1995 yılında 44 yaşındaki McArthur Wheeler isimli şahıs, limon suyunun özel kimyasal özellikleri olduğunu ve bu konuda oldukça bilgili olduğu iddiasıyla yüzüne limon suyu sürerek iki bankayı soymaya kalktı. İddiasına göre, limon suyunun özgün kimyası nedeniyle kendisinin görünmez olacağını ve güvenlik kameralarına yakalanmayacağı düşüncesine sahipti. Wheeler bankaları soymayı başardı ancak kameralar kayıtta idi. Polisler tarafından kolayca yakalandığında büyük şaşkınlık yaşamıştı. Derin kimya bilgilerinin polisi ve teknolojiyi kandırabileceğini düşünmüş ancak zırcahil olmasına rağmen bu durumun farkında değildi (1). Bu olay, ilerleyen yıllarda Dunning- Kruger etkisi denilen sendroma ilham olmuştur. Dunning- Kruger sendromu, Cornell üniversitesinde iki psikolog olan Justin Kruger ve David Dunning tarafından tanımlanan bir psikolojik sendromdur. “Beceriksiz ve Farkında Değil: Kişinin Kendisinin Cehaletiyle İlgili Bilgisizliğinin, Kendisini Abartılı Değerlendirmesine Nasıl Neden Olduğu Üzerine…” başlıklı tezlerinde ikiliye 2000 senesinde, Nobel Ödülü’nü satirik bir şekilde alaya alan Iq Nobel Ödülü verildi.
Dunning ve Kruger’in (1999) yaptığı araştırmada kısaca şu varsayım ortaya çıkmıştır:
- Bilgisiz kişilerin aşırı özgüvenli olması.
- Bilgisiz bireyler ne ölçüde yeteneksiz olduklarının farkında değillerdir.
- Niteliksiz kişilerin kendi niteliklerini abartma yolunu izlemeleri: Bilgisiz bireyler sahip oldukları özelliklere aşırı değer biçme eğilimi gösterirler.
- Niteliksiz kişilerin kimin gerçekten nitelikli olduğunu görememeleri.
- Her zaman bilgiyi ve eğitimi hor görmek: Kendi özelliklerini doğru yargılayamadıkları gibi onların özelliklerini de doğru yargılayamazlar. Bu yüzden de çoğu zaman diğerlerini kendine göre daha ‘beceriksiz ve bilgisiz’ görürler (2).
Liyakat kelimesi “layık” sözcüğü ile aynı kökene sahip olan Arapçadan dilimize geçmiş bir sözcüktür. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde ise “bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu” olarak tanımlanmaktadır (3). Diğer yandan, “Liyakat” kelimesi Latince kazanmak, hak etmek anlamına gelen “mereo” kökü ile Yunanca güç, iktidar anlamına gelen “kratia” sözcüğü ile birleşiminden meydana gelen “meritokrasi” olarak Türkçeleştirilmiş haliyle de karşımıza çıkıyor (4). Yeterlilik ilkesi olarak da adlandırabileceğimiz liyakat, verilen görevi başarı ile yapabilme yetisi olarak tanımlanabilir. Göreve kabul edilme ve yükselmelerde “bilgi, görgü ve diplomayı” esas alan bir anlayıştır (5).
Buraya kadar bahsettiğimiz konular internette rahatlıkla bulabileceğimiz bilgilerden oluşmaktadır. O halde asıl konu, günümüzde liyakat dediğimiz “gücü hak etme” kavramının nasıl Dunning- Kruger etkisinde olan bireylerin eline geçtiği sorusudur.
