Diyet, Latince “Diaete” yani yaşam yolu için verilen reçete ve yaşam yolu anlamında dilimizde kullanılan bir terimdir. Bilimsel verilerle birlikte, dermatologlar sağlıklı ve dengeli diyetle beraber gerekli ise kilo vermeyi önerebilir ve son günlerde, özel diyet önerileri verilme sıklığı artmaya başlamıştır. Dermatolojide kesin diyetin rol oynadığı hastalık grubu dermatitis herpetiformis iken, ihtimali rolünün olduğu düşünülen deri hastalıkları arasında atopik dermatit, akne, psoriasis, pemfigus, ürtiker, pruritus, kontakt dermatit, direkt diyetin özel rol aldığı hastalıkla arasında balık kokusu hastalığı, fiks ilaç erupsiyonu ve toksik yağ sendromu, eliminasyon diyetinin zorunlu/diyet desteğinin faydalı olduğu hastalıklar arasında fenil ketonüri, tirozinemi, homosistinüri, galaktozemi, Refsum hastalığı, Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliği, ksantomalar, gut, porfirya, spesifik besin eksikliği veya fazlalığı olan diyetle ilişkili hastalıklar arasında Kwashiorkor, marasmus, frinoderma, pellegra, skorbüt, akrodermatitis enteropatika, karotenemi, likopenemi, diyetle ilişkisi tam tanımlanmamış hastalıklar arasında ise rozasea, vitiligo, rekürren aftöz stomatit, kutanöz vaskülit, telojen effluvium, pruritus, deri yaşlanması yer alır.
Düşük glisemik indeks ve yük içeren gıdalarla beslenmek aknede faydalı görülmekte, aknenin insülinotropik Batı tipi beslenme hastalığı olduğu düşünülmektedir. Aknenin Eskimolarda, Okinawa adası, Yeni Gine, Paraguay’ da neredeyse hiç gözlenmemesi bu durumu destekler niteliktedir. Yüksek glisemik indeks veya yük içeren gıdaların insülin ve insülin benzeri büyüme faktörü insülin büyüme faktörü artışı, keratinosit/sebosit çoğalması ve lipit yapımını uyardığı düşünülmektedir. Sütün içerisindeki Whey proteini ve kazeinin de insülin ve insülin benzeri büyüme faktörü artışı yaptığı, bu sayede fazla süt içenlerde androjen hormou reseptörlerinin aktivasyonu, yeni komedon yağımı, sebase bezlerde üretim artışı ve folliküler iltihaplanma oluştuğu düşünülmektedir. İdeal anti-akne diyetin mTORC baskılayıcı, düşük glisemik indeksli sebze ve meyve ile omega-3 yağ asitlerinden zengin deniz ürünleri, yeşil çay, resveratrol, zerdeçal, genistein ve devedikeni içeriği olması gerektiği düşünülmektedir. Rapamisin, immuno-supresan makrolid olarak mekanistik rapamisin hedefi (mTOR) protein kinazı baskılayarak, fare modellerinde yaşam süresini uzatabilmektedir. Metformin adlı şeker ilacı mTOR baskılama, anti-kanser, anti,diyabetik ve kalp krizi önleyici etkide bulunmaktadır.
Diyette kalori kısıtlaması, çoğu türde yaşam süresini arttırmakta, ancak insanlarda pratik çalışması oldukça kısıtlı kalmaktadır. Birçok çalışmada meyve ve sebzeden zengin beslenmeyle non-melanom kanseri riskinde azalma saptanmıştır. Vitamin A takviyesi orta riskli hastada oral retinol şeklinde verilince skuamöz hücreli kanser riskini düşürebilir. Düşük yağlı diyet ile deri kanseri gelişimi arasında ilişki tespit edilememişken, vitamin D, E, C takviyeleri almakta çelişkili sonuçlar vermiştir. Selenyum takviyesi sonuçları ters veya tutarsız bulunup, hatta takviye alanlarda nonmelanom deri kanser riskinde artış gözlenmiştir. Melanom gelişim riskini azaltmak için çoklu doymamış yağ asitleri, selenyum, yeşil çay, resveratrol ve likopen için yetersiz kanıt düzeyi bulunurken, vitamin D, E takviyesi yüksek riskli hastalarda melanom gelişme riskini düşürebilir. Deri yaşlanmasında şeker alımı (Glikoz, fruktoz) kollajen liflerde çapraz bağlanma ile yaşlanmayı hızlandırır ve deride glikasyona neden olur.
