Hemşireliğe ilişkin sorunlarda çeşitli konumlarda çalışan hemşirelere düşen sorumlulukları tartışırken, yazı dizisi ile ilgili olarak aldığım bir geribildirim, dizi sırasının değişmesine neden oldu. Geribildirim; sadık ve dikkatli bir Medimagazin okuyucusu olduğu izlenimini edindiğim bir sağlık memurundan gelmişti. Sağlık ekibinin önemli üyelerinden biri olan bu arkadaşımız yazıları okumaya zaman ayırmış, bunları yorumlamış ve eleştirilerini dile getirmişti. Bu yüzden yanıtı hak ediyordu.
Eleştirilerde, yazı dizisinde aynı kelimeler ve cümlelerle hep aynı şeylerin tekrarlandığı, hekim dışındaki sağlık çalışanlarının yeterli meslek örgütlerine sahip olmadığı, eğitimde branşlaşmaya yer verilmediği için hemşirelere her işin yaptırıldığı, görev, yetki ve haklarını bilmeyen, enjeksiyon yapmayı dahi öğrenmeden mezun olan hemşirelerin varlığından bahisle sorunun hemşirelerde olduğu üzerinde durulmuş. Ayrıca, mesleğin küçümsendiği imasında da bulunulmuş.
Aslında yazı dizisinin amacı da söylenilenlere dikkat çekmek, bu gerçekleri kabul ettikten sonra bunlardan sadece yakınma, suçu başkalarına yükleme ve çözümü başkalarından bekleme yerine konumu ne olursa olsun tüm bu meslek sahiplerinin sorunların çözümünde kendilerine düşen sorumluluklarını hatırlatmaktı. Ancak geniş bir zamana yayılmış olan yazılar arası bağlar iyi kurulamamış olmalı ki amaç neredeyse kaybolmuş.
Branşlaşma ve güçlü meslek örgütlerine sahip olunması gibi önerilere gelince, gerçek sorunları görmezden gelerek sadece bunlardan yarar ummak yanlış olur. Kaldı ki, iyi temeller üzerine kurulmamış hemşirelik mesleğinde, iyi planlanmamış branşlaşmanın başka sorunlara neden olabileceği unutulmamalıdır. Güçlü meslek örgütüne sahip olmak her meslek için geçerli bir dilektir. Ancak örgütlerin gücü, örgütü oluşturan üyelerinin gücü ile doğru orantılıdır. Gözlemler de güçlü üyelere sahip mesleklerin güçlü, etkin ve etkili meslek kuruluşlarına sahip olduğunu düşündürmektedir. Doğal olarak kuruluş ve üyeler arasında bir kısır döngü de vardır.
Hayatta özenle korumamız gereken varlıklarımızdan biri de mesleğimizdir. Mesleğin korunması zorunluluğu, var oluş nedeni olan mesleki hizmetlerin, hedef gruba eksiksiz ve mesleki değerler doğrultusunda sunulması gereğine dayanır. Söylenilenler hemşirelik mesleği için de aynen geçerlidir ve hemşirelik mesleğini koruma işlevi hemşirelere aittir. Hemşireler bu işlevi, ülkenin neresinde ve hangi sağlık kurumunda çalışılıyorsa çalışılsın, hizmeti vermekle yükümlü olduğu bireylere eksiksiz ve mesleki değerlere uygun bakım vererek yerine getirir. Hemşireler bunu başardıklarında prestij kazanmanın yanında hemşirelik mesleğinin aranılan bir konuma gelmesini de sağlamış olurlar.
Hemşirelik mesleğinin korunması ve daha iyiye doğru götürülmesinde toplumun da katkısı büyüktür. Haklarını iyi bilen bireylere sahip toplumlar bu katkıyı, hemşirelik bakımını olması gereken nicelik ve nitelikte talep ederek ve gerektiğinde doğru biçimde kullanarak yerine getirirler. Ancak, bugünkü durumda gerçek hemşirelik mesleğinin ne olduğunu deneyimleri ve görgüsü ile öğrenmemiş olan bir toplumdan böyle bir davranışı beklemek gerçekçi olmaz.Bu nedenledir ki hemşirelere bu konuda da önemli görevler düşmektedir.
Gelecek yazıda hemşire dernekleri başkanlarının sorunlara ilişkin sorumlulukları üzerinde durulacağı bilginize sunulur.