Son yılların en önemli keşiflerinin yapıldığı alanlar, bilim dünyasını, hem motive ediyor hem yönlendiriyor hem de kontrol ediyor.
Doğaldır ki, teknolojik cihazları, manipülasyon yöntemlerini, iletişim araçlarını, elektronik entegrasyonu kimler, hangi ülkeler keşfetmiş ve yaşama geçirmiş ise egemen olma hakkını da kullanmaya çalışacaklardır.
Tıp alanında bilgisayar kökenli teknolojik gelişmeler, internet alanında bilgi paylaşımının ucu açık spekülasyonları, cep telefonlarının “nokta atış” için uygun görülen yasal veya yasa dışı kullanımları, web sitelerinin ulusal ya da uluslararası yangın çıkarma potansiyelleri “çağdaş medeniyetin” oyuncakları olarak insanların gündemini yeterince doldurmaya yetmektedir.
Onlarca yıldan beri toplumları ABD’nin uydu aracılığı ile askerin giysisinin düğmesini bile izleme gücü olduğu iklimini yaratmaya çalışan çevrelerin, uygulamada terörist grupları “Heron”larla bile izleyememesi ne büyük aldatmacadır.
İnsanları, demokrasi havarisi kesilip, yatak odalarında bile cep telefonuyla dinleyerek yaşam boyu “Biri bizi izliyor” paranoyasına kilitleyen yönetimlerin medeniyet kavramından söz etmeleri anlaşılır gibi değildir.
İnsan düşüncesinin sınırlarını zorlayan bilgi birikimini web siteleriyle yansıtabilen performansların, “Neden?”i üzerinde kafa yormak gerekirken, sadece “Nasıl?”ı açısından yoruma tabi tutulması olayın “Niçin?”ini ıskalamaktan başka işe yaramamaktadır.
İnsanoğlunun doğal refleksi, elindeki aracı kullanmaktır. Bu doğal refleks korunmak, beslenmek, üremek, paylaşmak gibi tüm yaşamsal süreçler için geçerlidir. Bilgisini paylaşmak da insanın en iştahla kotardığı performanslarındandır.
Wikileaks olayı bu iştahın bir yansımasıdır.
Ancak olayın nedenini tarihsel süreci izleyip bulunduğumuz zaman dilimi aşamasında yorumladığımızda, yakalamamız mümkün olabilir.
ABD’nin yönetim modelinde, idari yönden demokrasi, ekonomik yönden liberal ekonomi, felsefi açıdan “din devleti”, iç politika açısından “bilim devleti”, dış politika açısından emperyalist, askeri açıdan işgalci bir misyon görmek mümkündür.
Vizyon olarak medeniyetin sacayağı olan “bilim-din-sanat” felsefesinin bütünlüğünü yansıtan evrensel bir bakış açısından yoksundur.
Bu yoksunluk bilimi bayraklaştıran ve onun ürünlerini teknolojiye dönüştürerek her hâlukârda kullanan bir misyondan vazgeçmemektedir.
Bu yaklaşım giderek insanlık için zararlı olma sürecini hızlandırmaktadır.
Dünya politikası için demokratların özel sektörcü yaklaşımlarıyla, cumhuriyetçilerin devletçi yaklaşımları iktidarda olduklarında sadece yöntemlerinde değişikliğe neden olmakta, amaçlarında hiçbir şey değiştirmemektedir.
Cumhuriyetçiler döneminde, “11 Eylül” namıyla ünlenen “ikiz kule” olayı “iki ülke”nin işgali ile eş anlamlı sayılabilmiştir. “İki kule” karşılığı “iki devlet”.
Nasıl ki iki kulenin yıkılması halen on yılı aşkın bir süreye karşın kim tarafından neden vurulduğu kamu oyunu tatmin eden bir netlikte değilse, iki ülkenin işgalinin de Irak için “kimyasal silah” yalanının, Afganistan için de “İslam terörü” uydurmasının dünya kamuoyunu tatmin etmesi mümkün olmamıştır.
Bütün bu “İslamofobi” varsayımını bütün dünya internet sitelerinde mümkün olduğu kadar yerleştirmeye çalışan çevrelerin, başta Türkiye olmak üzere savaş karşıtı diplomatik atakların başarısını kirletme oyununun adı da Wikileaks oyunu olarak arz-ı endam etmiştir.
Çözüm, savaş ve darbe karşıtı olarak istikrarı bozmadan diplomasiyle mücadeleye devam etmektir.