Sosyal bir varlık olan birey, her zaman var olma mücadelesi içindedir. Varlığını sürdürebilmek için toplumla iletişim ve uzlaşı içinde olmaya ihtiyaç duyar. Bu kolay bir süreç değildir. Çünkü kendi içinde çelişkiler barındırır. Bir taraftan benzerliklerini ortaya koyarak uzlaşı arayışında iken diğer taraftan farklılık yaratma ve üstün olma çabası içine girer. Bireysel egolarımız veya narsistik doğamız gibi birden fazla etken işin içine girdiğinde “saygı görmek”, “daha fazla önemsenmek”, “sevilme ihtiyacı” gibi etkenler davranışlarımızı etkiler. Hatta daha da ileri giderek kendi varlığımızı ve statümüzü pekiştirmek için karşımızdakilere karşı yıkıcı, incitici davranışlarda bulunabileceğimiz gerçeğini de unutmamak gerekir. Bu nedenle “sosyal güç” kavramı göz önüne alındığında, insanların sosyal statülerini korumak ya da yükseltmek için bazı yeteneklerini abarttığı, kendilerinde olmayan özellikleri var gibi gösterme eğilimine kapıldığı ya da mevcut olan özellikleri daha fazlaymış gibi aktardığı bir gerçektir.
Son zamanlarda “liyakat” sözcüğünü çok kullanmaya ve sorgulamaya başladık. Çünkü “gücü elinde bulunduran kişilerin”(bulundukları konumu bilgi ve becerileri ile hak ettiklerini düşündüğümüz kişiler), sorun çözme becerilerinin yetersizliğine şahit olmakla kalmıyor, yeni sorunlar ortaya çıkardığını görüyoruz. O zaman bu kişiler bulundukları bu konuma hangi yetenekleri ile gelmiş olabilirler sorusu akla gelmektedir. Burada, yeni güç odaklarının olmayan yeteneklerini ve becerilerini abartılı şekilde pazarlayan, becerilerinin sınırlarını bilmeyen, bireysel farkındalıkları düşük, narsistik eğilimi olan, her ortama kolayca çabuk uyum sağlayan, etrafına kendisini destekleyip alkışlayan bir güruhu toplayabilen bir birey profili karşımıza çıkmaktadır. O halde, bu bireyleri bulunduğu konuma layık görenlerin bu yetersizliği zamanla fark etmesi beklenirken neden bu durumu fark edemedikleri sorusu akla gelir. Burada asıl sorun, Dunning- Kruger etkisinin geniş nüfusa yayılarak toplumda karşılık bulması, toplum tarafından içselleştirilmesi ve normalize edilmesidir. Artık “liyakat” kelimesinin yeni normali bu hale gelmiştir. Liyakatta akademik başarı, eğitim ve çalışma özgeçmişinin bir öneminin olmadığı, bilgisizliği en iyi pazarlayanın güç sahibi olduğu bir noktadayız. Bunun yalnız ülkemiz için değil global olarak bir sorun haline geldiği, hatta eğitimin sorgulanır olduğu toplumlar görmekteyiz. Sonuç olarak, yeni düzende Dunning- Kruger etkisi bir virüs gibi yayılarak bürokrasinin ve diğer tüm alanların merdivenlerini tırmanmayı başarmış gibi görünüyor.
Son sözü, iki düşünürün sözü ile kapatmak isterim:
“Cehalet, genellikle bilgi sahibi olmaktan daha çok özgüvene sebep olur.”
Charles Darwin
“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”
Bertrand Russell
KAYNAKLAR
- Kruger ve Dunning, a.g.m., s.1121
- Caccavale, J. (2015). The Dunning-Kruger Effect in Professional Psychology. The Clinical Practitioner, 10(4): 2-5.
- “Liyakat.” Büyük Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu.
- “meritocracy”. Dictionary.com.
- Yıldırım, M. (2013) Kamu yönetiminin kadim paradoksu: Nepotizm ve meritokrasi. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 11(2), s. 353-380
2 yorum
İki yazınızı da okudum. Okuyucular için, oldukça aydınlatıcı olan bilgilere teşekkür ederim.
Saygıdeğer hocam ilginize çok teşekkür ediyor hürmetlerimi sunuyorum