Bulaşıcı Hastalıkları Önleme Derneği (BUHASDER) tarafından 25-29 Ekim tarihleri arasında düzenlenen 5. Tepecik Enfeksiyon Günleri Sempozyumu’nda “Yaşlılık ve Enfeksiyonlar” tartışıldı.
Anne karnında başlayıp yaşamın sonlanmasına kadar devam eden doğal bir süreç olarak kabul edilen “yaşlılık”, hücrelerin, dokuların ve organizmaların zamana bağlı olarak, hastalık söz konusu olmaksızın ortaya çıkan yapısal ve fizyolojik işlev değişikliği olarak tanımlanmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü, 65 yaş ve üzeri bireyleri “yaşlı” olarak kabul etmekte; 65-74 yaş arası “geç yetişkinlik”, 75-84 yaş arası “yaşlılık” , 85 yaş ve üzeri ise “ileri yaşlılık” olarak gruplandırmaktadır.
Yaşlılık süresince özellikle 80 yaşta belirgin olmak üzere vücut ağırlığında ve yağsız doku miktarında azalmaya karşılık yağ dokusunda artış; kemiklerdeki kalsiyum miktarının azalmasına bağlı düşme ve kırılmalarda artış; eklem esnekliğinde ve eklem hareketlerinde azalma; vücuttaki su yüzdesinde düşüş gibi fiziksel değişikliklerin yanında tat ve koku duygusunda, tükürük salgısında azalma; ağız ve diş problemlerinde artış; yutma güçlüğü, sindirim, sinir ve bağışıklık sistemi işlevlerinde azalma ve bazal metabolizma hızında yavaşlama gibi organ fonksiyonlarında da değişiklikler gözlenmektedir.
Yaşlanma karmaşık bir süreç olup, organizmanın tümünde birçok farklı mekanizmayı içermektedir. Yaşlanmaya bağlı olarak immün cevapların bozulması “immunosenescence-immün yaşlanma” olarak adlandırılmaktadır. Bu süreçte immün fonksiyonların dereceli olarak kaybolmasında yaşa bağlı olarak bağışıklık sisteminde yer alan hücrelerin etkili olduğu ileri sürülmektedir. İmmün sistemin doğal immün yanıtında rol oynayan monositler, makrofajlar, dendritik hücreler ve doğal öldürücü hücreler açısından yapılan çalışmalar, bu hücrelerin sağlıklı yaşlanma sürecinde hem sayısal hem de fonksiyonel değişiklikler gösterdiği yolundadır.
Doğal immün yanıttaki hücresel elemanlara benzer şekilde edinsel immün yanıtın elemanları olan T ve B-lenfositlerinde de değişiklikler izlenmektedir. T-hücrelerinin kemik iliğinden çıkarak eğitim görmek ve gelişimlerini tamamlamak üzere göç ettikleri timus yaşa bağlı olarak gerilemeye uğrar. “Timus involüsyonu” olarak adlandırılan bu süreç omurgalıların çoğunda görülür. Timusun küçülmesine bağlı olarak T-hücre sayısındaki ve fonksiyonlarındaki azalma yaşlılıkla paralel olarak görülmektedir. T-hücrelerine benzer şekilde hümoral immün yanıtta rol oynayan B-lenfositlerinde de görülen değişiklikler, hem T hem de B-lenfositlerinde naif hücrelerin azalması, buna karşılık bellek hücrelerin artması yaşa bağlı olarak farklı hastalıkların artışı ile paralellik göstermektedir.
Yaşa bağlı olarak immün sistemdeki değişiklikler, yaşlı popülasyonun enfeksiyon, kanser, otoimmün hastalıklar ve nörodejeneratif hastalıklar gibi çok sayıda hastalığa karşı daha hassas olduğu yönündedir. İmmün sistemin uyarılmasına sebep olan herhangi bir tehdit bulunmadığı halde sağlıklı yaşlılarda dolaşan proinflamatuar sitokin ve mediyatörlerin düzeyleri gençlere göre daha yüksek saptanmıştır. Yaşla birlikte artan bu bazal inflamatuar durum ise “inflammaging” olarak adlandırılmaktadır. Bağışıklık sisteminde rol oynayan hücrelerin yaşa bağlı fonksiyonel ve fenotipik değişikliklerinin daha iyi anlaşılması immün yaşlanma mekanizmalarının çözülmesine yardımcı olacaktır.
BUHASDER ve Sempozyum başkanı Doç. Dr. Şükran Köse başta olmak üzere, emeği geçenleri bu güzel ve başarılı sempozyum organizasyonundan dolayı tebrik ediyor, herkese sağlıklı yaşlanmalar diliyorum.