Yaşlanma Nedir?
Zamanın etkisine bağlı olarak tüm organizmalarda olduğu gibi insanlarda da olan biyolojik bir süreç olup, ilerleyici işlev kaybı ile karakterizedir. İşlev kayıpları sonucu birçok hastalıklara karşı yatkınlık oluşmaya başlar.
Dünya Sağlık Örgütü yaşlılık yaş sınırı olarak 65’i belirlese de bu yaş her birey için bir geçerli olmayabilir.
Neden Yaşlanıyoruz?
Yaşlanmada inflamasyon dediğimiz mikropsuz iltihabın rolü var mı?
Yapılan çalışmalar göstermiş ki yaşla birlikte, herhangi bir iltihabi durum olmasa da iltihaba ait sitokin dediğimiz maddeler kanda artmaktadırlar. Bunların artışı bazen vücut savunmasını tetikleyebileceği gibi bazen de organların zarar görmesine ve yaşlanmaya zemin hazırlamaktadırlar. Bu maddelerin salınmasında özellikle şişmanlık ve şişmanlığa bağlı yağ hücrelerinden salınan adipokinler sorumlu tutulan mekanizmalardan biridir. Adipokinler aynı zamanda makrofaj ve diğer iltihabi hücrelerin de aktive edilmesinden sorumlu olabilmektedir.
Yaşlanmayla ilgili suçlanan mekanizmalardan biri oksidasyon-antioksidasyon mekanizmalarının yetersiz hale gelmesidir. Bu da özellikle E vitamini, ya da omega yağ asitleri gibi antioksidanların yetersizliğinden dolayı olmaktadır. Oksidanların (serbest oksijen radikalleri) vücutta birikmesi hücreye zarar vermektedir.
Ayrıca yaşla birlikte lizozomal fonksiyonlar da zayıflamaktadırlar.
Yaşla birlikte gençlere göre yaşlıların daha stresli olduğu görülmüştür. Gerçekten de sağlıklı yaşlılar genç bireylere göre daha streslidir ve hipotalamus-hipofiz-adrenal eksende aktivasyon gösterir.
Bu stres artışı bazen metabolizmayı iyi yönde etkileyebileceği gibi çoğunlukla kötü yönde etkilemektedir. Bazen yeme alışkanlıklarını etkileyerek şişmanlığa yol açmaktadır.
Akut ve yoğun stres, beslenmenin baskılanmasına ve vücut ağırlığı kaybına neden olan anoreksijenik etkilere sahiptir.
Değişken, kronik stres aşırı beslenmeyi (özellikle lezzetli yiyecekler), artan visseral yağlanmayı ve kilo alımını indükleyerek obezojenik etkilere yol açabilir.
Bununla birlikte, iki tip tepki aynı anda mevcut olabilir ve metabolik sonuç bireysel özelliklere bağlıdır.
İnflamatuar süreç, canlı organizmalarda türlerin hayatta kalmasını sağlamak için gelişen temel bir immünolojik savunma sistemidir.
Yaşlanma sırasında meydana gelen en büyük değişikliklerden biri de bağışıklık tepkisinin düzensizliğidir. Bunun sonucunda da kronik mikropsuz iltihaplar (inflamasyon) oluşabilmektedir.
Bu ikisi birbirini büyük ölçüde tamamlayıcıdır ancak yaşa bağlı inflamatuar fenomenlere odaklanmaları bakımından farklılık gösterir.
Bununla birlikte, inflamasyon alanındaki son gelişmeler, yaşa bağlı kronik inflamasyonun moleküler, hücresel ve sistemik seviyelerde kapsamlı bir şekilde tanımlanması gerektiğini açıkça ortaya koymuştur.
Kronik inflamasyon ateroskleroz, diyabet, obezite, sarkopeni ve Alzheimer hastalığı gibi yaşa bağlı birçok kronik bozuklukta çok yaygın ve derin bir şekilde yer aldığından, yaşlanma ile ilişkili olarak kronik inflamasyon için yeni bir patofizyolojik temel oluşturmak gereklidir.
Hücre içerisindeki hücre parçacıklarının sindirilmesi demek olan otofaji yaşla birlikte azalır ve bu bozulma potansiyel olarak inflamasyonların aktivasyonuna yol açar. Bunun sonucunda da yaşlılarda sıkça gördüğümüz ve yukarıda belirttiğim hastalıkların temelleri oluşturmaktadır. Bunlar, artan oksidatif stres, yumurtalık fonksiyonunda azalma, strese bağlı glukokortikoid duyarlılığında azalma ve asemptomatik bakteriüri insidansında artış gibi durumlardır.
Telomer kısalmasının hücre yaşlanmasını büyük oranda etkilediği bilinmektedir. Yapılan araştırmalarda telomer tekrar dizisinin çoğu hücrede yoksun olduğu, bunun da DNA hasarı birikmesine ve terminal hücre döngüsünün durmasına yol açtığını ve ayrıca replikatif yaşlanmayı indüklediğine dair iddialar mevcuttur.
Telomer kısalmasının neden olduğu kalıcı bir DNA hasar yanıtı, replikatif yaşlanma ve yaşlanma sürecinde yer alan kilit bir mekanizmadır.
Bu sonuçlar, inflamatuar bir ortamdaki hücrelerin sistemik düzeyde yaşlanmayı tetiklediğini göstermektedir.
Otofaji, homeostazı ve normal metabolizmayı sürdürmek için hücrelerdeki zararlı maddeleri uzaklaştırarak streste önemli bir rol oynar.
Otofaji, hücrenin anormal maddelerini yıkım için lizozomlara aktarır ve ayrıca birçok patofizyolojik süreçte rol oynar.
Yaşlanma sürecinde, otofajik temizleme kapasitesi yavaş yavaş azalır, bu da mitokondri bozukluğuna ve protein birikimine neden olur.
Bu, reaktif oksijen türlerinin (ROS) artmasına ve sonuç olarak oksidatif strese yol açar.
Kök hücre yaşlanması, yaşlanmanın hücresel temelidir ve kronik inflamasyon, kök hücre yaşlanmasını indükleyen ana faktörlerden biridir. Bu sebeple kök hücrelerin yaşam süresini uzatmak çok önemlidir.
Bu Yaşlanma Mekanizmalarından Nasıl Korunabiliriz?
Tabi ki şunu unutmamak gereklidir. Bu fonksiyon bozuklukları kişilere göre çok faktörlülük gösterebilir.
Bununla Birlikte Ortak Noktalar Şunlardır…
E vitamini ve n-3 çoklu doymamış yağ asidi gibi anti-inflamatuar, antioksidan özelliklere sahip besinler, kronik inflamasyon seviyesini azaltabilir ve böylece yaşlanma sırasında doku ve fonksiyonel kaybı iyileştirebilir.
Şişmanlıktan uzak durulmalı.
Az kalori tüketmeli.
Stresten uzak durulmalı.
Spor yapılmalı.
Antioksidan içerikli gıdalar tercih edilmeli.
Kızartmalı ve işlenmiş gıdalardan uzak durulmalı.
Bol su tüketilmeli.
İNSAN İKİ ŞEYLE KENDİNİ İHTİYARLAMAKTAN KURTARIR
BİRİ İYİ İŞ
DİĞERİ İYİ SÖZ (Yusuf Has Hacib)
Sağlıcakla….
1 yorum
Yazınızı okudum, gerçekten bilgilendirici ve ilham vericiydi. Teşekkürler!