Kuram ve Uygulama Kuramsal Olarak Felsefi Sağaltım
Modern zamanlar, gittikçe artan ölçüde insan varoluşunu zihinsel, ruhsal ve bedensel olarak derinden sarsan farklı yaşam biçimlerini dayatmaktadır. Psikolojinin ve Psikiyatrinin “hasta” ya da hafif deyimle, “danışan” adını verdiği hatta ABD gibi ülkelerde “müşteri” denilen tek tek bireyler dışında, adı konmamış ama tıbben “sağlıklı” olduğu halde “acı çeken” bir insanlık söz konusudur. Benim “felsefi sağaltım” dediğim felsefi danışmanlık, tıp biliminin içinde yer alan daha çok olgucu bu iki bilim dalının ilgi alanına girmeyen çoğunluğun terapisi ve iyileştirilmesini amaçlamaktadır. Felsefi danışmanlık psikoloji ve psikiyatri gibi teşhis ve tedaviyi değil, doğrudan tüm insanlık için ortak olan “acı”nın varoluşsal boyutlarına odaklanır. Psikoloji ve psikiyatrinin geçmişi en çok 18. yüzyıla kadar giderken Felsefi sağaltımın tarihi en az Antik Çağ’a uzanır. Antik Çağ’da felsefi sağaltım, “Pratik yaşam bilgeliği” olarak bilinmektedir. Pratik yaşam bilgeliği Antik Çağ’dan bugüne düşünce tarihinde önemini hep korumaktadır.
Varoluşçu filozoflardan ve aynı zamanda XX. Yüzyılın yetkin psikiyatristlerinden biri olan Karl Jaspers’ın dediği gibi, Felsefi sağaltım, psikoloji ve psikiyatri gibi tıbben hastalar; yani tıbbi olarak müdahaleden başka hiçbir tedavi şeklinin yarar sağlamadığı “hastalar” dışında kalan “sağlıklı acı çekenler”in oluşturduğu insan topluluğunun zihinsel ve ruhsal acılarını dindirmek için benimsediği ilke ve yöntemleri belirlemektir. Tek tek hastalar dışında kalan insanlık ya da acılı sağlıklı insanlar, felsefi sağaltıma göre “hasta” değil, ortak varoluşsal sorunları olan “normal insanlar”dır. Felsefi terapi, danışmanlık ya da felsefi sağaltım, genel olarak doğum travmasından ölüm travmasına ve bu ikisi arasında yaşanan irili-ufaklı ömür boyu var olan travmaları hastalık olarak değil, varoluşsal sorunlar olarak görür. Söz konusu iki bilim alanının sınırlarına kadar dayanmamış tüm insanlar, felsefi sağaltımın konusudur, muhatabıdır. Hasta ya da danışan olmaktan çok, kozmik varoluşun her travmasını diğer sağlıklı acı çeken türdeşleri ile aşağı yukarı eşit ölçülerde paylaşan insandır. Felsefi sağaltım, ruhsal tedavinin sınırına daha varmadan, genel olarak insanın ruhani ve zihinsel travmalarını bilimlerin bütün imkânlarını seferber ederek anlamlandırmaya çalışmakla işe başlar.
İnsan varoluşu başlı başına bir travmadır; ruh hekimleri duygu ve düşünce dünyasında olup biten bu varoluşsal gelgitleri, ancak gözlemlenen davranışlardaki bozukluklar olarak tespit ettiklerinde, müdahil olurlar. Bu noktaya kadar akıl ve ruh hastalıkları hekimleri, ortak varoluşsal sorunlara ve travmalara, genel olarak “hastalık” tanısı ile yaklaşamazlar. Çünkü psikoloji ve psikiyatrinin bu durumda hem yapabilecekleri hem de yapabileceklerini uygulayacakları insan sayısı sınırlıdır ve böyle olmak zorundadır. Çünkü felsefi sağaltım insanlara “hasta” ya da “psikolojik sorunları olan kişi” gözüyle bakmaz. Bu iki bilimsel alandan yararlanmakla birlikte felsefi sağaltım, hasta tedavi etmez; teşhis koymaz ve ilaç vermez. Ancak “hasta”, “tanı” ve “ilaç” tıbbi kavramlar olup, bu noktada felsefi danışmanlık sorunu, bu bilim alanlarına havale eder. Felsefi sağaltımın amacı, insan varoluşunu ruhsal, zihinsel ve kozmik düzeyde anlamlandırmak olup çağın bütün bilgilerini bu uğurda kullanmaktır.
Felsefi sağaltım, tıbben hasta olanı sağlığına kavuşturmak, hastalığı iyileştirmek, son sınırına gelmiş acının hastalığa dönüşmüş halini geriye çevirmek ya da ilaç tedavisi uygulamaz. Tam tersine, bütün insanların bu sınırlara dayanma ihtimaline karşı var olmanın anlamını çözümleyerek daha az insan türünün ruhsal ve zihinsel olarak ruh biliminin “hastası”na dönüşmesini “sağlıklı acı”ya odaklanarak engellemeye çalışır. Felsefi sağaltım, bu gün psikoloji ve psikiyatriden daha yaygın hale gelme eğilimindedir. Ancak felsefe, giderek bu iki bilimden yararlanmak ama onlara alternatif olmamak konusunda kendi çizgisi içinde kalır.
Psikoloji, Psikiyatri ve Felsefi Sağaltım
İnsanın bedensel, ruhsal ve zihinsel sorunları, modern zamanlarda karmaşıklaştığı gibi daha da görünür hale gelmiştir. Bu sorunlar görünür oldukça modern deneysel bilim yaklaşımı tanı, tanım ve çözüm yöntemlerini olgusal veriler üzerinde yoğunlaştırmaktadır. Başka bir deyişle, bilimsel yöntemin insan ve insanın bu üç boyutlu sorunlarına yaklaşım biçimi de olgucudur.
