Dünyanın en zenginlerinden olan ünlü bilim adamı Craig Venter ve ekibi, 15 yıllık bir emek ve on milyonlarca para harcayarak bitirdikleri projelerini sonunda 20 Mayıs 2010 tarihinde J. C. Venter Enstitüsü’nde açıkladılar. Craig Venter’a gore bu açıkladıkları "Bizim düşüncemize göre, bu açıklanan sonuç üç aşamalı ilk sentetik organizma yaratma projemizin ikinci basamağıdır."
Araştırıcılar, Mycoplasma genitalium adı verilen bakterinin DNA muhteviyatını boşalttıktan sonra kendilerinin hazırladığı sentetik DNA dizisini bakteriye yerleştirmişler, bu hibrid bakteriyi çoğaltmışlar, doğal bakteriyi öldüren, fakat yeni oluşturulan sentetik DNA içerikli bakteriye herhangi bir etki yapmayan bir antibiyotik kullanarak saf sentetik DNA materyali taşıyan bakterilerin çoğalmasına olanak sağlamışlardır. Craig Venter’ın ifadesine göre, böylece "dünyadaki ilk sentetik canlı sadece aylar önce yaratılmış" olmaktadır.
Peki, bundan sonra ne oldu? Bekleneceği üzere medyada ve bilimsel dergilerde çok geniş bir yankı bulurken, dini çevrelerin yanında Darwin taraftarları ve Darwin karşıtları tarafından da bu yeni sentetik canlı, üzerinde en çok konuşulan bilimsel çalışmalardan biri haline geldi. Ayrıca, elde edilen sentetik canlıya ilişkin "yüzyılın buluşu" şeklindeki nitelemeye paralel olarak, böylelikle bu yeni buluşun insanoğlunun yararına pek çok alanda kullanılacağı vurgulanmaktadır: Aşı ve ilaç yapımı için amaca uygun bakteriler üretilebilecektir; çevre kirliliğinin baş nedeni olan karbondioksiti parçalayan alg gibi canlılar üretilebilecektir; atmosferi zehirli gaz ve atıklardan temizleyebilecek canlılar yaratılabilecektir. Buna karşılık, özellikle Darwin karşıtı söylemleri ile tanınan tarafların sentetik canlı yaratıldığı haberine karşılık tepkilerini, kısaca bir kelime ile özetleyecek olursak cevabı: "Safsata" olmaktadır.
Bu sentetik hayat çalışmasına bir başka müdahil olan taraf ise Vatikan’dır. Nitekim dünyanın önde gelen teologlarından biri olarak nitelenen Kardinal Walter Casper tarafından sentetik canlıyı da kapsayan bilimsel çalışmalara kilisenin açık olduğunu vurgulayan açıklaması ABD ilgilileri tarafından çalışmanın, mevcut düzenlemelere uygun olup olmadığının araştırılmaya hazırlanılması bir çelişki olarak değerlendirilmektedir. Bu tür çalışmalara hep muhalefeti ile tanınan kilisenin Başpiskoposlar Başkanı Angelo Bagnasco tarafından da bu çalışmanın insanoğlunun üstün zekâsının bir belirtisi olarak değerlendirilmesi en azından hıristiyan teologların karşı olmadıklarını göstermesi bakımından oldukça ilginç olmuştur. Şimdi doğal olarak İslam ve Musevi teologların sentetik canlı konusundaki yaklaşımlarının ne olacağı merakla beklenmektedir.
Genetiğin her alanında olduğu gibi bu alanda da daha pek çok yeni yeni buluşların birbirini izleyeceğini söylemek, daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere, bir kehanet olmayacaktır. Bu köşenin yazarı, bu tür yeni buluşlardan ürkerek karşı çıkmanın yerine tam tersine destek vererek yanında olmanın gereğine inanmaktadır. Zira bilimsel gelişmelerdeki insanoğlunun yirmi birinci yüzyıldaki başarıları ve keşifleri, sentetik canlı yaratılması değil ama oluşturulması da dâhil, zekâ düzeyini ve yaradılışının ne kadar özenli ve mucizevi olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Mevcut keşif, eğer aksi yönde kullanılmayacak olursa, insanoğlunun yararlanabileceği pek çok kapı açacaktır. Ama tersi tercih edecek olursa, ona da insanlığın izin vermemesi gerekir. Ona bakarsanız, ilaçlar insanları hastalıktan kurtarırken kötü amaçlı kullanırsanız ölüme de götürür. Karar insanoğluna kalmıştır, zira üstün zekâ ona verilmiştir.
Yeni bir konuda buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.