Danimarka’da 19-22 Haziran 2005 tarihleri arasında yapılan ESHRE Yıllık Toplantısı’nda sunulan bir bildiri oldukça yankı uyandırdı. Bildiriyi hem ESHRE “Basın Bülteni” şeklinde, hem de diğer ajanslar [BBC News, New Scientist (25 Haziran 2005, sayfa 21), Medpage Today] okuyucularına duyurdular.
Araştırmayı yürüten Dr. Neri Laufer ve arkadaşları iki grup kadın arasında araştırma yapmışlar. Birinci grupta 45 yaş ve üzerinde kendiliğinden hamile kalıp çocuk sahibi olan kadınlar, ikinci grupta da 30 yaşında hamileliği bitmiş olan kadınlar. Araştırmacılar, iki grup kadınların genetik yapıları arasında bir farkın olup olmadığını göstermek üzere, gen yonga teknolojisi kullanarak, spesifik genetik profilleri çıkarttı.
“Süper fertil” kadınlardan 8 tanesi ile kontrol grubu olarak 6 annenin karşılaştırılmasında; birinci grup kadınlardaki 716 genin, ikinci grup kadınlardan farklı olduğu bulunmuştur. Bu “süper-fertil” 8 annenin özellikle 12 geninde çok anlamlı ekspresyon farklılığı bulunmuştur ki bu genler DNA tamiri ve apoptozis (hücre ölümü) mekanizmasıyla ilişkilidir. Ekspresyonu yükselen genler: ERCC1, Q9UNK7, RAD17, RAD18, RBBP4, REC1, RPA1, FEN1 ve RAD23A. Ekspresyonu azalan genler ise şunlar: GTF2H2, NHL ve UBE2B.
Araştırmacılara göre; süper-fertil annelerdeki bu yeni bulunan genler, kadınlarda fertilitenin korunmasında major rol oynarlar. Ayrıca, bu genetik yapı farklılığı, bu kadınları DNA hasarından ve hücresel yaşlanmadan korumaktadır. Bu da oosit kalite ve kantitesinin bozulmasını önlemektedir.
Sonuç: İleri yaşlarda da anne olmak isteyen kadınların genetik profillerinin çıkartılması suretiyle ilgili hekime fertilitenin devam edip edemeyeceği konusunu öğrenme imkanını vermektedir. Ayrıca, ileri yaşlarda annelik konusunun pek çok yönü olması nedeniyle (etik, psikolojik, kronolojik, sosyolojik vb), elde edilen bu bulgu spekülasyona oldukça açık bir bulgu niteliğindedir.
Yeni bir konuda yeniden buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.