Örneğin psikoloji, insan davranışları ve zihinsel süreçleri, bunların altında yatan nedenleri ile birlikte inceleyen bir bilim olarak kısa bir geçmişe sahiptir. Psikoloji insan zihninin yapısını inceler; insan zihni doğrudan gözlemlenemediği için gözlenebilen davranışların bilimsel incelenmesi olarak Modern Psikolojinin tanım ve sınırları belirlenir. İnsan, bu tanıma göre bir organizma olup zihinsel süreçlerinden kaynaklanan gözlenebilir davranışları incelenen akıllı bir varlıktır. Psikolojik bulgular aracılığıyla bu zihinsel durumların varlığı belirlenir.
Bu bulgular, ancak gözlenebilir davranışlar gibi somut verilere dayandığı için, insan, varoluşsal bir varlık olarak değil, bir organizma, yani sal canlı bir varlık olarak görülür. Psikoloji bu tutumuyla insanı, salt somut verilerle gözlemlenen bir araçsallığa indirger. İnsan buna göre ancak gözlemlenebilir davranışları ve bunlara ilişkin somut bulguları ile tanımlanan bir canlıya dönüşür. Modern psikoloji, modern zamanların betimsel, ölçülebilir ve hesaplanabilir algısının doğurduğu sorunlara, yine aynı biçimde yaklaşarak işbirliği yapar. Modern çağın “sorunlu” insanı, psikolojide üstü kapalı olarak “hasta” adını alır. İnsan varlığının araçsallaştırılması, bilimsel yöntemdeki deneycilik ve olguculuk keskinleştikçe, daha belirgin duruma gelir.
Tıp bilimi olarak psikiyatri, psikolojiye göre daha deneysel ve olgucudur. Psikoloji gibi psikiyatrinin geçmişi de yenidir. Nitekim Johann Christian Reil, bir psikiyatrist olarak bu adı ilk kullanan bilim insanıdır. Psikiyatri, insanın duygu, düşünce ve davranışlarındaki sapmaları tanımlayıp modern tekniklerle tedaviyi etmeyi amaçlayan bir tıp disiplinidir. Psikiyatri, elde ettiği bu sapmalarla ilgili verileri tıp diline özgü çeşitli hastalık kavramlarıyla tanımlar ve bu “hastalıklar”dan herhangi birinin bulgularını taşıyan kişi de tıbben hastadır ve yine psikiyatrinin benimsediği tıbbi yollarla tedavi edilmelidir.
Felsefe bilimi ve bilimsel yöntemi yadsımaz. Bilimi reddetmek felsefenin doğasında yoktur. Ancak felsefi sağaltım, doğrudan psikoloji ve psikiyatrinin alanına girmez. Bu bilimlere özgü “tanı”, “tedavi” gibi kavramlara yer vermez. Zihinsel ve ruhsal süreçlerdeki sapmaları, bu sapmaların davranışa yansıyan yönlerini belirmek, tanımlamak ve tedavi etmek yine felsefi sağaltımın konusu değildir. Çünkü felsefi sağaltım ne psikoloji ne de psikiyatrinin yöntemini kullanır.
Bununla birlikte, felsefe tinsel ya da deneysel olsun, bütün bilimlerin yararlanmak zorundadır. Kaldı ki Antik Çağ’ın modern zamanlara kadar bütün bilimler felsefenin içinde idi. Ancak felsefi yöntem, bu bilimlerin kendilerine özgü yöntemlerini değil, elde ettikleri bulguları alır. Felsefi sağaltım da aynı şekilde, psikoloji ve psikiyatrinin yöntemini değil, modern bulgularını izlemek zorundadır.
Peki, felsefi sağaltım bilimsel yöntem yani deneyci-olgucu yöntemi izlemediğine göre, modern psikoloji ve psikiyatride nasıl bir eksiklik görmektedir? Ya da farklı olan yanı nedir?
Çağımızın psikiyatristlerinden Eugenio Borgna, uzmanı olduğu psikiyatrinin neyi eksik bıraktığını şöyle açıklar:
“Ruh acısı hayata dair bir deneyimdir ve sadece bir patolojinin uzantısı olarak görülemez. Ruh acısı, olaylar üzerine düşünmenin ve onları içselleştirmenin de kaynağıdır ve her durumda bizden başka olanın acısını tanımak, psikiyatriyi insani kılmak ve bununla ilintili olarak da, kişiler arası ilişkileri insani kılmak anlamına gelmektedir: psikiyatride ve insani ilişkilerde yatan köklü varoluşsal anlamlar sıklıkla kesin bir biçimde reddedilmekte, bunların nedenleri görmezden gelinmektedir. (Borgna, 2015: 59).
Çağımızın insani sorunlarını psikiyatrinin tanılama ve çözümlemede yetersiz kaldığını yine bu bilim disiplininin uzmanından öğreniyoruz. O halde psikiyatri, felsefi yaklaşımın insani boyutuyla buluşması artık kaçınılmaz hale gelmektedir. Felsefe yalnız insan psikolojisi ve insan olmanın ne anlama geldiği ile ilgilenmez, derinlere kadar giden felsefi soruyla da ilgilenmek zorundadır. Felsefi sağaltım, insana salt “hasta” olarak bakmaz. Büyük boyutlarda bilinçli ve bilinçsiz zihinsel güçler, algılamalar, kaygılar, duygusal ve davranışsal sapmalar, umutlar ya da umutsuzluklar gibi ruhsal ve zihinsel süreçlere maruz iki ya daha fazla insan arasında gerçekleşen filo-psikolojik süreç olarak kendini gösterir.