Glikasyon baskılanmasına tarçın, karanfil, keklik otu (oregano), zencefil ve sarımsak gibi baharatlar, sebze ve meyvelerdeki lipoik asit sağlayabilir. Goji berry, nar, sarımsak, özellikle devedikeni, yeşil çay ve zerdeçalda bulunan polifenoller, likopen, karoten içeriği olan domates (40 gr;16 mg) ve havuç, kiraz, nane, lavantada bulunan perilil alkol, turunçgillerin kabuğundaki limonen, kafein, hayvansal karnozin, tereyağ, n-3 doymamış yağ asitleri ve nikotinamidin güneş koruyucu ve yaşlanma karşıtı özelikleri bulunur. Probiyotiklerin zararlı patojenlerin baskılanması, immuniteyi uyarma, kolesterol ve kalp-damar hastalıklarını azaltma, kanser riskini düşürme, mineral emilimini arttırma, lipit düzeyini düzenleme gibi faydalı etkileri bulunmaktadır. Dermatolojide biz atopik dermatit, akne vulgaris, rozasea, bakteriyel vajinoz, vulvovajinal kandidiyasis, oral mukozit ve HIV infeksiyonunu önlenme amacıyla kullanabilmekteyiz. Probiyotiklerin antiaging etkilere sahip olarak asidik deri pH’ sını düzenlediği, oksidatif stresi azalttığı, foto-yaşlanmayı yavaşlattığı, deri bariyerini düzeltip, saç kalitesini arttırdığı gösterilmiştir.
Mikro-enkapsülasyon teknolojisi kullanılarak üretilen kremlerin kullanılması tercih edilirken, kozmetik ürünlerde gram başına 500-1000 koloni oluşturma miktarı altında uygulanması önerilir. Akdeniz diyeti tüm Dünya’ da sağlıklı diyet rejimi olarak kabul görmektedir. İçeriğinde bitkisel sebze, meyve, tam tahıl, bakliyat ve kuruyemiş gibi gıdalar yer alır. Zeytinyağı gibi sağlıklı yağlar, tereyağı yerini alır; tuz ve tatlandırıcı gıda yerine baharat ve otlar kullanılır, kırmızı et ayda birkaç kez tüketilir. Yaşlanma düşük dereceli, kronik ve «steril inflamatuvar» evre olarak kabul edilip, inflammaging olarak adlandırılır. Akdeniz diyeti kronik inflamasyonu azaltarak metabolik sendrom ve kalp-damar hastalığı riskini düşürmektedir. Akdeniz diyetini UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ ne almıştır, istisnai bilimsel ve kültürel değeri olan bir diyet modeli. Akdeniz diyeti ölüm oranlarını azaltırken, kalp-damar hastalığı, koroner damar hastalığı, miyokard infaktüsü, kanser, nöro-dejeneratif ve diyabet riskini azaltır. Ketojenik diyet, Hipokrat zamanından beri özellikle SSS hastalıkları tedavisinde önerilmektedir.
