Hikayeyi bilmeyenimiz yoktur.
Adem ve eşi bahçede/cennette mutlu mesut yaşamaktadır.
Birgün Yaradan’dan bir emir gelir: Şu ağaca (elma) dokunmayın!
Sonrası malum…
Yasak çiğnenir ve cennetten tepetaklak oluverirler.
Soru:
Neden yasağı çiğnediler?
Klasik öğretide ”Adem sınandı, başarılı olamadı.” kanısı vardır.
”Siz siz olun, sakın emirlere itaatsizlik etmeyin.” mesajı veriliyor denir.
İyi de itaatsizliğinin nedeni neydi, asıl mesele o!
Bi düşünün! Yaradan’la direkt muhatapsınız ve size herşeyin imkanını vermiş.
Sadece “Şu ağaca dokunma!” diyor ve siz bu yasağı göz göre göre çiğniyorsunuz.
Bunun tek bir akılcı izahı olabilir:
Adem yasağın mantığını anlayamadı ve bu yüzden, iç muhakemesi sonucu, kabullenemeyip yasağı çiğnedi.
Muhtemelen şöyle düşündü:
Meyvesi zararlı bir ağaç olsa cennette ne işi var? O hâlde bana bir zararı olamaz.
Etrafındaki ağaçlardan bir farkı yok, diğer ağaçlardan yiyebiliyorum ama bu yasak?
Adem’e göre bu yasağın bir mantığı yoktu!
Yani çiçekleri koparmamayı, etrafa zarar vermemeyi, diğer canlıları hor görmemeyi anlayabiliyordu ama bu ağaca dokunmama fikrini bir türlü kafasına oturtamadı.
Yani itaatsizliğinin temel nedeni yasağı içselleştirememesi idi.
Bu nedenle yasağı göz göre göre çiğnedi!
Peki asıl zor olan mesele şimdi geliyor!
Bize verilen mesaj nedir?
Yani günümüzde kutsal metinlerde yazılı olup da Yaradan’ın yasakladığı ama bizim mantığımıza bir türlü oturtamadığımız yasak nedir?
İhtiyaçtan fazlasını sahiplenmemek!
Yani tamam, ihtiyacı olana yardım edelim ama hiç mi fazlamız olmasın?
Kuran’da neredeyse her sayfada gözümüze çarpar ama görmezden gelir başka konuları tartışır dururuz!
Ya kırkta birciliğin arkasına sığınır ya da “Tabi, şüphesiz doğru!” der uygulamadan geçiştiririz.
Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı.” Allah, size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz.
(Bakara,219)
Şimdi gördün mü O yüz çevireni? Azıcık verip çoğuna cimrice sarılanı!
(Necm,33-34)
Çoklukla övünme yarışı sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı.
(Tekasur,1-2)
Onlara, “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın” denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, “Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz.” derler.
(Yasin,47)
Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altındakilere vermezler ki rızıkta hep eşit olsunlar. Şimdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar?
(Nahl,71)
Hayır! Şüphesiz cehennem, derileri kavurup çıkaran alevli ateştir. O, Hakka destek olmayanı; servet toplayıp yığanı kendine çağırır!
(Meariç,17-18)
Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele! O gün biriktirdikleri cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, “İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım, biriktirip sakladıklarınızı!” denilecek.
(Tevbe,34-35)
Söylediklerinizi duyar gibiyim:
Bunca zaman çalıştım, didindim, emek ettim.
Ortalama bir evim, arabam oldu; çocuklarımı okutuyorum.
Peki ya daha fazlası?
Daha fazlasını haketmiyor muyum?
Geniş ve daha çok odalı bir ev?
Daha lüks bir araba?
Belki bir yazlık?
Daha fazla taşınmaz gayrimenkul?
Çocuklarımın geleceği?
Ya bir şey olur da çalışamaz hâle gelirsem?
Kefen param?…
Yok mirim yok!
Biriktirmeye başlarsan bir kılıf buluyor ve buna kendini inandırıyorsun!
Yukarıda yazdığım ayetlere bir daha göz at!
Daha buna benzer onlarcası var!
İhtiyaçtan fazlası size ait değil, verin / infak edin diyor!
İşte bunu Adem’in mantığı almadı; düşündü, taşındı ve göz göre göre yasağı çiğnedi.
Tıpkı benim gibi.
Peki ya sen?
Elmanı yedin mi?
Afiyet olsun…