Felsefenin temel teropötik işlevi olasılıkla açık biçimde Epikürcü etikle ortaya konmaktadır. Modern çağ psikolojisi ve psikologları, terapik konuşmaya en yetkin uzmanlar olarak kendileri için yasal bir alan ayırmış iseler de, felsefi sağaltım, psikolojinin felsefi sağaltım yöntemini basite indirgemeye çalıştığını ifade eder. Kuşkusuz, tıbbi müdahaleyi gerektiren apaçık zihinsel hastalıklar olsa da kaygıya, depresyona, kişiliğe ve ilişki sorunlarına neden olan çok daha fazla anlam sorunları söz konusudur. Bugün bunlar genel olarak tıpla tedavi edilir, bununla birlikte pek çoğu düzenli olarak felsefenin alanı içindedir. Felsefi sağaltıcı için “terapi” kavramının kullanılmasına yönelik kanuni yasak, sağaltıcının insan-dışılaştırılmasında (de-humanization) ve psikoloğun münhasırlık iddiasının ateşli savunucularında dayatılan keyfi sınırlamaya işaret etmektedir. (Fatic, 2013:1127-1141)
Psikoloji ve psikiyatri, yalnız kendilerine özgü “bilimsel yöntem”e sahip oldukları için değil, yasalarla güvence altına alınan bilimler oldukları için de insanı ve sorunlarını, kendi sınırları içinde belirlemektedirler. Felsefi sağaltımdaki insan insana ilişkisi, bu bilimlerde doktor hastaya ilişkisine indirgenmektedir.
Çağımızda psikologlar ve psikiyatristler arasında, insan zihni ve ruhuna dair derinlikli durumların yalnız bu iki bilimle anlaşılamayacağını, felsefenin işe müdahale etmesine gereksinim olduğunu yüksek sesle dile getirenler yok değildir. Oysa felsefe tarihinde psikoloji hiç bir zaman insan varoluşunun anlaşılmasında atlanmış değildir. Örneğin Edmund Husserl (Wertz, 2005: 167-177) psikolojiye yoğun bir biçimde odaklanan bir çok filozoflardan yalnız birisidir. XX. Yüzyıl boyunca fenomenolojik hareket Karl Jaspers, Max Scheler, Martin Heidegger, j. Paul Sartre, Maurice Merleau-Ponty, Alfred Schutz, Gaston Bacholard, Gabriel Marcel, Emmanuel Levinas ve Paul Ricoeur’un çalışmalarında psikolojiye çok önemli katkılarda bulunmaya devam etmiştir. Algı, tasavvur, duygular, davranış, dil ve sosyal süreçler gibi psikolojinin temel alanlarında çığır açan bilgileri ortaya koymuş olmasına rağmen, fenomenolojinin psikoloji üzerinde en büyük etkisi, zihin sağlığı alanında meydana gelmiştir.
Felsefi sağaltımda erdemin pratik yaşam bilgeliği olarak öne çıktığını görürüz. Erdemler esaslı bir biçimde psikolojik kuramlar ve psikoteropatik tekniklerin hazinesine birebir ait görünmese de bu durum, felsefi sağaltımın bir sağaltım ya da iyileştirme yöntemi olmadığını göstermez. Erdem öğretileri ve bilgece yaşam teknikleri teröpatik aktivitelere belirgin olarak katkı sağlamaktadır. Etik bu noktada felsefenin sağaltıcı temelini oluşturur.
Felsefi sağaltım, psikoloji ve psikiyatriden farklı olarak şu soruları sorar:
Bütün insanlık ve evren için ortak olan şey nedir?
İnsanlığın temeli ve gerçekliği nedir?
Psikoterapi insanlıkla ilgili olarak yalnız kişisel ve somut şeyler bakımından ilgilenebilir. Bu bakımdan onun özünün içine açılan bilinçliliği kavrayamaz, hayatın sorunlarına ve değerlerin görünümlerine yanıt veremez. Felsefi sağaltım yalnız ben’le ilgilenmez, aynı zamanda zihni, ben’in gelişmiş bir algısına açar. Felsefi sağaltımın muhatabı kendini aşmayı öğrendikçe, felsefi sağaltım ona geçicilik ve ölümle baş etmeyi öğretir. Felsefi sağaltım, Antik dünyanın karakteristiği olan bütüncül ve disiplinler arası görüşü ortaya koyar. Psikoterapi, sosyal bilimler arasında özel bir alandır. Toplumun hayatını sürdürmesi ve bireylerin üremesini sağlamaya odaklanır.
“Sağlıklı acı” kavramı, tıbbi olarak “hasta” tanısı konmuş kişiler dışında kalan bütün normal ve sağlıklı insanlar için kullanılır. (Lizeng, 2013: 1121-1126). “Hasta” için, felsefi sağaltımın yapabileceği pek fazla bir şey yoktur. Tıbbi tedavi, psikoloji ve özellikle psikiyatrinin özel alanını ilgilendirir. Felsefeyle hasta tedavisi mümkün değildir. Ancak tıp doktorlarının müdahalesi noktasına kadar uzanan sağlıklı acılı durum, kalan diğer tüm normal insanları felsefi sağaltımın muhatabı kılar. Tüm insanlık için ortak, evrensel olan, insanlığın ve evrenin özü olan gerçekleri arayan soruları kullanır. En son amaç ve varılması gereken nokta, hayatın anlamlı hale getirilmesidir. Hayatın anlamı ya da anlamsızlığı sorunu ise, bu iki bilim dalının, başka bir ifadeyle tıbbi alanın dışında kalır.
Felsefi Sağaltımla İlgili Modern Literatür
Felsefi sağaltımın tarihi çağımızda ancak 40 yıl öncesine kadar götürülebilir. Pratik yaşam bilgeliği ya da felsefi yaşam sanatı olarak ise sağaltımın geçmişi, bir uygulama olarak en az Antik Çağa uzanır. Modern bilim ve teknolojinin yarattığı ruhsal, zihinsel ve bedensel sorunlar arttıkça, çağımızda yeniden felsefenin bir yaşam bilgeliği olarak öne çıktığını görmekteyiz. Başta Almanya (1982) olmak üzere Avrupa’da ve ABD’de (1995) felsefi sağaltım için klinikler kurulmakta; psikoloji ve psikiyatri felsefeyle yeniden bütünleştirilmektedir.
