Bilindiği gibi adli tıp raporları medyada sıkça tartışılır olmuştur. Adli bilirkişilik yapılanması elbette tartışılmalıdır. Adli bilirkişilik yapılanması ile ilgili tartışmalara gelince; değişimden korkulmaması gerektiği kanısındayım. Öyle ki, rahmetli Şemsi Hoca zamanında Adli Tıp Kurum Yapılanması ve İhtisas Kurulları oluşturulduğunda o günün koşulları dikkate alınmıştır. Gerçekten o günün koşullarında kaç üniversitede tıp fakültesi vardı? Tıp fakültelerinin kaçında bugünkü gibi her uzmanlık alanından profesör ve doçentler vardı? Kaç tıp fakültesinde adli tıp ana bilim dalı vardı? Diğer adli bilim alanlarıyla ilgili İstanbul dışında kaç kişi vardı? Konuya hâkim kişiler bir elin parmaklarıyla sayılabilecek durumdayken, uzmanlık alanıyla ilgili bilgilerinden yararlanılabilecek kişilerin atandığı merkezi kurul yapısı oluşturulmuştur.
Aradan geçen zamanda, 95 devlet üniversitesi, 45 vakıf üniversitesi, 50 civarında tıp fakültesi ve bunların 40’dan fazlasında adli tıp ana bilim dalı var. Ülkemizin her köşesinde her alandan uzman hocalarımız, her ilde olay yeri inceleme birimleri var. Üniversitelerin ve kamu kuruluşlarının bilimsel ve teknolojik altyapısı var. Diğer yandan nüfus neredeyse ikiye katlanmış, kriminal olayların sayısı artmışken, ülkedeki adli tıp hizmetlerinin sadece adli tıp ve bağlı birimlerinden alınması gerektiği algısı bir türlü değişmemiştir. Ta ki, bu sistem içinde sunulan adli tıp hizmetlerinin sonuçları medyada tartışılmaya başlayınca, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunca konu ele alınıp incelenmeye başlanmış; ülkedeki adli tıp hizmetlerinin daha etkili ve verimli olması için var olan sorunlar ve çözüm önerileri konusunda adli tıp hocalarının görüşlerine başvurulmuştur. Bu durumu mutlulukla karşılayıp, iletilen görüşlerden yararlanılacağını umut ederken, televizyonda yargı reformu üzerine Adalet Bakanı ile yapılan söyleşiye tanık oldum. Sayın Bakan, "Adli tıpla ilgili hizmet ağını genişletmek adına her il ya da ilçe adliyesi içine bir adli tıp şubesi açacağız." dedi. Doğrusu şaşkınlığım hâlâ devam etmekte. Diğer meslektaşlarımı bilmem ama, ben de adliye içinde şube müdürlüklerinde çalıştım. Biraz daha çalışsam, hekim kimliğimden uzaklaşıp kendimi biraz hâkim, biraz savcı, biraz sekreter gibi hissedecektim. Çağımız ekip hizmeti ve bilgi ve teknoloji çağıdır. Adli tıp uzmanının yeri, hekim olarak meslektaşlarından görüş alışverişinde bulunabileceği bir sağlık kuruluşu olmalıdır. Adliye içinde donanımsız birimlerde adli tıp uzmanı istihdamı ile alınan hizmet, pratisyen hekimlerce yürütülen hizmetten çok da farklı olmayacaktır.
Diğer yandan tek yerde cennet yaratmak mümkün değildir. Hizmeti alanlar bunu talep ediyor mu? Bu yönün görülebilmesi için, ben, edebiyatla ilgilenen kardeşim Mürselin Kurt ve Adli Tıp Uzman Adayı Dr. Kenan Karbeyaz, üçümüz, adli tıp uzman ve uzman adaylarının sahada Cumhuriyet Savcıları ile yaşadıkları anıları bize aktardıkları şekliyle derledik, derlemeye devam ediyoruz. Benzer anıları olan meslektaşların anılarını yazıp e-posta aracılığıyla bize ulaştırmalarının yaptığımız çalışmayı zenginleştireceğini umuyoruz. Bundan sonra, her yazımda yorumsuz olarak çerçeveli alanda bu anılardan birini aktaracağım.