Geçenlerde bir gazete haberi çok ilgimi çekti. Haberin konusu F-tipi bir cezaevindeki bir hükümlünün kazandığı dava ile ilgiliydi. Kısaca özetlemek istiyorum; hükümlü, cezaevi yönetmeliğine karşı dava açmış ve yönetmeliğin yasadan farklı olamayacağı yönündeki davayı kazanmıştı. Hiç merak ettiniz mi hangi yönetmeliklerle kısıtlanıyor ve sınırlanıyoruz?
Bir SGK hastanesinde çalışan arkadaşıma anestezistin performansa dayalı katkı payından sağladıkları gelirin, teknisyenli ve teknisyensiz diye değiştiğinin doğru olup olmadığını sordum. Doğru olduğunu, ancak bunun Bakanlığa yaptığı başvuru ile düzeltildiğini anlattı. Acaba daha kaç kişi bu şekilde para alıyor? Yönetmelikler veya bazı yerel uygulamalarla (nezaketen keyfi demedim) kaç meslektaşımız mağdur edilmekte. Verebileceğim o kadar çok örnek var ki! Bir örnekle yola çıkalım, 2547 sayılı Kanun’un 39. maddesi öğretim üyelerinin görevlendirilmeleri ile ilgilidir. Eğer bir üniversite bu yasadan farklı olarak bir yönetmelik çıkarır ve bunu uygulamaya başlarsa ne olur? Ben hukukçu değilim; başıma gelen haksız uygulamalar nedeniyle yargıya başvurmak zorunda kaldığım için, epey yol yordam öğrendim, ama hepsi bununla sınırlı. Adı geçen yasa maddesi bir haftaya kadar olan görevlendirmelerde dekan ve müdürlere yetki vermiştir. Diyelim ki üniversite bir yönetmelik çıkardı ve artık bu konuda yetki rektöre devredildi. Bu durum hukuki midir? Ya da yönetmelik öğretim üyelerinin görevlendirilmelerine sınır getirdi, bu hukuki midir? Bir başka örnek daha vereyim, öğretim üyeleri performansa dayalı veya özel hasta muayenesinden kaynaklanan gelirler elde etmekte. Varsayalım ki bu iki gelirden de yararlanılan bir üniversitede yönetmelikle oranlar belirlensin. Yasa, döner sermaye gelirleri çıplak maaşın 11 katını aşamaz demekte. Buna göre yönetim, özel hasta muayenesi gelirlerine 3 kat, diğerine 8 kat oran koymuş olsun. Paranızı da tavandan alıyor olun. Günün birinde Sayıştay gelip denetim yapsın! Bir de ne görelim, siz özel muayeneden 5 kat, diğerinden de 6 kat alarak tavana ulaşmışsınız. Aldığınız toplam paranın her iki durumda da aynı kalmış olmak koşulunu da koyalım. Sayıştay affetmez, hemen bu hesapların yanlış olduğunu görür. Yanlışlık neye göre yapılmıştır? Kanunla ilgili bir sorun yok o izin veriyor. Yönetmelik başımıza dert açmıştır! Bu nasıl bir uygulamadır? Eğer üniversiteleri özerk kıldılarsa sözüm yok. Ama öyle değil. Hakkınızı arayabilirsiniz elbette. Aramalısınız da.
Bir hükümlü mücadelesi ile tüm özdeşlerini hak sahibi kılabilirken, üniversite öğretim üyesi olarak biz daha mı az özgürüz? Burada hakkını arayan hükümlü şahsı çok takdir ettiğimi ifade etmeliyim. Belki de daha az özgürüzdür. Eğer geldiğimiz noktada bazı başhekimler SGK hastanelerinde hükümdar olmuşsa, rektörlerin zaten yetkileri malum ve tartışılmazken hangi özgürlükten söz edeceğiz? Acaba kaçımız farkında bile olamadan ne çok hak kaybına uğramaktayız? Farkında olanlarımız ne yapmakta veya yapabilmektedir? Yönetmelik ve keyfi uygulama işlerini ben anlamakta zorluk çekiyorum. Eğer çağdaş hukuk devleti olmakta yol alacaksak bu yönetmelik işini gözden geçirmek gerekmez mi? Daha demokratik üniversiteler istiyorsak (istiyor muyuz bilmiyorum, spekülasyon yapıyorum) bunun yolunun kişisel hakların verilmesinden ve aranmasından geçtiğini düşünüyorum. Çalışanı denetlemekle, ezmek arasında epeyce mesafe vardır. Ayrıca yönetilenler de yönetenleri denetleyebilmeli ve demokratik hak olarak etkin geribildirimlerde bulunabilmelidir.
Öğretim üyesi olanlarımızın bir kısmı “Fikri hür, vicdanı hür” insanlardır. Yasa koyucunun birçok durumu göz önüne alarak yasaları yaptığı varsayımından yola çıkarak, yönetmeliklere ve yerel uygulamalara gerçekten gerek var mıdır? Mutlaka bu tür uygulamalar gerekli ise bunlar hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı olamaz, olmamalıdır! Tüm dostlarıma yönetmeliklerini iyi irdelemelerini öneririm, Her ne kadar asli işleri bu değilse de. Çünkü yasaların verdiği haklar, bu yönetmeliklerle sınırlanıyor olabilir; Saygılarımla arz ettim.