Türkiye’de zina neden bu kadar tartışılıyor?
Zina kavramını yeni duymuş gibi tartışıyoruz.
Türk toplumunda zina o kadar önemsenmiş ki “göz zinası” kavramı bile üretilmiş.
Üretilmiş ama kimileri bu kavramı dünya görüşünün vazgeçilmezlerinden yapmış. Kimileri de aynı kavramı “alay konusu” yapmış.
Ülkemiz ikili anlayışların çatıştığı bir arena gibi “Çatal kazıkları” üretiyor, sonra da yere sokmaya çalışıyor; girmeyince de yasa çıkararak ceza vermeye uğraşıyor.
Sosyolojik düşünce haykırıyor: Çatal kazık yere girmez!
Anadolu insanının bilinç altına yerleşmiş bir “zina” kavramı var.
Cinayetlere sebep olan bir zina kavramı!
Kan davalarını sürekli kılmakta etkili bir faktör olan zina kavramı!
Zina 1996’dan beri Türkiye’de suç değil. Ama vatandaş hala zinayı suç olarak algılıyor. Vatandaş olayı suç olarak görüyor.
Vatandaş “namus davası” olarak gördüğü “zina”yı suç olarak algılıyor.
Vatandaş, bu konuda kadın- erkek eşitliğine bakmıyor. “Ahlaksızlık psikolojisi” tehdidi altında yaşamak istemiyor.
Vatandaş, Türk aydınlarının değişik açılardan yazmış olmaları gereken “Aile Sosyolojisi, Aile Psikolojisi, Evlilik Kurumu, Çok Eşliliğin Gelişme Süreci, Köy Kültürü ve Evlilik, Kent Kültürü ve Evlilik, Aile ve Yabancılaşma, Avrupa ve Türkiye’de Evlilik Kurumunun Alışkanlıkları, Alevi ve Sunni Vatandaşların Karşılıklı Evlenme Oranları, Çok Eşlilik ve Ekonomi, Aile Cinayetlerinin Gelişme Süreci” gibi kitapları, okuyarak şekillenmiş midir?
Enflasyonu sıfırlamadan kârı faiz olarak algılayan bir zihniyet çarpıklığı, “elle-gözle” zina anlayışı sıfırlanmadan “zina”nın gerçeğini kavramak istemeyecektir.
Zora dayanan cinsel ilişkilere “Tecavüz” diyoruz.
Aldatmaya bağlı cinsel ilişkilere “zina” diyoruz.
Aldatan evli erkek olursa “kaçamak” diyerek zina kavramını yozlaştırıyoruz. Halk erkek kaçamağını hoşgörü ile kadın kaçamağını zina kavramı ile karşılıyor. Diğer yandan “genel ev” kavramı kadın onurunu ve eşitlik anlayışını zedelemesine karşın hoşgörü ile karşılanıyor. Görünen o ki evlilikte aldatmaya zina diyerek, suç kapsamına alınacak bir sunum var; ve bu da şikayet söz konusu olursa anlam kazanacak.
Anlaşılan Türk toplumunda eğitim sürecinin yetersiz önlemlerle sürdürülmesi nedeniyle “çatal kazığın” daha bir süre yere girmeyeceğini yasa çıkaranlar bile görmemezlikten geliyor.
Aileyi korumak adına yasa çıkarmak istiyorsak, bütün bu yazılanları ve yaşananları görmeyecek miyiz? Belki çıkarılacak bu yasa mevcut aileleri koruyacak, ancak yeni kurulacak aileleri kurtarmayacaktır.
Evlilik iki insanın, iki bireyin toplumu oluşturan tek birim olma ahlakını yaşamaya başlama felsefesi olmalıdır. Bunun için; Evrensel ahlak ilkelerine bağlılığı gerektiren eğitim sürecine girmek kaçınılmazdır.
Eşler;
Birbirlerine verdikleri sözün ahlak felsefesini yaşamaları gerekir. Birbirlerine yalan söylemenin ahlaksızlık olduğunu algılamaları gerekir. Birbirlerine emanet olduklarının sorumluluğunu hissetmeleri gerekir. Bütün bunlar, evrensel ahlak ilkeleridir ve eşler iki insan olarak bu ilkeleri yaşamaya söz vererek “birliği ve dirliği” oluşturabilirler.
Zina bir ahlak sorunudur.
29