Son yüzyıllarda felsefe yalnız bilimsel ve akademik bir çalışma alanı biçiminde etkin olmakla birlikte, Avrupa’nın politik yapılanmasında da önemli bir rol oynadı. Ancak son birkaç on yıldır felsefi yaşam pratiğinin psikanaliz ve başka klinik yaklaşımlara alternatif olarak, felsefi sağaltım adı altında Antik çağdaki rolüne geri döndüğünü gözlemekteyiz. Schuster, danışman ile hastası ya da karşısındaki gurup arasında oluşan diyalogun kuramsal yaklaşımlarını psikanalitik yöntemle karşılaştırma yaparak incelemektedir. (Schuster, 1999:80) Felsefi sağaltım psikanalitik yönteme nasıl katkıda bulunabilir sorusu bunun gibi son dönem psikanaliz konusundaki çalışmalarda sıklıkla dillendirilmektedir. Öte yandan, felsefenin psikoterapi ve sağaltım alanlarından nasıl yararlanacağı da meselenin başka bir boyutunu oluşturur. Lebon, hastaların felsefi sağaltım sayesinde daha doğru kararlar alabileceklerini ve duygusal olarak olgunlaşabileceklerini öne sürmektedir. (Lebon, 2009: 95) Duyguların olgunlaştırılması, özgür irade eğitimi, hayatın anlamının kavranması ve etik ilkelerin pratik yaşama uygulanması felsefi sağaltımın psikoterapiden yararlanarak başarı şansını artıracaktır. Duyguların akılla denetimi, özgürlük sorunlarının çözümü felsefi sağaltımın ana konularındandır. (Curnow, 2001: 65).
Kuram-eylem bütünlüğü, felsefi sağaltımla psikoterapinin işbirliği sayesinde gerçekleştirilebilecektir. (Macaro, 2006:75). Duygularımızın çelişkili, karmaşık ve çözülemez yoğunluğundan ve ortaya çıkardıkları mutsuzluktan, yıpranmaksızın nasıl kurtulabileceğimizi bize gösteren, düşüncelerimizin altında yatan ve birden bire beliriveren duygusal karışıklıkları tespit etmemizi, duygusal, düşünsel çözümsüzlüklerin üstesinden gelebilmemizi sağlayan bir yol gösterici olarak felsefi sağaltım (Cohen, 2003: 89), çağımızın alternatif bir iyileştirme yöntemi olarak kendinden söz ettirmektedir.
Cohen, felsefi sağaltımı mantığı temel alarak kurmaya çalışan çağımız düşünürlerindendir. Ona göre kaygı, suçluluk duygusu, sinir ve üzüntü gibi günlük hislerimiz mantıksal temel üzerinde analiz edilmelidir. Mantık-temelli terapinin altı basamağının felsefi sağaltıma nasıl uyarlanabileceğini, günlük duygularımızdan doğan sorunların üstesinden cesaret, empati ve sabırla nasıl gelebileceğimizi anlatır. (Cohen, 2016: 125). Bu çabasıyla, çağımızın felsefe-psikoloji ve psikiyatri bütünlüğü söylemleri doğrultusunda psikoloji ile felsefeyi birleştirmeyi ön görmüş olmaktadır. Cohen çağımız sorunlarının karmaşıklaşması sorununun, psikolojinin çözüm üretmesini güçleştirdiği kanaatindedir. Gerçekten de yüzyıllar boyunca Platon, Aristoteles, Epikuros, Thomas Aquinas, Rene Descartes, Spinoza, I. Kant ve Nietzsche gibi büyük düşünürler günlük yaşamımızda karşılaştığımız sorunlarla baş edebilmenin ve mutluluğu elde etmenin çeşitli yollarından söz etmişlerdir. Ona göre çağımız psikolojisi bu birikimden yeterince yararlanmamaktadır. Benlik inşasında psikoloji felsefi birikim olmadan başarısız kalacaktır. (Cohen, 2007: 154).
Psikoloji ve psikiyatrinin tek yönlü ve kendi sınırları içinde kalan terapi yöntemleri eleştirilirken, günümüzde felsefe için de benzer bir eleştiri yapılmalıdır. Neredeyse modern çağımıza kadar felsefe, yukarıda anılan ve anılmayan filozoflarda kuram-eylem bütünlüğü içinde bütüncül bir sağaltım yolu olarak kendini göstermişse de, bu gün akademik düzeyden sapma kaygısından dolayı, kuramları tekrarlayan bir döngü içindedir. Cohen’e göre felsefe, sıradan insanların kişisel ve kişilerarası sorunlarına çözüm getirebilir. Ona göre günümüzde pek çok kişi gündelik ya da varoluşsal sorunları için çözümün yalnız psikoloji veya psikoterapide aranamayacağına, felsefenin mutlaka devreye girmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu durumda felsefe akademik ortamdan kopup acaba sıradan, gündelik bir uğraşa dönüşebilir mi sorunu ortaya çıkar. Bu sorunu Cohen eserinde ayrıntılı olarak tartışmaktadır. (Cohen&Zinaich, 2013: 190).
Felsefi düşünce ve yaşam bilgeliği felsefe tarihinde bir takım yöntemlerle uygulama alanı bulmuştur. Bu yöntemleri değerlendiren Raabe, sağaltım için psikoloji ve psikiyatriden yararlanarak yeni yöntemler üzerinde durur. (Raabe, 2001:156). Felsefi danışmanlık ve terapinin çağdaş yöntemleri üzerinde Raabe’den başka yeni öneriler getiren Lahav’ı da anmak gerekir. (Lahav, 2016: 57). Weiss bu noktada Sokratik metodu önerir. Modern çağın zihinsel ve ruhsal sorunlarıyla baş etmek için Antik Çağ’dan bu yana Sokratik metodun kullanıldığını ve bu gün de işlevsel olabileceğini belirtir. (Weiss, 2015: 109). Raabe, zihinsel hastalıkların iyileştirilmesinde felsefenin etkili bir yöntem olabileceğini öne sürer. (Raabe, 2013:45). Bilinçaltı kavramına felsefe, klinik psikoloji ve kişisel zihinsel sağlık açılarından yaklaşarak bilinçaltının felsefi sağaltımcılar tarafından göz ardı edilmemesi, psikoloji ile olan köklü geçmişinden yararlanmaları gerektiğini vurgular. (Raabe, 2006: 129). Felsefi sağaltımda en kafa karıştırıcı sorular, muhatabın varoluşsal sorunlarını anlamak açısından gereklidir. (Raabe, 2002: 77). Felsefe bütün alanları içine aldığına göre felsefenin psikoloji ve psikiyatrinin geçmişin ve geleceğinden habersiz olması düşünülemez.
