Kimilerine göre dayanılmaz duyguları beraberinde getiren bir olgu, kimilerine göre ise bir gereksinim olan yalnızlık; yazarların, şairlerin, ressamların, filozofların, bilim insanlarının ve müzisyenlerin ürettikleri eserlerine ilham kaynağı olmuştur. İngiliz edebiyatçı John Milton, Paradise Lost/Kayıp Cennet adlı epik şiirinde yalnız bir karakteri canlandırırken insan yerine şeytana yer vermiştir. İngiltere yalnızlığı hissedenlerin çoğunlukta olduğu bir ülke olarak bu kavramı ilk dillendiren ve yalnızlığa çare arayan bir ülkedir. Bu nedenle de dünyada ilk Yalnızlık Bakanlığı 17 Ocak 2018 yılında İngiltere’de kurulmuştur.
Dünya edebiyatında yalnızlığın kâh yerildiği kâh methedildiği görülür. Arthur Shopenhauer aforizmalarından birinde yalnızlığı sevmeyenin özgürlüğü de sevemeyeceğini dile getirerek yalnızlığı övmüştür. Goethe ise “Yalnızlık tek kеlimе olarak, söylenişi kolay olmakla birlikte yаşаnmаsı o kadar zordur ki” diyerek yalnızlığı yermiştir.
Aslında yalnızlığın etkisi insandan insana değiştiği gibi ayni insanı içinde bulunduğu duruma göre farklı etkilediği için yalnızlık göreceli bir kavramdır denilmesi de yanlış olmaz. Çünkü, yalnızlığına son derecede düşkün olan ve yalnızlıktan hiç yakınmayan bir birey, bazen aile bireyleri ya da arkadaşları ile birlikte olmayı özleyebilir. Yine ayni insanın, ailesi ya da arkadaşları ile birlikteyken duygularını paylaşamadığı ya da kendisini ifade edemediği, anlaşılamadığı durumlarda kendisini yalnız hissettiği zamanlar da olabilir diye düşünmemek elde değil.
Sözlüğe göre de yalnızlık ya da yalnız kalma, bir insanın boşluk duygusuyla karışık kendini dünyadan kopmuş hissetme duygusudur. Felsefi yönden ise yalnızlık beraberinde özgünlüğü ve özgürlüğü getiren bir insan halidir. Bu hal kişinin kendi isteğiyle ya da kendi isteğinin dışında ortaya çıkıyor olabilir. Neden ne olursa olsun kişi bu hali iyi kullandığında kimseye bağımlı olmadan özgür olarak yaşamayı başarır ve bunun getirilerinden yararlanmayı sağlar. Eğer kişi sanatın herhangi bir dalıyla uğraşıyorsa yaptığı özgün çalışmalarla yaratıcılığını keşfeder ve geliştirir.
Ahlaki değerlerin önemini yitirdiği günümüzde tanık olduğumuz ürkütücü olayların neden olduğu korku ve topluma karşı yabancılaşma da bir bakıma bizleri yalnızlığa itmektedir. Bu durumda insanın kendisini güven içinde hissetmemesi ve içine kapanması çok doğaldır.
Bilindiği gibi dünyayı etkisi altına alan Covid-19 da insanların evine kapanmasına yalnızlaşmasına neden olmuştur.
Her ne kadar yalnızlık sözlüklerde ‘yalnız olma durumu’ ve ‘kimsesizlik’ olarak tanımlansa da tek başına yaşayan bir kişi kendisini yalnız duyumsamayabilir. Ya da bir insan kalabalıklar içinde yalnız olduğunu düşünebilir ve bundan rahatsızlık duyabilir. Bu rahatsızlığın nedeni ise kişinin, diğer insanlarla birlikte iken kendisini onlar tarafından dışlanmış ve onlara karşı yabancılaşmış gibi grubun dışında hissetmesidir. Eğer kişi yalnızlıktan korktuğu için bir gruba katılır ya da bir kişiye bağlanırsa giderek kendi benliğini ve değerlerini kaybedebilir ve onlar gibi hareket etmeye başlayabilir. Yani gruplara katılmak yalnızlığa çare değildir.
