Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı, Mart 2010 başında, Ekim 2010 dönemi başvurularından başlamak üzere doçentlik sınavı asgari yayın başvuru koşullarının yenilendiğini duyurmuştur. 2000-2010 yılları arasında sağlık bilimleri temel alanında doçent adaylarından, "SCI-Expanded, SSCI ya da AHCI kapsamındaki dergilerde, adayın yaptığı lisansüstü ya da uzmanlık tezlerinden üretilmemiş, en az biri, adayın birinci isim olduğu özgün araştırma makalesi niteliğinde olmak koşuluyla, doktora ya da tıpta uzmanlık unvanını aldıktan sonra yaptığı çalışmalardan en az üç makale yayınlamış olma" koşulu istenirken, yeni dönemde ciddi bir değişime gidildiği görülmektedir. Buna göre sağlık bilimleri temel alanında "SCI-Expanded, SSCI ya da AHCI kapsamındaki dergilerde yayınlanmış, en az ikisinde adayın birinci isim olduğu özgün araştırma makalesi niteliğinde olmak koşulu ile doktora ya da tıpta uzmanlık unvanı aldıktan sonra yaptığı çalışmalardan (bir tanesi doktora ya da uzmanlık tezinden üretilmiş olabilir) en az beş adet özgün araştırma makalesi yayınlamış olmak" ve bunun yanında "ulusal ya da uluslararası hakemli dergilerde yer almış üç adet araştırma makalesi (bir tanesi derleme ya da olgu sunumu da olabilir) daha yayınlamış olmak" koşulları getirilmiştir. Ancak tıp bilimleri ve veteriner (diş hekimliği, eczacılık, hariç) alanlarında birinci isimli en az iki yayından en az bir tanesinin SCI kapsamındaki bir dergide olması gerekmektedir.
Mart 2010 itibariyle SCI-Expanded kapsamında 8.207 dergi bulunurken, bu dizinin içinde yer alan ve daha nitelikli dergilerce oluşturulan SCI kapsamında ise 3.773 dergi bulunmaktadır. Yani bir anlamda genişletilmiş dizinin içinde yer alan dergilerin ancak yüzde 46’sı çekirdek dizinde yer alabilmektedir. Yeni yürürlüğe konan koşullarla adaylardan en azından bir adet ilk isimli araştırma makalelerini biraz daha nitelikli dergilerde yayınlamaları beklenmektedir. Bu da bir ölçüde daha nitelikli bilimsel yayın üretimini ve belki de buna paralel olarak SCI kapsamında yayın haline getirilebilecek daha nitelikli tıpta uzmanlık tezleri yapılmasını teşvik edecektir. Bilindiği üzere bilimsel yayın üretimi akademisyenler açısından akademik yükseltmelerin yaklaştığı 2 dönemde en yüksek düzeye çıkmaktadır. Bu dönemlerden ilki doçentlik öncesi dönem, ikincisi ise profesörlük öncesi dönem olarak görünmektedir. 2000 yılından önce doçentlik sınav başvurusu için herhangi bir yazılı yayın ölçütü yoktur. 2000 yılında yürürlüğe konan niceliksel yayın ölçütleri ilk başlarda önemli bir değişiklik olarak algılanmıştır. Zamanla adayların bir kısmının, zaman ve emek olarak üzerinde yoğun çalışılmış, evrensel bilime katkıda bulunabilecek, başka bilim insanları tarafından kullanılabilecek, yeterli sayıda ve niteliksel açıdan üst düzeyde bilimsel yayın üretmeyi arka plana iterek, mümkün olan en kısa zaman sürecinde, bir ekip çalışması ile olabildiğince fazla sayıda, ancak niteliksel olarak yeterli düzeyde olmayan bilimsel yayınlar üretmeye başladığı gözlenmiştir.
