse “sana güvenen topluma yalan söyleme, yalan söyleyen kurum, kuruluş ve yöneticiye de güvenme !”diyorum…
Kaynak
Nigel Warburton (2017)Felsefenin Kısa Tarihi,(Çev:Güçlü Ateşoğlu)Alfa yayınları,29.Baskı,İstanbul
Pektekin Ç(2013) Hemşirelik Felsefesi:Kuramlar,Bakım Modelleri,Politik Yaklaşımlar,İstanbul Tıp Kitapevi,I.Baskı,İstanbul
Senemoğlu N.,(2018) Gelişim Öğrenme ve Öğretim.Kuramdan Uygulamya, Anı Yayınları,25. Baskı.ISBN-13
17 yorum
Kaleminize, aklınıza sağlık.
Teşekkürler..Yazılarım okuyucularımla değer kazanıyot…
“Sağlık bakım profesyonelinin ahlaki değerlerinde dürüst, sorumlu, akılcı ve gerçekçi olması önemlidir.” vurgunuz için ayrıca teşekkür ediyor, gelecek yazınızı sabırsızlıkla bekliyorum.
Teşekkürler..Yazılarım okuyucularımla değer kazanıyot…
Emeğinize sağlık Nesrin hocam. Çok önemli bir konuya değinmişsiniz.
Emeğime yapılan geri bildirimleriniz düşüncelerimi ve çıkarımlarımı paylaşma şevkimi arttırıyor.Teşekkürler Ayfer Hocam…
Kaleminize sağlık hocam, güncel bir konuyu akıcı bir dille ne güzel anlatmışsınız.
Nesrin hocam emeğinize, yüreğinize sağlık.
Teşekkürler.Okuyucu bildirimlerini ve eleştirilerini önemsiyorum…
Nesrin Hocam, kaleminize sağlık, çok güzel yorumlamışsınız.
Figen Hanım,okuyucunun geri dönüşünü önemsiyor ve şevkleniyorum.Teşekkürler…
Değerli hocamızın sosyal olarak güncel ve önü alınamayacak bi aksaklığa deyinmişsiniz güçlü kaleminiz için teşekkür ederiz saygılarımla
Sayın Turan,geri bildiriminiz için teşekkür ederim.Ahlaklı olmak iyi olmaktır.İyi olmak diğerine,canlıya,doğaya zarar vermemektir.Doğruyu ve yanlışı ayırt etmek ,aklı kullanmaktır.Sözün özü;iyi kul olarak cenneti garantilemek için yalan söylememek değil!!!
Yalan çok büyük bir sorundur, alışılır ve duyarsızlalılır. Mesajla “sağlık çok önemlidir yalanı” bu tam anlamıyla “kuyruklu” yalandır çünkü toplumuz için “sağlık asla önemli değildir”. Hasta pert perişan insanların dilinde mitomanik pelesenktir. İşte sağlık önemli olmadığından, toplum tarafından önemsiz görülüp, önemli diye toplu halde yalan söylenildiğinden, biz tıp profesyonelleri böyle yalana aşırı değer veriyoruz ve sağlıkta sıklıkla çatışma yaşanıyor. Hekimler kendisine yalan söylemesine mecburen duyarsızlaşmış ve yalanlara aşırı mesai harcayan yalan mağdurlarıdır. Hasta insanlar daha kolay yalan söylerler.
Değerli Nesrin Hocam’in yüksek lisans ders arasında okumanizi tavsiye ederim. Cümlesini hemen not alıp, ilk fırsatta okuduğum içerisinde birçok mesaj içeren makale. İyi ki de okudum. Anne olduğum ve çocuk yetiştirdigim yolculuğumda faydalı olabileceğini düşündüğüm bu pasajlara o kadar ihtiyaç duyuyorum ki!
Doğrusunu söylemek gerekirse, kaleminize sağlık değerli hocam. Her şey ailede başlar ve çocuklar taklit etme eğilimindedir cumlelerinizi derinlemesine yaşadığım şu günlerde yalansız bir gelecek tüm toplumumuz, çocuklarımız adına diliyorum…
Bu siteyi de yazarlarını da çok seviyorum, lütfen yazmaya devam edin sevgiler selamlar
“bir şeyciğin yok’ la başlayan- güya iyilik adına atılan- yalanlarla; yaşamında karar hakkı elinden alınan hastalar…”
Burada ender sayıda yalan söylemeyen doktorlara ve/veya diğer kişilere taş/gülle/el bombası/… fırlatışmış ama işin aslı öyle değil.
Yalan aynı zamanda bir eşya gibi ihtiyaçtır.
İnsanlar hasta olduklarında çok daha fazla yalan söylemektedir ve
** her şey normal
** hiç bir şeyin yok
** Allah büyüktür, hallederiz
** Allaha şükürler olsun tahlillerin iyi çıktı, takip edelim
**…
şeklinde profesyonel yalan söyleyenleri eşya ihtiyacından, tutunma arzusu dan dolayı “tercih ediyor” ve buna artık yalan yerine “Hasta Memnunuyeti” denilmektedir.
Peki bu yalanları söylemediğimizde ne oluyor, hastalar ne yapıyor ?
** kötü doktor
** moralimizi bozdu
** paramızı almaya çalıştı
** sevmedim,…
** 1 puan yıldızlamacılığı
** sosyal medyada menfi propaganda
** intikam saldırıları ile itibar suikastları
şeklinde yalanlara, eylemlere başvurmaktadır.