Güdümlü ve katılımcı demokrasiler şekilsel, biçimsel olduğundan kapitalizm kökenlidir.
Kapitalizmde temel değer “para”dır.
“Bir Dolar”dan değerli hiçbir şey yoktur. Tüm değerler “Bir Dolar” kökenli olarak anlam kazanır. Dolayısıyla, bir Dolar’a sahip olanın her şeye sahip olma hakkı vardır. Bir Dolar’ı emeğiyle ya da bir şekilde ele geçirmesi bir şey değiştirmez “Dolar, dolar’dır”.
Kapitalist ekonomide, soyut anlamda malların (maddenin) üretimi ve bölüşümü piyasa ekonomisine (rekabetine) göre belirlenir. Üretim araçları özel mülkiyete aittir.
Somut anlamda güdümlü demokrasilerde ve katılımcı demokrasilerde ne malların üretim ve bölüşümü serbest piyasa rekabetine bırakılır ne de üretim araçlarının halkın kullanımına izin verilir.
Başka bir deyişle, güdümlü ve katılımcı demokrasilerde sözel (soyut) olarak kapitalizm (liberal ekonomi) bayraklaştırılırken, somut olarak komünizm (sosyalizm) piyasa ekonomisinde egemen olur.
Malların üretim ve kullanımını ve piyasa ekonomisini finansal yönden global sermaye egemenleri yönlendirirken, reel yönden halkın zaruri ihtiyaçlarını karşılamak için emeklerini kullanma siyaseti uygulanır.
Bu da ‘Doğal Dünya Düzeni’ni kamufle eder, ‘Yeni Dünya Düzeni’ni (kapitalizm) egemen kılma yapaylığını geçici olarak besler.
Demokrasi, çağdaş anlamda özgürlük, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve sivil yapılanma üzerine inşa edilen bir anlayıştır.
Sorun, bireyin özgürlüğü nereye kadar?
Sorun, hukukun üstünlüğünün kaynağı ne?
Sorun, sivil örgütlenmenin etkinliği ne kadar?
Bu soruların cevabı ‘Doğal Dünya Düzeni’nin evrensel felsefesi algılanmadan verilemiyor.
Dolayısıyla “Demokrasi”, tartışılan bir kavram olarak egemenliğini sürdürüyor.
Ve tüm çağdaş demokrasi arayışları, daha fazla özgürlük, daha fazla insan hakları, daha fazla hukukun üstünlüğü ve daha fazla sivil örgütlenme sloganlarıyla toplumu soyut olarak tatmin etme iklimi oluşturmaktan öteye geçemiyor.
Egemen güçler, orijinal demokrasi (doğrudan demokrasi) hareketini başlatma yerine, arayış ve beklentilerle dolu bir toplumsal heyecanı canlı tutmanın tüm parametrelerini üretmeye devam ediyorlar.
Egemen güçler (halka ezberlettikleri içi boş ya da yozlaştırılmış) demokrasiye aynı anlamı yüklemiyorlar.
Yöneticiler düşünce dünyalarındaki doğrudan demokrasiyi halka güdümlü demokrasi olarak yaşatarak bayraklaştırıyorlar.
Karar süreçlerine katılamayan ve uygulamalarda görevi belli olmayan, yöneten ve de yönetilen bir akışın heyecanını yaşayamayan bireyin, güdümlü piyasa ekonomisinin şekillendirdiği güdümlü demokrasinin malzemesi olmaktan kurtulması söz konusu olamıyor.
‘Yeni Dünya Düzeni’nde kapitalizm (para-güç), demokrasi (seçim), piyasa ekonomisi birlikte işler.
‘Doğal Dünya Düzeni’nde insan (güç), istişare (yönetim), ihtiyaç ekonomisi birlikte işler.
Doğrudan demokrasi süreci
Güdümlü demokrasinin veya katılımcı demokrasinin, başlama, gelişme ve ilerleme sürecini yaşamadan toplumlara egemen güçler tarafından dayatılması nedeniyle toplumların siyasi ve ekonomik sorunlarını çözmelerini beklemek bilim felsefesi açısından doğal değildir.
Nitekim çözememektedirler.
Egemen güçler ve yerli işbirlikçileri Düşük Yoğunluklu Demokrasiyi (Chomsky, 1994) bu çözümsüzlüğün çözümü(!) için sürekli beslemektedirler.
Bu güçler, düşük yoğunluklu demokrasi ile (güdümlü, katılımcı) ilgili toplumlarda bilimsel gelişmeleri, ekonomik üretim süreçlerini ve siyasi açılımları kontrolde tutma başarısını(!) göstermeye devam etmektedirler.
İnsanlık, ‘Yeni Dünya Düzeni’nin Yapay Demokrasisini, ‘Doğal Dünya Düzeni’nin Doğal Demokrasisine egemen olma yapaylığını bir süre daha yaşama ve yaşatma durumunda olacaktır.
Yapay muhafazakâr yapılanmalar, yapay milliyetçi gruplanmalar, yapay rejim yanlısı işbirlikçiler zaman zaman çalkalanan toplumların kümelenmiş köpükleri su üstünde derinden akan berrak sudan habersizmişçesine kabarırken, ‘Yeni Dünya Düzeni’nin halkları ezen çarkın dişlileri olmaya devam etmektedirler.
Son otuz yıllık (1980 sonrası) süreçte toplumların manipülasyonu, metodoloji değişikliğine bile gerek görmeden egemen güçlerin demokrasi aracını kullanmalarını geniş halk yığınları bilerek ve anlayarak yaşamlarına geçirmek zorunda kalmışlardır.
‘Yeni Dünya Düzeni’, yıkıldığı varsayılan komünist blokun “soğuk savaş”taki rolünün ortadan kalkmasını kullanarak ‘Eski Dünya Düzeni’nin manipülasyonlarını güdümlü demokrasi yöntemiyle yeni kuşaklara aşılamaya çalışmıştır.
1991’de devreden çıkan soğuk savaş gerekçesi SSCB, demokrasinin Orta Doğu’ya yerleştirilmesi için ABD tarafından yeni bir atılım rahatlığı sağlamış oldu ve Körfez Savaşı başlatıldı.
Gerekçe demokrasi yokluğu(!)
Gerçek, petrolün varlığı!
Güdümlü demokrasi kaynaklarının ele geçirilmesi için en geçerli araç…
Komünizmden kapitalizme geçiş aracı.
Diktatörlükten güdümlü yönetime geçiş aracı.
Biçimsel seçimlerle, biçimsel demokrasi üretmek.
Ekonomik gücün, monarşik veya oligarşik yapıda birikmesi sadece güdümlü demokrasi üretir. (Devam edecek)