Ruh sağlığı çerçevesinde ele alınan yalnızlık duygusu daha farklı anlamlar taşır. Bilindiği gibi birine bağlanma, yakınlık duyma bir insanın en temel psikolojik gereksinimlerindendir. Ancak kişi bu gereksinimleri yerine getiremediği için yalnızlık duygusuna bağlı bazı sorunlar yaşamakta ise ruh sağlığı bakımından önemlidir. Buradaki yalnızlık, kişinin bu duyguları paylaşacağı bir kimseden yoksun olduğunu duyumsamasıyla ilgilidir. Böyle bir durumda kişi genellikle kendinin değer verilmeye layık bir insan olmadığını düşünür. Hissettiği yalnızlığı terk edilmişlikle bağdaştırır, yaşam artık onun için anlamını kaybetmiştir. İnsanlara güveni kalmamıştır. Alıngandır ve kırılgandır. Yani kişinin kesinlikle yardım almasını gerektiren bir durum ortaya çıkmıştır.
Araştırmalara göre, yalnızlığın günde 15 sigara içmek kadar etkili olduğu söylenir. Buna ek yalnızlığın sigara içmeyi tetikleme olasılığının olduğu da düşünülürse bu halin bazı hastalıkları da beraberinde getirebileceği göz ardı edilmemelidir.
Refah ve eğitim düzeyinin yüksek olduğu ülkelerde insanların daha uzun süre yaşadıkları ve yaşlı nüfusun nüfus içindeki yoğunluğunun yükseldiği bilinmektedir. Uzun ömür hep temenni edildiği halde yaşlılığın getirdiği sağlık sorunlarıyla tek başına baş etmek zorunda kalmak yalnızlık duygusunu da artırmaktadır. Japonya’da da hükümet tarafından yürütülen bir çalışma sonucunun yarım milyondan fazla insanın en az altı ay dış temas olmadan hayatını sürdürdükleri öğrenilmiştir. Amerika’da sekiz eyalette yapılan bir çalışmaya göre ise yaşlı bireylerin yüzde 432’sinin kendilerini yalnız hissettikleri saptanmıştır. Bunun üzerine bu kimselere yalnızlık duygularıyla baş etmeleri konusunda yardımcı olmak için haftalık telefon konuşmaları yapılmış ve ev ziyaretlerinde bulunulmuştur.
Sadece özet olarak tartışılan yalnızlık hakkında söylenilebilecek daha pek çok şey var. Kuşkusuz insanın çevresindekilerle duygu ve düşüncelerini paylaşması gereksinimi diğerleriyle beraberliği gerektirir. Bu yüzden, insanın her zaman çevresi ile uyum, iletişim ve etkileşim içinde olması, gerektiğinde ise yalnızlıktan yararlanmayı bilmesi yeğlenir.
2.642
3 yorum
Çok teşekkürler. Yine önemli bir konuya değinmişsiniz. Yazının sonlarındaki ‘yüzde 432’ de sanırım aradaki virgül çıkmamış. 1950 lerde ABD de yapılan bir sosyolojik araştırmada, İtalyan göçmeni ailelerin bulunduğu bir bölgede, aşırı kilo ve yağ tüketimine karşın, özellikle ev kadınlarında kalp hastalıkları düşük bulunmuş. İtalyan kadınların, ev işlerini bitirdikten sonra kapı önlerinde birbirleriyle sohbet etmelerinin, bir neden olabileceği düşünülmüş. ‘Yalnızlık, üretenler için iyi, üretemeyenler için değil’ diyebilir miyiz? Saygılarımla.
Değerli yorumunuz ve katkılarınız için teşekkürler. Umarım yazıyı okuyanlar yorumunuzu da görürler. Ben yalnızlığın bir gereksinim olduğuna inananlardanım. Hatta Medimagazin’de “Yalnızlık bir insan gereksinimidir” adlı bir yazım da var. galiba burada onu yayınlayamam. Son cümlenize de katılıyorum. Sıygılarımla
Sayın hocam ben de yalnızlığın bir insan gereksinimi olduğuna, yalnız kalma özgürlüğünün değerine inananlardanım. İnsan ömrü uzadıkça da sanrım herkesin biraz kendisiyle kalmayı deneyimlemesi, yaşlılık dönemine hazırlanmanın bir gereğini olduğunu tanıması gerekiyor. Bu güzel yazı için çok teşekkürler.