Tıbben “hasta” olan veya “hastalık” olarak tanılanan kişi ve durumlar dışındaki “normal” bütün insanların ortak oldukları varoluşsal yaşam sürecini “sağlıklı acı” diye kavramlaştıran Zhang Lizeng (Lizeng, 2013:1122), bu acıyı varoluşsal bir düş kırıklığı olarak açıklar. Anlam yitimi, varoluşsal bir boşluğa neden olur. Bu ise uyuşukluk, can sıkıntısı ve ilgisizliğin resmidir. Bu durum kalıcı olursa, evrensel bir insan tecrübesinde varoluşsal düş kırıklığını çoğaltabilir. Varoluşsal düş kırıklığı yine de anlam verme iradesinin çöküşünü resmeden başka bir ifadedir. Böyle bir varoluşsal boşluğu, varoluşsal düş kırıklığını veya bunların altında yatan anlamsızlık hissinin ayırtına varmadıkça saldırganlık, bağımlılık, depresyon ve intihar eğilimi tam olarak anlaşılmaz.
XX. yüzyılda psikoloji, yöntembilimindeki ciddi çelişkilere karşın insanlığın sorunlarını çözmede ayrıcalıklı bir yere sahip olmuştur. Lahav ve Tillmans’a göre psikolojik terapiler felsefi sağaltımdan oldukça farklıdır. Ancak bunları birbirinden ayırmak zor bir iş olmaktadır. Bu ayırım henüz bütünüyle başarılmış değildir. Lydia Amir’e göre felsefi uygulama mutlaka psikoloji veya psikologlara karşı değildir. Felsefi uygulayıcılar genellikle psikoterapiye öykünmektedirler. Felsefi sağaltım disiplinler arası bir bakış açısı gerektirmektedir. (Lizeng, 2013: 1121-1126).
Öyleyse felsefi sağaltım psikoloji ve psikiyatri ile sürekli işbirliği içinde olmalıdır. Bu da, her iki bilimsel alanın felsefi yaşam kuramları ve eylemlerinden yararlanmasına bağlıdır.
İçeriksel Olarak Felsefi Sağaltım
Felsefi sağaltım, ne anlama gelir? XIX. Yüzyıla gelinceye kadar insanlığın düşünce tarihine dair yazılı birikim, felsefeyle temsil edilmiştir. Başka bir deyişle, anılan yüzyılda felsefeden ayrılan bütün bilimler, Modern çağda yeniden felsefe ile bütünleşme yoluna girmiştir. Mantık, matematik, kimya, sosyoloji, din bilimleri, psikoloji, psikiyatri, mitoloji, tarih, edebiyat, sanat ve adını sayamadığımız bütün bilimler sürekli gelişmektedir. İnsan bu sayede bilgisini genişletmekte hem de bilinç düzeyi yükselmektedir. Günümüzde bu gelişim seyri, önümüze zengin ve her türden bilgi birikimini sunmuştur ve bilgi birikimi, artık yüzyıllık zaman diliminde değil neredeyse günlük olarak gittikçe hızlanarak artmaktadır. İnsan bilinci de bu çoğalma karşısında sürekli kendini geliştirmek ve yenileme zorunda kalmaktadır. Ancak her iki gelişme beraberinde karmaşayı; hangi bilgiyi nerede, nasıl ve niçin kullanacağımıza dair biriken sorunları getirmektedir. İnsan varoluşu, bu devasa birikim ve karmaşa karşısında şaşkınlığa düşmekte; veri yığınlarını nasıl kullanacağı sorusu karşısında şaşırmakla kalmayıp aynı zamanda huzursuzluk yaşamaktadır. Gittikçe çoğalan ve birbirinden ayrılan uzmanlık alanları, yığılan verinin Yapay Zeka ile düzene sokulması ve modellenmesi zorunluluğunu doğurmaktadır. “Ne kadar veri, o kadar Yapay Zeka”, gerçeği kapımıza dayanmıştır. Belki de imdadımıza YZ yetişerek bizi bu karmaşa ve yığın karşısında şaşkınlıktan kurtaracaktır.
Yalnız sorun bununla bilmemektedir. Verilerin depolanıp modellenmesi ve denetlenmesi sorunundan daha ciddi olan, insanın bütün bu bilgi birikimini kendi varoluşsal geleceği ve mutluluğu için nasıl ve ne şekilde kullanacağı sorunudur. Başka türlü dersek, insanın ahlaksal varoluşu bunlarla tatmin olabilecek midir? Etiğin en temel kavramları olan iyi-kötü ayrımının farkındalığı, özgürlüğü ve nihayet mutluluğu nasıl yorumlayacağı, bilinci ile davranışları arasındaki sürecin anlamlandırılması hangi felsefi yöntemlerle gerçekleştirileceği hala tartışılmaktadır. İşte tüm veri yığını ve bilinç gelişmelerinden elde edilen süreci, insanın her alanda sağaltılmasını amaçlayan yöntemin adı Felsefi sağaltımdır.
Felsefi sağaltım,
Yaşam nedir? Anlamı var mıdır? Neden yaşıyoruz?
