Doğrudan Demokrasi olmazsa ne olur?
Silahı elinde bulunduran güç egemen olur.
Halka karşı örgütlenmeler devlet kurumu haline dönüşür.
Sivil örgütlenmeyi sağlayan yasalar çıkarılmaz.
İnsan haklarını koruyan yasalar yozlaştırılır.
Medeni haklar bölgeselleştirilir.
Kültürel ve sosyolojik özellikler yok sayılır.
Farklı görüş öneren partilere izin verilmez.
Terörizmin periyodik olarak canlı tutulması prensip haline getirilir.
Doğrudan Demokrasi olursa ne olur?
İnsanın, dolayısıyla halkın desteğiyle yönetim gerçekleşir.
Güçlü hükümetler kurulur.
Yerinden yönetim olur.
Halkın çıkarları birleşir.
Sivil örgütler güçlenir ve sivil toplum oluşur.
Toplumda sınıf ayrımı oluşmaz.
Sınırların bütünlüğünü dış güçler bozamaz.
Hizipçilik gelişemez.
Mali kaynakların kullanımı ve üretimi güçlenir.
Borçlanma ihtiyaca göre olur.
Tüketim ihtiyaca göre programlanır.
Yeteneklere göre üretim olur.
Faizsiz, imkân paylaşımı yaşanır.
Serbest piyasa yerine ilkeli piyasa ekonomisi gelişir.
Halkın, halk için halk tarafından yönetilmesi dileği, demokrasinin teorik tanımı ise bunun yaşama geçirilmesi gerçekleşmeden hiçbir pratik değeri yok demektir.
Üstelik de uygulanacak demokratik yöntem, her olayın başlayıp gelişme sürecinde sürekli kırılacak.
Bu yaklaşım henüz anlaşılmış bile değil.
Anlaşıldığında 10 kavram olmazsa olmaz hale gelecektir:
İnanç, istişare, itaat, istikrar, itimat, icraat, istihsal, istihlak, istikamet, istikbal.
Doğrudan Demokrasinin 10 emri.
Yani, inanca dayanan, ilkelere bağlanmaya dayanan, sürdürülebilirliği olan, güvenle beslenen, emekle büyüyen, yeteneklerin üretime dönüşmesi ile zenginleşen, ihtiyaca göre tüketimle denetlenen, evrensel bir sürece göre yönünü belirleyen ve geleceğe açılım getiren bir sistem “istişare yöntemi”.
Kapitalizmin sunduğu piyasa ekonomisine ve seçimlere dayalı güdümlü demokrasinin, halk tarafından istenir hale getirilmesi ve doğrudan demokrasiye dönüştürülebilmesi için halk adına gerçekleştirilmesi gereken bir “düşünce devrimi” sürecine girilmelidir.
İstişareye inanan, her toplumsal süreçte bu inancını icraatta (pratikte) sergileyen, tüm karar süreçlerine istişare ortamında insan merkezli yapılanmalar üreterek fikir ve değer üreten, yaparak öğrenen ve yaptırarak öğreten bir eğitim metodolojisini benimseyen ve yaşayan, istikametini çizdiği hedefe ulaşana kadar bozmadan istikbale yürüyen bir öncü kadronun düşünce devrimini öncelikle hazırlamak…
Seçimi önceleyen, esastan seçime dayalı demokrasi anlayışı ile piyasa ekonomisini besleyen, finans sektörünün oluşturduğu demokratik iklim, tam da kapitalist anlayışın sömüreceği ortamı oluşturan bir hedeftir. Bu varsa kapitalist sömürü mekanizması rahatlıkla işleyebilir.
“Doğal Dünya Düzeni”nde, istişare kökenli demokrasi seçim merkezli değil, piyasa ekonomisi merkezli değil.
Başka bir ifadeyle, parmak hesabı merkezli değil, para merkezli değil.
İnsan merkezlidir.
Evrensel insan hakları merkezlidir.
Adalet merkezlidir.
Yeteneğe göre üretim merkezlidir.
Güvenlik merkezlidir.
Muhatabını düşünme merkezlidir.
Evrensel ilkeler merkezlidir.
İstişareye katılan birey, bir oy sahibi (parmak sayısı) olmanın dayatmasını, bir doların sahibi olma gücünü kullanarak değil, her insanın zorunlu (doğal) ihtiyaçlarını karşılama iklimini oluşturma felsefesini taşır. Refahı arttırarak her insanın temel ihtiyaçlarını sağlama dengesini düşünür.
Çağdaş ihtiyaçların üretiminin yöntemlerini üretmenin heyecanı ve sorumluluğunu sergiler.
Yetki ve sorumluluğun birlikte yaşanması gerektiğinin esas olduğu bilincini canlı tutar.
Demokrasiyi (güdümlü) sadece bir seçim sistemi olarak algılayıp uyguladığımızda önceden hazırlanmış adalet(!) mekanizması ve kurumları, seçme ve seçilme yöntemleri var oldukça, seçilen her parlamentonun bu yanlışlarla boğuşmaktan, adalet terazisinden geçen bir uygulaması mümkün olamayacaktır. Bu süreç güdümlü demokrasinin hüküm sürdüğü her kültürde ya da siyasal uygulamalarda geçerlidir.
Bağımsızlık, bilimsellik, evrensellik, sorumluluk ve süreklilik ilkelerine uymayan bir yönetim sistemi, medeniyetin geldiği aşamadaki çağdaş araçları kullanabilme iradesini gösteremez.
Dolayısıyla, siyaset, medya, ekonomi, din, sanat, eğitim ve çevre tartışmaları, son tahlilde güdümlü demokrasinin güdücülerinin hedeflerine saplanır. (Devam edecek)