İki bin yediye giriyoruz derken, Haziran’ın ortalarına geldik bile.
Üniversitelerde akademik yıl tamamlanmak üzere. Finaller, derken pek çoğunda mezuniyet törenleri bile yapıldı. Anadolu liseleri, üniversite giriş, KPS, TUS gibi sınavlar da bitti. İşin doğrusu herkes tatil konumunda. Nereye gitmeli, nasıl yapmalı derken ortaya çıkan Temmuz seçimleri işleri alt üst etti. Tatile gidilse, yarıda kesmek, ya da gidip tekrar dönmek ve bu nedenle ilave masrafı göze almak gerekiyor.
Öğretim üyelerinden siyasete atılma hevesinde bulunan pek çok arkadaşımızın hevesleri başka baharlara kaldı. Pek azı hariç çoğunluğu listelere bile giremediler. Büyük umutlarla önceden yöneticilik, hatta genel başkan yardımcılığı payeleri verilenlere bile gün geldi liste başı yerleştirme pazarlıklarında hiç yüz verilmediği görüldü. Önceki seçimlerde ayni yollarda hüsrana uğramış olanlar ‘biz dersimizi aldık’ diyerek bu işlere hiç bulaşmadılar. Onlar, şimdi başvuran yeni heveslilerin hallerine kıs kıs gülüyorlar.
Örneklerde görüldüğü gibi, öyle işler zamanı geldiğinde bir dilekçe verip para yatırmakla olmuyor. Eskilerin deyimiyle ‘tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz’mış. Bu işlere ta gençlik kollarından başlayıp, ilçe ve il örgütlerinde yıllarca çalışmak gerekiyor. Ya da ben öyle biliyorum. Aday olduğun ilin ilçelerinin hatta köylerinin tamamını, muhtarından, ilçe başkanlarına hatta delegelerine kadar bileceksin, yerel eksiklik ve sorunlar, istekler ve çözüm yollarını senelerce yetkili yetkisiz herkesle paylaşıp tartışacaksın, adın partililerin pek çoğu tarafından ezbere bilinecek, eh işte o zaman biraz şansın olacak.
Tıp camiasından, profesör, doçent, başhekim ve uzman titri ile başvuran arkadaşlarım adına gerçekten üzüldüm. Bence seçilmiş olsalar, sağlık alanında en az şimdiki yöneticilerden daha başarılı olurlardı. Ancak her partide köşe başları tutulmuş durumda, iktidara geldiklerinde kimlerin bakan olacakları bile kabataslak belliyken, seçimler yaklaşınca hariçten gelip gazel okumak isteyenlere kimsecikler yüz vermiyor. Başka bir deyişle genel başkanlar, öyle çok fazla bilgili ve kendine sorun çıkarabilecek potansiyeli olanları yanlarında istemiyorlar. El kaldır denildiğinde, sorgusuz el kaldıracak, indir denildiğinde indirecek, sessiz, etliye sütlüye karışmayan, doğrusu pek de bilgisi olmayan itaatkar milletvekillerini tercih ediyorlar. Aslında hepsinin hemen her konuda meclis içi ve dışından güvendikleri danışmanları var. Gerektiğinde onların bilgilerine başvurup, kanun taslaklarını onlara hazırlatıyorlar.
Meclise seçildiğinde, başta kendi genel başkanı olmak üzere, kürsüye her çıkandan bol laf dinleyeceksin, zamanı geldiğinde yüksek sesle bağıracak, ona buna, karşı parti hatiplerine küfredecek gerektiğinde yumruk yumruğa kavga edecek, ille de kendi başkanını her zaman ölesiye ve ayakta alkışlayacaksan ne âlâ. Yok bunlar bana göre işler değil diyorsan, senin orada hiç işin yok arkadaş.
Öğretim üyesi arkadaşlarım, seçimlere giremedik diye hiç üzülmeyin. Üniversitelerde, araştırmalar, laboratuvarlar, klinik ve poliklinikler, ameliyathaneler yine sizleri bekliyor. Eminim sizler de üniversite ortamını ve havasını özlemişsinizdir. Dün ne idiyseniz, bugün de “o”sunuz. Ne bir eksik, ne bir fazla. Aramıza yeniden hoş geldiniz. Bizler politikacılara benzemeyiz, “şu partiden, bu partiden” diye, arkadaşlarımıza ve dostlarımıza asla sırtımızı dönmeyiz. Öğrencileriniz ve arkadaşlarınız sizleri bekliyor.
Haydi, bıraktığınız yerden yeniden başlamaya, haydi derslere.