Tıbbın tanılama alanına girmeyen varoluşsal acı ve travmalar nasıl çözülecektir?
Var olmanın anlamı nedir?
İnsan bilincinin tek farkı, diğer canlılardakilerden daha gelişmiş olması mıdır? Yoksa insan bilincinin etik bir karakteristiği var mıdır? Varsa nedir?
Özgürlük ve sorumluluk nedir?
İyi ve kötü nitelemeleri, neye ve kime göredir? Bunlar yaşamımıza nasıl anlam kazandırır?
Felsefi sağaltım, ruhu ve zihni nasıl ve neyle sağaltmayı amaçlar?
İnsan yaşamında neyi neden arar?
Varlık ve yaşamın anlamlandırılması ne demektir?
Mutluluk neden bütün düşünürlerin doğrudan ya da dolaylı nihai amacıdır?
Felsefi sağaltım, tıbbın huzuruna gelecek olanların sayısını azaltmada katkı sağlar mı?
Felsefi sağaltımın hedef kitlesi var mıdır? Neden?
Felsefi Sağaltım,
Genel olarak toplumun, özel olarak bireylerin yaşamlarının, kendi toplumsal ve bireysel yaşam gerçekliklerine göre anlamlı olduğunu anlatır.
Ruh ve sinir hastalığı olarak tanılanmış vaka ve kişiler dışında kalan insanlar için düşünce sağlığının nasıl ve hangi yollarla korunacağına dair hedefler edinir. Düşünce sağlığını bozan biyolojik nedenler dışındaki bütün etmenleri, felsefenin her alanlında bize kadar gelen bilgi ve düşünme yöntemleriyle tespit etmek, çözümlemek ve nedenlerin üzerinde durmak, psikosomatik nedenleri araştırmak, bunların sağaltılması için sorunla ilgili alanın uzmanlarından destek almak, felsefi sağaltımın içeriklerindendir.
İnsan duygularını akılcı ve bilincin yardımıyla olması gereken mecraya yönlendirmek; acı-tatlı, sevinç-hüzün, aşk-nefret gibi her insanda bulunan karşıt duyguların doğal mecrasından çıkıp kontrol edilemez bir travmaya dönüşmemesi için, tutkuların, hırsları, aşırı istek ya da isteksizliklerin eğitilmesi; ifrat (aşırılık) ve tefrit (yetersizlik) sarkacındaki dengeyi sağlamaya yönelik bilgi, düşünme ve duyma eksikliklerini belirmektir. Aristoteles’e göre bu ortayı bulmak demektir.
Stoacıların tespiti doğrultusunda doğa ile uyumlu yaşamaktır. İnsana bu doğanın bir parçası olduğunu hatırlatmaktır. İnsan içinde yaşadığı doğayı dönüştürüp (yargılayıp) kendine şehirlerle yapay bir doğa yaratmış, ancak eliyle yaptığı doğada mutlu olduğundan emin değildir. Bu nedenle, felsefi sağaltım, insanın yarattığı doğada değil, parçası olduğu doğada daha verimli sonuç verir.
İnsan bilincini ve davranışlarını felsefenin en çağdaş akımlarından olan fenomenoloji yöntemiyle incelemektir. Çünkü fenomenoloji çağımızda psikolojiye en çok etki eden felsefe akımıdır. İnsan bilinci ve YZ arasındaki ilişkileri inceleyen bilimsel gelişmeleri yakından izleyip insan varoluş adına felsefenin bu noktada insanın özgürlük ve mutluluğuna nasıl katkıda bulunacağını araştırmaktır. İnsan ile diğer canlıları ayıran en temek özellik, ahlaki değerdir. İnsan ahlaklı bir varlıktır; bilinçli olarak yaptığı her davranış iyi ya da kötü değere sahiptir.
Felsefi sağaltım, ruhu, zihni ve bedeni eşzamanlı olarak iyileştirmeyi amaçlar. Platon, Aristoteles, Epiküros gibi önde gelen filozoflar, kurdukları felsefe akademilerinin hemen yanına spor salonları da yatırmışlar; felsefe derslerinden sonra öğrenciler orada bendelerini sağaltırlardı.
Günlük yaşamımızda sürekli kullandığımız halde anlamlarının ayırtında olmadığımız pek çok kavram vardır. Örneğin özgürlük, başıboşluk; sorumluluk bağımlılık; namus, dişil ve bedensel bir değer olarak bilinir. Bu yanlış anlamlandırmalar sözcüklerin gerçek anlamını vermediği gibi, toplumda cinayet, sorumsuzluk, başıboşluk, adaletsizlik gibi saptırılmış anlamları meşrulaştırmakta, buradan da kolektif bir bilinçsizlik, daha doğrusu düşünce hastalığı kök salmaktadır. Felsefi sağaltım önce kullandığımız sözcükleri ve anlamalarını sağlatmayı, düzeltmeyi gerekli görmektir. Felsefi sağaltımın hedef kitlesi, 6 yaşından itibaren tüm yaş gruplarını içine alır.
Felsefi Sağaltım Yapılması için,
Kent ve kentin kalabalığından uzak, doğa ile içe bir ortamda, büyük filozofların kurdukları felsefe okullarına benzer çok amaçlı mekânlar. Özellikle bakir doğal ortamlar bunun için son derece vazgeçilmezdir. İnsanın kendi doğasına dönmesi, doğada sağaltılmasıyla mümkündür. Felsefenin beşiği, Batı Anadolu’dur ve İyonya-Milet Okulu bu bölgede ortaya çıkmıştır. Felsefe okulları yine Batı Anadolu’da kurulmuştur. Ülkemizin bu bölgesinin tarihsel, kültürel ve bilimsel geçmişini canlandırmak için, felsefi sağaltım birimleri sağlık merkezleri bünyesinde oluşturulmalıdır.