TÜBİTAK-ULAKBİM tarafından 2009 yılında yayınlanan "1981-2007 Türkiye Bilimsel Yayın Göstergelerine" göre Türkiye bu 27 yıllık süreçte uluslararası dizinlerde kayıtlı toplam 120.652 bilimsel yayın üretmiş ve 45 ülke arasında 26. sırada yer almıştır. Türkiye özellikle son yıllarda yayın sayısında aşama göstererek 45 ülke arasında toplam yıllık bilimsel yayın sayısı açısından 2007 yılında 19., 2008 yılında ise 18. sırada yer almıştır. Ancak yayın başına düşen atıf sayısı (etki değeri) açısından bir inceleme yapıldığında Türkiye bu 27 yıllık süreçte 4.55 etki değeri ile 45 ülke arasında 42. sırada yer almakta olup, etki değeri açısından 45 ülke arasında yalnızca Pakistan, Rusya ve İran’ı geride bırakabilmiştir. Etki değeri açısından dünya ortalaması 14.17, ABD ortalaması 20.71, OECD ortalaması 15.93, AB-27 ortalaması 13.70, Orta Doğu ortalaması 9.50, Japonya hariç Asya-Pasifik ortalaması ise 7.71 olarak saptanmıştır. Türkiye adresli en çok bilimsel yayını yapan tıbbi bilimler alt sınıfının etki değeri de oldukça düşük bulunmuştur. Tıbbi bilimler alt sınıfında yer alan 50 bilim dalının neredeyse tümü, etki değeri açısından 45 ülke arasında 35. ile 45. sıra arasında yer almıştır. Bu veriler Türkiye adresli yapılan tıbbi bilimler alt sınıfındaki bilimsel yayın sayısının belli bir düzeyde olduğunu göstermesine karşın, yapılan bu bilimsel yayınların başka yazarlar tarafından kendi çalışmalarında yeterince kullanılmadığını ya da başka bir deyişle evrensel bilime katkı ve niteliksel açılardan üst düzeyde olmadığını göstermektedir. Kısacası tıbbi bilimler alt sınıfında bilimsel yayın açısından artık niceliğin değil niteliğin öne çıkarılması gerekmektedir ve yeni koşullar bunu sağlamak için bir adım olarak kabul edilebilir.
Yeni koşulların bazı üniversitelerdeki profesörlük yükseltme ve atanma ölçütlerini de etkileyebileceği söylenebilir. Bilindiği gibi her üniversite kendi akademik yükseltme ve atanma ölçütlerini geliştirerek uygulamaktadır. Bazı üniversitelerde halen profesörlük yükseltme ve atanma koşulları arasında doçentlik döneminde mevcut doçentlik başvuru koşullarını bir kez daha yerine getirme şartı bulunmaktadır. Bu açıdan bu koşulun olduğu üniversitelerde çalışan doçentlerle bu koşulun olmadığı üniversitelerde çalışan doçentler arasında bir süre sonra eşitsizlik ortaya çıkacaktır. Bu eşitsizliği gidermek açısından tüm üniversitelerde profesörlük yükseltme ve atanmalarında doçentlik döneminde mevcut doçentlik başvuru koşullarını bir kez daha yerine getirmenin asgari koşul olarak belirlenmesi hem eşitlik ilkeleri hem de akademik verimlilik açısından en gerçekçi çözüm olacaktır.
Geçmiş yıllarda çıkan bazı haber ve yayınlarda (örneğin; Medimagazin 27.02.2006 tarih ve "Doçentlik Jürileri Yeterli mi?" başlıklı haber) bazı bilim alanlarında kurulan doçentlik jürilerindeki bazı jüri üyelerinin, adaylardan istenen doçentliğe başvuru koşullarını sağlayamadığı bildirilmiştir. Böyle bir durumun gerek aday gerekse jüri üyesi açısından sıkıntılı bir durum ortaya çıkarabileceği düşünülmelidir. Adaylar için bu kadar kapsamlı ölçütler ortaya konarken bu adayların yayınlarını değerlendirecek olan jüri üyelerinin de en az adaylardan beklenen asgari ölçütleri yerine getiren öğretim üyeleri arasından seçilmesi daha doğru olacaktır.
Sonuç olarak, sağlık bilimleri temel alanında ortaya konulan yeni doçentlik sınavı başvuru koşulları güncel gereksinimleri karşılar niteliktedir. Ancak bu koşulların bundan önce olduğu gibi 10 yılda bir değil, gereksinimlere göre çok daha kısa zaman aralıklarıyla güncellenmesi gereklidir.