Literatürde ailenin gelişim dönemlerine bakıldığında sevgi, saygı ve yasal bağlarla bir araya gelen(evlenen) kadın ve erkek, yeni evli aile basamağındadır.
Aile büyüyüp olgunlaşarak gelişirken; bir çocuklu aile, çocuğu okula başlayan aile, ergen çocuğu/çocukları olan aile, çocuğu/çocukları evden ayrılan aile, emekli olan, evinde hastası olan ve eşini kaybeden yaşlı aile olur.
Aile gelişim basamakları içinde yetişkin yaşamın sorumluluklarını üstlenen ana-baba, yaşadığı toplumda küresel ve yöresel değişimlere ayak uydurarak varlığını sürdürme gayreti içindedir. Günümüz teknolojisinde ve değerlerinde hızlı değişim, yaşlı ailede ve rollerinde sorunlar yaratır. Bu değişimler şimdi ve gelecekte yaşlının yaşam kalitesini olumsuz etkileyecektir:
Yöresel ulaşım, bölgesel göç ve hareketlilik: Ekonomik yetersizlikler ve çocukların eğitimi ya da siyasi nedenlerle (Kıbrıs örneği) yer, yurt değiştirmek zorunda kalan göçmen ailelerin yaşlıları uyum sorunları yaşar. Sıcak-soğuk iklim değişimlerinden, ulaşım değişimlerine, yakın-uzak çevre ilişkisi ya da desteğinden, geniş aileden çekirdek ve çalışan aileye değişimler, yaşlıda yabancılaşma, yalnızlık ve depresyona neden olabilir.
Ülkemizde ekonomik nedenlerle doğudan batıya, kırsal kesimden kente göçen ve varoşlarda yaşayan; savaş ve siyasi nedenlerle iltica eden ve sınır kamplarında yaşayan yaşlılar; ailesel, yasal ve kurumsal destek konusunda çocuk ve kadınlardan sonra düşünülen gruptur. Yaşlı için kırsal kesimde ulaşım ve iletişim, evinden sokağa tanıdık çevre ile kolayca sağlanırken, kentte büyük sorun olur. Ailesinin her bir üyesinin çalışmak zorunda olduğu kentli yaşlı, kendi evinde de yalnızlaşır. Böylece yeri ya da yurdu değişen yaşlı, evinden odasından çıkamayan, penceresinden bile yabancı gördüğü çevreye bakmayan yaşlı olur.
Göç yaşayan aile ve yaşlısı, göçe neden olan sebepleri ortadan kaldıracak mulidisipliner girişimlerle, sosyal ve sağlık kurumları, belediyeler tarafından ele alınarak kente uyum konusunda destek ve düzenlemelerde bulunulmalıdırlar.
Sosyo-kültürel değişimler: Paranın güç, markanın ve evlilikten çok birlikte yaşamın moda olduğu, çocuk ya da torunsuz mikro aileler, balayına peşkeş çekilen düğünlerle, tatile dönüşen ve unutulan bayramlarla, yeni kuşağın tadamadığı belki de bilemediği geleneklerimizi artık göremez olmuşlardır.
Erken emeklilikle yaşamın içinden el çektirilen ve çocuklarının ve torunlarının sanal yaşamı içinde bile yer alamayan yaşlının, yaşadığı uydu kent semtlerinde gençliğinde gittiği sokaklar bastonu ile aşılamaz,yürünemez ve insanları selam verilemez, hal hatır sorulamaz hale gelmiştir. Mahalle kahveleri ve bakkalları yerini internet kafelere ve megamarketlere bırakmıştır.
Emeklilik ile birlikte statü ve ekonomik kayıp ya da yetersizlikler söz konusudur. Oysaki yaşlı için yaşamı kolaylaştırma, düzenini değiştirmeme ve sağlığını sürdürmede ekonomik güvencesi oldukça önemlidir. Türkiye’de yaşlının hak ettiği parayı alırken bile banka kuyruklarında yaşadığı sorunlar, ekonomik güvencesizlik nedeniyle hastanede tedavi edilmeyen ve aileleri tarafından fakirlik nedeniyle bakılamayan ya da kötü muamele gören (abuse=kötüye kullanımı olan) yaşlılar vardır.
Böylece sosyal ve ekonomik güvencesi yerinde olmayan ve kendinden emin olamayan yaşlı, mahallesinin Mehmet Bey amcası ya da Ayşe Hanım teyzesi olarak; dert dinleyen, akıl sorulan büyüğü olamaz. Bu kültürel yozlaşma içinde ana-baba, dede-nine rolünü yaşayamaz ve kendini gerçekleştiremez olmuştur. Kuşaklar arası bir kültür boşluğu ve çelişkisi gelişmiştir.
Yaşlının kültürel değişime uyumu oldukça zordur. Eğitim, sağlık, ekonomik ve sosyal sistemde yaşlının anlayacağı, yabancılık çekmeyeceği gelenek ve göreneklerini yansıtan, toplumu bu konuda bilinçlendiren, ekonomik anlamda güvence altına alan düzenleme ve eğitimler arttırılmalıdır. Aile gelenekleri ve değerleri, kültürel çalışma ve etkinliklerle canlandırılmalı ve sürdürülmelidir.
Unutmayalım geleceğimiz geçmişimize bağlıdır. Yaşlılarımızın el öpenlerinin çok olması dileği ile…