Bazı konularda sorunu aşmak her zaman düşünüldüğü gibi kolay başarılamıyor.
Yeni olana, bilim alanında herkesin refleksleri farklı oluyor. Bu beklenen bir davranış dizini.
Genelde bir konuda fikir ileri sürerken, fikir sahibinin konu hakkında yeterli donanıma sahip olması, konu ile ilgili uluslararası birikimden, yapılanlardan ve bulunulan düzeyden haberdar olması beklenir. Bizde de bunun böyle olması beklenir. Ancak bizim bilim alanımız bilenlerin az konuştuğu, işgal ettikleri makamlar nedeniyle az bilenlerin otorite kesildiği bir refleksi her zaman gösterir. İlginç olarak, konunun uluslararası hızlı gidişini fark eden bazı bilim insanları hiç emek ve çaba harcamadan o konunun otoriteleri arasında kendilerini görüverirler, sizde ancak şaşırırsınız. Uyku tıbbı ülkemizde yukarda tanımladığım gibi bir alan. Ancak böyle kalması doğru mu? Elbette değil. O zaman ne yapmalıyız? Yanıt çok açık. Bu işle gerçek anlamda bilimsel olarak uğraşanlar bir araya gelmeli, ne yapmalıyızı tartışmalı.
Uyku tıbbını değerlendirirken, multidisipliner yapısı nedeniyle, her uzmanlık alanında ilgilenen bireyler farklı ölçütler kullanıyor. Bir kısım bilim insanları, uyku tıbbını bir hastalığın bir belirtisine indirgiyor, siz duyuyor şaşkınlığa düşüyorsunuz. Uyku tıbbını horlama ile eş görenler ve uyku tıbbında sağıltımı bireyin horlamasını cerrahi olarak önlemekle aynı görenler şaşkınlığınızı daha da artırıyor. Bereket çoğunlukta değiller.
Hiç eğitimi olmayanların uyku tıbbı konusunda tüm özel ve devlet hastanelerinin uyku birimlerini kurup işletmeleri; insanların sağlığı ile oynamaları, onları yanıltmaları sizce de şaşılası değil midir? Hani nerede “kötü tıp uygulaması (mal practice)” yasası.
Çoğunluk ise hiç çalışmadan kolayca sertifika edinmenin peşinde olup, halkın ve sağlık otoritesinin bu konudaki reflekslerine, beklentileri denk düşmektedir. Eğitim süresini ve yeterlilik için asgari olması öngörülen süreyi artırdığınızda, hemen çözüm üretiyorlar, alternatif çözümle sorunu gideriyorlar. Burada bireylerin samimi olmadıklarını ve insan sağlığına birinci öncelik vermediklerini düşünüyor, şaşırıyorsunuz. Hatta uyku laboratuvarını uzaktan yakından görmeden, polisomnografik kayıt nasıl alınır ve nasıl değerlendiriliri bilmeden, uyku tıbbı otoritesi kesiliyorlar. Hatta bazı büyük hocalar, bu konuya yaşamını harcamış bilim insanlarının tüm yaşamlarına ve emeklerine saygısızlık anlamına gelecek, uyku konusunda yoğun eğitime gerek olmadığını söylemek cesaretini kendilerinde görebiliyorlar.
Neden yeni bir tıp alanı, neden bir uzmanlık alanı? Halen bilinmeyenin çok olduğu, bilinenlerin seksen dört hastalık olduğu; her geçen gün bir yeniliğin saptandığı, sağlık alanında birçok bilinmezin çözüldüğü bir bilim alanı. Uyku tıbbı, insanların asıl uzmanlık alanlarından artan sürede yapılması olanaklı olmayan bir hobi alanı değildir. Ulusal geç kalmışlığımızı bu alanda da halen sürdürme çabasında olan sağlık otoritesi ve bilim insanlarının varlığı şaşırtıcıdır. Dilimizde hoş bir deyiş vardır “Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok” diye. Uyku tıbbı alanında Amerika’da uzmanlık eğitimi sağlanmışken; bu alanda binlerce araştırma projesi grant alırken, her geçen gün bilgi birikimi çığ gibi büyürken, halen biz geç kalmakta direnmekle meşgulüz.
Her bir organ sisteminin bazı hastalıklarının uzmanlık olduğu günümüzde; hastalığına göre tüm uzmanlık alanlarını ilgilendiren, her bir konusu bir uzmanlık alanı olacak boyutta bir tıp alanının sertifikasyon olarak değerlendirilmesi akıl almazdır. İnsansı öğeleri yok sayarsak en azından bu nedenlerden uyku tıbbı bir uzmanlık olmak zorundadır.
İnsan sağlığının önemini bilen ve insan sağlığına saygı duyan biz hekimler, uyku tıbbının bir uzmanlık alanı olması ve insanlara sağlıklı uyku sağıltımı verecek yetkin sağlıkçı ordusu oluşturulması için çaba göstermeliyiz. Tüm güzellikler sizle olsun. Esenlikler diliyorum.