Üniversitelerin özerk olması önümüzdeki dönemde gündeme oturacak gibi görünüyor. Özerk üniversite ve özgür öğretim üyesi kavramları akademisyen kimliğine büyük katkıda bulunacaktır
Yeni bir eğitim yılına başlarken eğitim sistemi ile ilgili sorunları düşünmemek olanaksız. Ülkemizin demografik yapısı, eğitim ve öğretimin birinci önemli konu olduğunu bize her fırsatta hatırlatıyor. 60. hükümetin programında YÖK Yasası’nın da gündeme alınması, yeni yasama döneminde önemli değişikliklerin olabilmesi olasılığını da gündeme getiriyor.
YÖK, kurulduğu andan itibaren birçok eleştiriye hedef olmuş bir kurumdur. Yüksek öğretim sistemi içersinde değişmesi gereken pek çok yön olduğu su götürmez bir gerçektir. Bu sorunların en önemli kısmını öğretim üyeleri yaşamaktadır. Zaten üniversitelerin akademisyen bulmakta zorlanması da üniversitede koşulların cazip olmayışının bir sonucudur. Tıp fakülteleri için zorunlu hizmet nedeniyle durum daha da zor bir hal almaktadır. Gün geçtikçe yaşlanan akademik kadrolar gelecekte yeni sorunlarla karşılaşmamıza yol açabilecektir. Akademik kadroların çok iyi oluşturulması gerekliliği vardır. Çünkü bu insanlar hem bilimsel hem de kültürel anlamda topluma yön verecek, toplumu şekillendirecektir. Sürekli bir yenilenme, gelişme, yeniletme ve geliştirme doğal olarak akademisyenin görevidir. Mevcut sistem içersinde böyle bir gereklilik sadece içsel motivasyonlarla mümkün olabilmektedir. Çalışan – çalışmayan, üreten – üretmeyen, düşünen-düşünmeyen eğer hep aynı potada yer alacaksa çok yorulmaya ne gerek var? Türkiye’de herkesçe bilinir ki doçent olduktan sonra çok yorulmak gerekmemektedir. Eğer birileri fazladan bir çaba içindeyse bu ona ait bir “sorun” olmak durumundadır. Eğer üretmek bir karşılık bulmuyorsa, gün geçtikçe yitirilen motivasyon yerini atalete bırakacaktır. Öğretim üyesinin performansının, bilime katkıda bulunacak eser üretmek, ardıllarını yetiştirmek, öğrenci eğitimi, bilgiyi yaymak ve toplumun gelişimine katkıda bulunacak pozitif değerler üretmesi ile değerlendirilmesi gereklidir düşüncesindeyim. Öğretim üyesinin üretken olması için daha fazla motivasyonun sağlanması gerekliliğine inanıyorum.
Üniversitelerin özerk olması önümüzdeki dönemde gündeme oturacak gibi görünüyor. Özerk üniversite ve özgür öğretim üyesi kavramları akademisyen kimliğine büyük katkıda bulunacaktır. Üniversitenin özerk olması ve evrensel eşdeğerleri ile yarışabilir hale gelmesi yetkin akademik kadrolarla mümkün görünmektedir. Öğretim üyesinden beklenti doğal olarak artacaktır. Tüm bu olumlu gelişme arayışları içinde daha demokratik daha çağdaş ve katılımcı bir modele doğru yol alırken öğretim üyelerinin özlük haklarının ve iş güvencelerinin de göz önünde bulundurulması gereklidir. Öğretim elemanlarının üniversitenin karar organlarında etkin olarak yer alması mutlaka sağlanmalı, rektör merkezli yönetim tarzından vazgeçilmelidir. Özellikle yükseltilmeler ve atamalarda anabilim dalı akademik kurullarının yetkin kılınması sağlanmalıdır.
Yeni akademik yılın tüm öğretim elemanları ve öğrenciler için yeni ufuklar açmasını, daha özgür, demokratik, çağdaş ve katılımcı bireylerin yetişmesine katkı sağlamasını diliyorum.