Literatürde epilepsi, nöro-dejeneratif hastalıklar, kanser ve enzim eksikliklerinde kullanımı bulunmaktadır. Son yıllarda, ketojenik diyetin kalp damar hastalığı, otoimmün hastalıklar, diyabet, obezite, spor ve mücadele performansı artışı konularında ümit verici sonuçlar verdiği saptanmıştır. Ketojenik diyet kilo kaybı, havale geçirilmesinde kontrol sağlama, mitokondriyal fonksiyonda düzelme, sinir sistemi fonksiyonunda düzelme, kardiyo-vasküler hastalık risk faktörlerinde belirgin azalma, atletik performansta artış, kanser hastalarının hayat kalitesinde düzelme, metabolik etkinlikte artış ve inflamasyonda azalma gibi faydalı etkilerde bulunabilir. Bu diyetle ortaya çıkan ana keton cisimcikleri beta-hidroksi-bütirat ve aseto-asetatın yara iyileştirici, kas gücünde artış, anti-kanser, anti-HIV özellikler gösterdiği tespit edilmiştir. İnsanda somatik hücre çoğalması kısıtlı olup ömrümüz boyunca maksimum 50-70 bölünme oluşurken, tümörlerde ise çoğalma sınırsız bir şekilde devam eder.
Çekirdeğimizdeki DNA polimeraz, tamamen DNA kopyalayamaz ve kromozom uçlarında her siklus yaklaşık 50 nükleotid eksilir ve biz buna telomer kısalması adı veririz. Telomeraz aktivasyonu ve telomer uzamasının dejeneratif hastalıklara karşı korunma ve uzun yaşam ile ilişkili olduğu düşünülür. Astragalus membranaceus – cycloastrageno kökünden elde edilen major saponin ekstresinin kardiyovasküler sistem, kemik ve metabolizma üzerinde koruyucu olduğu, ultraviyole B ışınlanmış insan derisinde iltihabi aktiviteyi baskılayıp, pro-kollajen parçalanmasını önlediği, anti-inflamatuvar, foto-koruyucu ve telomer aktivatörü olarak anti-aging etkide bulunduğu düşünülmektedir. Antioksidanların teorik olarak telomer-bağımlı yolakta vasküler yaşlanma başlangıcını geciktirdiği düşünülmektedir. Özellikle Tokoferol (vitamin E), N-asetil sistein, Ginkgo biloba, centella asiatica ekstresi (Gotu kola: En potent), zeytin içeriğindeki oleanolik asid, maslinik asitin telomer uzatma kapasitesi bulunmaktadır.
Diyetle birlikte uygun egzersizler yapmak, düzenli uyku ve duygusal sağlığın sağlam olması da uzun yaşam süresiyle ilişkili olduğu bilinmektedir. Dermatologların kozmetik amaçlı uyguladığı minimal invaziv işlemler olan botulinum toksini, dolgu, iğneli radyofrekans, iple yüz germe gibi estetik dermatoloji işlemleri öncesi kanama riskini arttırabilecek gingko biloba, ginseng, yeşil çay, vitamin E, glutatyon, balık yağı ve omega3 gibi takviye alımını işlemlerden 10 gün önce kesmek akılda tutulmalıdır. Atopik ve gluten duyarlılığı olan kişilerde glütensiz ve yulafsız kozmetikler kullanması da önerilmelidir. Kontrollü çalışmaların eksikliğine karşı diyet hastaya sağlıklı yaşam karakteri ve uzun yaşam kazandırabilir. Meyve ve sebzeden zengin, şeker/doymuş yağları kısıtlı, işlenmiş gıda yerine tam tahıllı gıda, et yerine balık yemek hipertansiyon, kanser, obezite riskini azaltıp anti-aging etki gösterebilmektedir. Bunları uygularken doktorla birlikte diyetisyenin beraber çalışması, hastaların uyku ve duygusal sağılığının da göz önünde tutulması, egzersiz yapmasının teşvik edilmesi, sigara ve alkolü bıraktırma gibi bütüncül yaklaşımlar da faydalı olacaktır.
Herkese sağlıklı uzun bir yaşam ve bilime bağlı kalmanızı dilerim.