Felsefi sağaltım, yılın özel gün ve haftalarında (örneğin Dünya Kadınlar Günü, İnsan Hakları Haftası, Hukukçular Günü, Hayvan Hakları Günü vb.) konu hakkında ilgili uzmanın felsefe köyüne davet edilip konuklar o konuda aydınlatılıp sağaltılabilir. Yılın 365 günü ilgili grup ve topluluklar davet edilip aydınlatma etkinliği yapılır. Hedef kitle, konu ile birinci dereceden ilgili olan gruplardan oluşturulur. Felsefi sağaltımda, konunun uzmanlarından destek alınarak gruplar sağaltılır. Bu her gruba ihtiyaç duyduğu konuda sorun çözücü ve aydınlatıcı felsefi seanslar yapmak demektir. Çünkü ülkemizde bilinen ve bilinmeyen ama günlük yaşamımızı çok yakından ilgilendiren pek çok konuda aydınlatılması gereken sorunlar vardır. Felsefi sağaltım, aydınlatma hareketinin küçük bir adımı olarak başlayacaktır. Örneğin, cinsellik ülkemizde en çok konuşulan ama en az bilinen, bunun için de en çok travmalar yaratan cehaletin kurbanıdır. İşte bu konunun uzmanları, sorulamayan, gizlenen, saklanan ama yaşamsal olan bu konuda ilgilileri bilimsel olarak aydınlatınca felsefi sağaltımın ilk ve en önemli adımı atılmış olacaktır.
Felsefi sağaltım için, genel ilgililer için bir ana salon, birkaç tane de küçük ve özel gruplar için 10’a, 15’er kişilik salonlar olmalıdır.
Doğa ile sağaltım için, evcil hayvanlardan oluşan minik bir bahçe olmalıdır. Ayrıca küçük hobi bahçeleri tahsis edilerek gönüllülük esasına göre üretim, toprakla temas, hayvanların bakımı gibi doğrudan doğa ile ilişki sağlanarak sağaltım yapılabilir. Bu merkezde, en az dört kişilik tanıtımcı felsefe öğrencisi (YL ve Dr. düzeyinde) istihdam edilebilir. Bu ekip sağaltım konularını, grupları, toplantıları ve iletişimi sağlamak; köy e uyuma yardımcı olmakla görevlidirler. Aile danışma merkezi eklenebilir.
Konuların doğada su, toprak ve bitkilerle temasını sağlayacak iş ve meşguliyetler ihdas edilebilir. Çünkü modern insanın en büyük sorunlarından birisi, “ayağının topraktan kesilmesi”dir. Önce teması sağlamak gerekir. Termal tesislerin bulunduğu bölgeler, hem iklimsel koşulları, toprakla ve su ile daha çok temasta bulunmak için son derece bol olanaklar sunar.
Genç nüfusa sahip ülkemiz için gençliğe hitap eden kültür, bilim ve eğlence kültürüne yönelik kamplar oldukça sınırlıdır. Çok amaçlı gençlik kamplarının düzenlenmesi ve bu kampların doğa harikası olan Ege bölgesinde kurulması, felsefi sağaltım için verimli bir zemin oluşturacaktır.
Felsefi sağaltım enformasyon değil formasyondur. Yaşama bilgi verisi yüklemek değil, bilgiyi kullanmak yetisi kazanmış zihni biçimlendirmektir. Zihnin sağlıklı işlemesine yardım etmektir. Aristoteles, zihnin sağlıklı işlemesi için 2500 yıl önceden mantık kurallarını ortaya koymuştur. Mantıklı ve bilinçli çalışmayan zihin, hastalıklı demektir ve mantık kurallarıyla sağaltılarak formatlanır. Ama hangi alanda olursa olsun uzmanlık derecesinde bir sağaltım değil, uzmanlığın genel insan ortalamasına hitap eden ürünlerini gruplara somut olarak sunmaktır.
Felsefi sağaltım, deyim yerindeyse, her alanda düşünce mühendisliği yapmaktır. Sağlıklı düşünce sağlıklı davranış yaratır ilkesi, her alan için geçerlidir. Merkezde, felsefe kafe kurulabilir. Gereksinim duyulan belli başlı konular tespit edilip resmi format dışında serbest sohbet tarzında diyaloglar kurulabilir.
Felsefi sağaltım için belirli bir yöntem yoktur. Yöntem sayısı, felsefe ekolleri kadar çoktur. Felsefi sağaltım, psikoloji, psikiyatri veya psikoterapiye alternatif bir tedavi yöntemi değil, bunlardan azami derecede yararlanan bir aydınlanma edimidir.
Yaşam pratikleri ilk hareket noktasıdır. Katılan her konuk, kendi yaşam biçimi ve anlayışını ortaya koyar; sağaltıcı bu verilerden yola çıkarak ilgili birey ya da gurubun yaşam pratiği ile düşüncesi arasında bir bağ olup olmadığı tespit eder; diyaloga sonra geçer.
Yaşam gerçeği ile kişi ya da gurubun sahip olduğu olanaklar arasında uyum olup olmadığı karşılıklı diyaloglarla ele alınır. Felsefi sağaltım, çağımızın en büyük sorunu olan diyalogsuzluğu diyalogla gidermekle ilk adımı atmış olur. Kant’ın “ne yapmalıyım”ı yerine Montaigne’nin “aslında ne yapıyorum”unu temel almak gerekir.
İki tür “kendilik”e ait olduğumuzu göstermektir.
- Evrensel kendiliğin üyesi olarak (dünyalı olarak)
- Kendi benliğine ait kendilik olarak (birey olarak)
Bilimler arasında fiziki değil siyasi sınırlar olduğunun bilincindeki bir sağaltıcı, her türlü bilginin doğrudan ya da dolaylı olarak insan varoluşunun bütünü ile ilgili olduğunu anlatır. Organ olarak beyin ile sosyal beyin arasındaki ilişkinin insanın sinir sistemini etkileyerek hangi davranışlara sevk ettiği küçük felsefe atölyesi tarzındaki mekânlarda uzmanlarca açıklanabilir. Bu yüzden birkaç felsefe atölyesi bulunmalıdır.
