Değerli okuyucular, Can Yücel’in bir şiirini sizlerle paylaşarak; güz köşesinden dökülen bu yaprakta yaşlılıkta yalnızlığı ve ilacını sorgulamak istiyorum.
Yalnızlığa dayanırım da bir başınalığa asla/Yaşlanmak hoş değil duvarlara baka baka /Bir dost göz arayışıyla /saat tıkırtısıyla…/Korkmam, geçinip gideriz bir mutlulukla,/Ama; /’Günün aydın, akşamın iyi olsun’ diyen biri olmalı/Bir telefon sesi çalmalı ara sıra da olsa kulağımda/Yoksa/Zor değil, hiç zor değil demli çayı bardakta karıştırıp, bir başına yudumlamak doyasıya/Ama; /’Çaya kaç şeker alırsın?’/Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra…
Bu şiirdeki yaşlı olmanın dayanılmaz ağırlığını ülkemizde tanık olduğumuz yaşlı manzaralarında da görebiliriz:
Banka kuyruklarında emekli maaşını almak için çile çeken yaşlılar, ışıklarda ve köşe başlarında dilenen yaşlılar, huzurevlerinde kimsesizliklerini gözlerinden okuduğumuz yaşlılar, yaşamdan değil işten emekli olun denilen bir avuç tuzu kuru yaşlılar, ailelerin gazete ilanları ile aradıkları kaybolan yaşlılar, evinde yatağında aç susuz kalan komşuları tarafından polise bildirilen yatalak, terkedilmiş yaşlılar, hastane köşelerinde bekleşen yaşlılar, çocukları tarafından horlanan yaşlılar, parası için paylaşılamayan yaşlılar, parklarda uyuklayan, çocuklarla iyi anlaşan, geçmişi bu gün gibi yaşayan yaşlılar, torun bakmak için yaşadığı evinden yuvasından koparılan yaşlılar, bir türlü ağarmak bilmeyen ağrılı geceleri, soğuk yatakları, gözde büyüyen koridorları olan yaşlılar, hasta olmadıkça hatırı sorulmayan bayramdan bayrama ziyaret edilen, huzurevine yatırmam deyip odasına uğranmayan yaşlılar, bastonu, torunu, gözlüğü olmayan yaşlılar, torunlarını masal ile büyüten yaşlılar, kendini doğada bulan ve her sabah hali hatırı sorulan yaşlılar, ya da insan sesine, sıcaklığına hasret yaşlılar gibi…
Ülkemizde yaşlılık, inzivaya çekilme kuramına göre pek güzel tanımlanır. Şöyle ki her şeyden elimi eteğimi çekip, köşeme geçeceğim…’ konuşmaları emeklilik arifesinde çok yapılır. Bedenen, ruhen ve sosyal yönden hızlı ve çalkantılı geçen ömrümüz, güze erince (biyolojik yıpranma kuramına göre) yavaşlayan ya da tekleyen bedenimize uyumlu bir şekilde ruhsal ve sosyal dünyamızın da yavaşlamaya, kapanmaya başladığını görürüz. Bu regresyonu, aktivite kuramına göre daha az enerji ve daha az aktivite (ilgi, istek, eylem) olarak da açıklayabiliriz. Bu bedenle ruhun slow dansıdır (!).
Yalnızlığı, insanın çevresinde kimse olmaması gibi fiziksel ya da herkesin içinde yalnızlık gibi psikosoyal boyutlarda ele alabiliriz:
Emeklilik, hastalık, eş, ekonomi ya da statü kaybı, çocukların olmayışı ya da uzakta oluşu ya da gün boyu aile üyelerinin çalışıyor olması gibi nedenlerle çevresi daralan yaşlı hele birde emeklilik sonrası bir uğraş/hobi geliştirmemişse yalnızdır. Psikosoyal olarak kendisi, ailesi ve çevresi ile ilişkileri zayıf bir yetişkin; yaşlılıkta istek, ilgi ve enerjinin azalması, fiziksel-duyusal-bilişsel yetersizlikler ve psikolojik bozukluklar nedeniyle kendi içine daha çok kapanarak yalnızlaşır. Sonuç olarak bedenen ve psikolojik olarak yalnızlaşan bireyin sosyal desteğinin nicel ve nitel olarak yetersizliği, kimsesizliğini arttıracaktır.
Yalnızlığın önlemleri genç yaşta alınmalı ve bireyin yaşlandığı ortama, gelenek ve göreneklerine uygun çözümler üretilmelidir:
Kendini ifade ve çevresi ile olumlu ilişki geliştirme, güçlü aile bağları oluşturma, iş olduğu kadar özel ve sosyal yaşama önem verme, hobi geliştirme, gelenek ve göreneklerimizde yer eden birlikte akşam yemekleri, bayram ziyaretleri, hasta ziyaretlerine özen gösterme. Günlük ve sosyal yaşam aktivitelerini azaltan romatoid artrit, miyokard enfarktüsü, hipertansiyon, parkinson, multiple skleroz, osteoartrit, diabet, depresyon, demans gibi hastalıkları önleme tedavi ve bakımını sağlama, hastalıklara karşı direnci arttırıcı ve koruyucu beslenme (vitamin, mineral, protein ve yağlar), egzersiz, yakın yaşam olayları ile başa çıkmada ailesel, yakın çevresel, kurumsal ve yasal destekler oluşturma, fiziksel-duyusal yetersizliklerde uygun protezleri-destek araçlarını kullanma, rehabilitasyon merkezleri, yaşlı kulüpleri, okulları, kurumları ve derneklerinden yararlanma, doğa,torun ve sandık terapilerinden yararlanma yollarına gidilerek yalnızlığa çözümler üretilebilir.