Uyku tıbbı, yeni bir tıp alanı olarak sağlık uğraşanları tarafından yeni öğrenilmeye başlandı. Ancak kafada soru işaretlerinin olduğu yeni bir alan. İnsan yaşamında uykunun vazgeçilmezliği kimse tarafından yadsınamaz. Hepimizin bildiği gibi günün yorgunluğunun ardından uyuduğumuzda, organizmamızın yenilenmiş, tazelenmiş olduğunu hissederiz. Ancak dinlenemediğimiz, yorgun kalktığımız durumlar yok mudur? Yanıtın evet olacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Bir kısmımız arada bir, bir kısmımız da devamlı dinlenemeden uyanırız. Bu hangi nedenden oluyor diye düşünüldüğünde; çeşitli nedenler öne süreriz. Dün çok çalıştım, ev soğuktu, ev sıcaktı, havada nem fazlaydı v.b. Bunlar neden olmakla birlikte, hiçbirimiz uykumuzun kalitesinin bir hastalık ya da herhangi bir organik problem nedeniyle bozulduğunu düşünmeyiz ama horlamanın komik olduğunu hepimiz biliriz; fakat öksürük, kaşınma, ağrı ve benzeri gibi bir rahatsızlığın belirtisi olabileceğine ihtimal vermeyiz.
Toplumda ve hekimler arasında uyku hastalığı denilince sadece fazla uyumak ve uyuyamamak, uyku hastalığı olarak anlaşılmaktadır. Oysa uyku hastalıkları uyku sırasında görülen uyku kalitesini bozarak bireyin dinlenememe, bilincinin tazelenememe, gündüz aktivitelerinin bozulması ve bireyin sağlıklı olduğu dönemdeki kapasite ve becerilerinin azalması ile seyreden, diğer hastalıklar gibi hastalıklardır.
Bugün seksen dört uyku hastalığı varlığını ve bunlardan bazılarının görülme sıklığının diğerlerine oranla daha fazla olduğunu biliyoruz.
Uyku hastalıkları ile ilgili gerçek anlamda bilimsel çalışmalar geçen yüzyılın başında Amerika ve Avrupa’da başlamış. Başlangıçta rüya içeriğini açıklamak için yola çıkılmış. Ancak bu çalışmalar sırasında insan yaşamında çok önemli sağlık problemlerinin oluşmasına neden olan, klinik durumların ortaya çıktığı gözlenmiş. Bu temeller üzerine geliştirilen ve yapılan çalışmalar uyku tıbbının altmışlı yılların ortaları ve yetmişli yılların başında ayrı bir disiplin, ayrı bir uzmanlık alanı olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır. Yetmişlerden sonra uyku hastalıkları ile ilgili teknolojik ve bilimsel gelişme baş döndürücü hızla artmıştır.
Bizde konuyla ilgilenme, seksenli yılların başında bir kaç bilim adamının yurt dışı çalışmaları ve yurda döndüklerinde bu işle ilgilenmeleri ile başlamıştır. Doksanlı yıllara kadar iki üniversite kliniğinde çalışan, ancak uğraşanların dışında kimsenin fazla ilgilenmediği bir tıp alanı olarak varlığını sürdürmüştür.
Başlangıçta uyku hastalıkları bizde fantazi olarak algılanmış. Ancak doksanlı yılların başında, nöroloji ve psikiyatri dışında, biz göğüs hastalıkları uzmanlarının da konuyla ilgilenmesi de bu konuya olan ilgiyi artırmıştır. Toplum ve hekimlerin konu hakkında bilgilenmesinin artması, uyku hastalıkları ile ilgilenen araştırmacı ve hekimlerin düzenlediği konferanslar, sempozyumlar, seminerler ve yaptıkları yayınlar sonucunda olmuştur. Seksenli yıllarda iki olan uyku ve bozuklukları merkezi sayısı bugün yüzlerle ifade edilmektedir. Bu sayı birçok Avrupa ülkesindeki uyku laboratuvarı sayısından fazla olup, onların çoğundan daha iyi durumda olmamızı sağlıyor.
Burada bir önemli nokta da bu merkezlerin uluslararası standartta ve yeterlilikte olmasının sağlanmasıdır.
İnsanın aklına gelen sorulardan biri de “Uyku tıbbının gelişmesi, sağlık alanında ne gibi bir yarar sağlayacak?” olabilir.
Tıpta, günümüzde ulaşılan bilgi birikimine karşın, halen bilinmeyen sayısı çok fazla. Birçok klinik durum var ki nasıl oluştuğu açıklanamıyor; ya esansiyel, ya da idyopatik diye adlandırılıyor. Gerçek nedeni açıklanamıyor, sadece sonuçları tedavi edilmeye çalışılıyor. Bugün uyku tıbbının yaşamımıza girmesi ile, açıklayamadığımız ve hastaların sorununa çözüm bulmak için doktor, doktor dolaştığı; idiopatik, esansiyel ya da psikolojiktir denilen birçok klinik durumun uyku sırasında gözlenen hastalıklara bağlı geliştiği anlaşılmıştır. Solunumsal uyku hastalıklarına bağlı olarak gelişen, ateroskleroz, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, inme, pulmoner hipertansiyon, korpulmonale ve metabolik sendrom gibi hastalıkların insan sağlığını ciddi anlamda olumsuz etkileyen, sağıltımı zor ve pahalı kronik hastalıklar olduğu bilinmektedir. Eğer bireyde varlığı saptanan solunumsal uyku hastalığı tedavi edilirse, yukarıda sayılan hastalıkların uyku hastalıklarına bağlı gelişimi önlenmiş olur. Uyku ve bozukluklarının bilinmesinin önemi, bu hastalıkların gelişmeden önlenmesi, uyku hastalıklarına bağlı iş ve trafik kazalarının önüne geçilmesi, sosyoekonomik kaybın önlenmesi ve bireylerin yaşam kalitesinin artırılmasıdır. Uyku hastalıkları, geniş bir bilimsel yelpaze gösteren tıp alanı. Birçok uzmanlık alanını ilgilendiriyor. Şu an ülkemizde uzmanlık alanı olmamasına karşın, birçok disiplinin aktivite göstereceği, multidisipliner bir bilim dalıdır. Benim kanaatim çok yakın gelecekte dahiliye, cerrahi, çocuk ve kadın–doğum gibi bir ana tıp dalı olacaktır.
Ayrıca yeni gelişmekte olan bu tıp alanında erken davranarak, uluslar arası bilimsel gelişmenin gerisinde kalmamak gerekir diye düşünüyorum. Sağlık ve esenlikler diliyorum.
22
önceki yazı