Felsefi sağaltım,
Varoluşsal farkındalık
Yaşamı anlamlandırma
Ruh, zihin ve bedensel dinginlik
Düşünce sağlığı
Doğa ile barışıklık
Ülkemizin sosyal ve kültürel dokusuna uyum
Toprak ve suya yakınlık
Holistik bilgilenme
Pratik yaşam bilgeliği
Bilinçsizlik yerine bilinçlilik
Çatışma, ayrışma ve düşmanlık yerine diyalog ve dayanışma
İnsan insana diyalog
Siyasi değil fiziki sınırları görebilme
Tıbbi tedavinin öncesi ve sonrasında insanın iyileşme sürecine destek
Her insan için ortak olan aşırılıkları, normal doğasına çekme
Tutkuların denetimi
Yaşamı bilgece sürdürme yeteneği kazanma
Hedef belirleyebilme
Vakti kuşanabilme
Hastalık kertesine gelme riski bulunan bazı yalnızlık türlerinden kişiler ve gruplar arası etkileşimler kurma
Farkındalık düzeyini yükseltme
Kendini eleştirebilme
Özgüven ve yapıcılık kazanma
Bilmediğini öğrenme, bildiğini sınama
Kendini ve yaşamını gözden geçirme
Güçlü ve zayıf yönlerini keşfetme
Düşünceyi düşünme, kendini bilme
Çıktılarını elde etmeyi amaçlamaktadır.
KAYNAKLAR
A.Rubin, J. (2010). Introduction to Art Theraphy. NY: Routledge.
Aristoteles (2015). Politika (Çev. F. Akderin). İstanbul: Say.
Becker, E. (2013). Ölümü İnkar (Çev. A. Tüfekçi). İstanbul: İz.
Borgna, E. (2015). Ruhun Yalnızlığı (Çev. M.M. Çilingiroğlu). İstanbul: YKY
Büyükdüvenci, S. (2001). Varoluşçuluk ve Eğitim. İstanbul: Siyasal.
Cassirer, E. (1997) İnsan Üstüne Bir Deneme (Çev. N. Arat). İstanbul:YKY.
Fatic, A. (2013). Epicureanism as a Foundation for Philosophical Counseling. Philosophical Practice, 8 (1), 1121-1141.
Ferguson, R. (2015). Kierkegaard’dan Hayat Dersleri (Çev. E. Ersavcı). İstanbul: Sel.
Fichte, J.G. (1982). Science of Knowledge (Trans. P. Health&J. Lachs). UK: Cambridge.
Hadot, P. (2012). Ruhani Alıştırmalar(Çev. K. Gürkan). İstanbul: Pinhan.
Hegel, W. F. (1978). Philosophy of Spirit (Trans. M.J. Petry). Cambridge: Cambridge
Jaspers, K. (1997) General Psychopathology (Trans. J. Hoenig&M.W. Hamilton). London: The Johns Hopkins University
Kant, I. (1965). Critique of Pure Reason (Trans.. N.K. Smith). New York: Martin’s Press.
Lizeng, Z. (2013). Distinguishing Philosophical Counseling from Psychotherapy, Philosophical Practice, 8 (1), 1121-1126.
Marinoff, L. (2002). Philosophical Practice. California: Academi Press.
May, R. (2013). Kendini Arayan İnsan (Çev. K. Işık). İstanbul: Okuyan Us.
May, R. (2016). Yaratma Cesareti (Çev. A. Oysal). İstanbul: Metis.
Muhasibi, H. (2000). ErRiaye: Nefis Muhasebesinin Temelleri (Çev. Ş.Filiz&H.Küçük). İstanbul: İnsan
Noddings, N. (2016). Eğitim Felsefesi (Çev. R. Çelik). Ankara: Nobel Akademik.
Platon (1994). Menon (Çev. A. Cevizci). İstanbul: Gündoğan.
Platon (2016). Devlet (Çev. S. Eyüboğlu& M.A. Cimcoz). İstanbul: İş Bankası Kültür.
Raabe, P.B. (2001). Philosophical Counseling: Theory and Practice, Michigan: Praeger Publishers.
Raabe, P.B. (2002).Issues in Philosophical Counseling, New York: Praeger Publishers.
Raabe, P.B. (2006). Philosophical Counseling and Unconscious (Philosphical Psychology), New York: Tirivium Publications.
Raabe, P.B. (2013). Philosophy’s Role in Counseling and Psychotherapy, New York: Jason Aronson, Inc.
Schuster, S.C. (1999). Philosophy Practice: An Alternative to Counseling and Psychotherapy, Westport, Conn. :Praeger Publishers.
Weiss,M.N. (2015). The Socratic Handbook, Münster: Litt.
Wertz, F.J. (2005). Phenomenological research Methods for Counseling Psychology, Journal of Counseling Psychology, 52 (2), 167-177.
Cohen , E.D.&Zinaich, S. (Philosophy, Counseling and Psychotherapy, UK: Cambridge Scholars Publishing.
Cohen, E.D. (2003). What Would Aristotle Do? Self-Control Through the Power of Reason, New York: Prometheus Books.
Cohen, E.D. (2007). The New Rational Theraphy: Thinking Your Way to Serenity Success and Profound Happiness,New York: Rowman&Littlefield Publishers, Inc.
Cohen, E.D. (2016). Logic-based Theraphy and Everyday Emotions, UK: Lexington Books.
Curnow, T. (2001). Thinking Through Dialogue: Essays on Philosophy in Practice, Oxted: Practical Philosophy Press.
Lahav, R. (2016). Handbook of Philosophical Companionships, New York: Loyev Books.
Lebon, T. (2009). Wise Therapy: Philosophy for Counsellor, New York: Sage Publications.
Macaro, A. (2006). Reason, Virtue and Psychotherapy, New York: Wiley-Blackwell.
Weiss,M.N. (2015). The Socratic Handbook, Münster: Litt.