2020’ye girdik bile. Yeni yılla ilgili iyi şeyler yazmak lazım da elimizde yazacak ne gibi verilerimiz var gelin bir bakalım. Yılın son günlerinde yine bir doktor ve bir doktorun eşi, acımasız aynı katil tarafından öldürüldü. Cezaevinden yeni çıkmış. Beline tabancayı takmış, ortalıklarda dolaşan bir cani. Geri zekâlı, hemen silahına davranmış. Masumların sadece paralarını gasp etseydi şimdi büyük olasılıkla aramızda kolunu sallaya sallaya dolaşıyor olurdu. İşe cinayet karışınca hemen bulunuverdi. Doktorlara ve diğer sağlıkçılara olan sözel ve fiziksel saldırıların çoğu medyaya bile yansıtılmıyor. Dayak yiyen yediğiyle kalıyor. Kapı, pencere kırılıyor, kimsenin umurunda değil. Olaylar bir iki gün gazetelere çıksa da unutuluyor, üstü kapanıp gidiyor. Geçtiğimiz yıl, 15 Kasım 2019 verilerine göre, 299 kadınımız cinayete kurban gitmiş. Öldürenlerin çoğunluğu eşleri ya da erkek arkadaşları. Yine geçen yıl da kapkaç olayları, gasp ve hırsızlıklar artarak sürdü gitti. İşsizlik almış başını gitmiş, milyonlarca kendi işsizimiz varken bunlara bir de Suriye’den gelen milyonlar eklendi. Suriye, Irak, Afganistan ve Pakistan’dan mülteci olmak için göçen göçene. Pek çoğu Ege Denizi’nde son bulan yaşamlar. Suriye’den gelenlerin tamamı Müslüman. Peki, oralarda Ermeni ve Hristiyan olanlar da yok muydu? Onlar bir vesile ile çoktan kapağı Avrupa’ya atmışlar. Peki kürtler, onlar da Suriye’deki kürt bölgelerine çoktan yerleşmişler. Yerleştikleri bölgede nüfus dağılımını kendi lehlerine çeviriyorlar. Suriyelilerin ülkemize, özellikle sınır illerimize getirdikleri bulaşıcı hastalıklar. Onların bütçeye getirdiği milyarlarca liralık mali külfet. Ülkemizde iyi ve kökleşmiş üniversiteleri bitiren, yabancı dil bilen gençlerimizin çoğunluğu Avrupa ya da Amerika’ya gitme çabasında. İş bulabilenler vakit kaybetmeden yollara düşüyorlar. Gidenlerin tamamı da gittikleri ülkelerde başarılı oluyor. Zaman içinde konumlarını güçlendirip oralardan vatandaşlık da alıyorlar. Ülkemizden, yıllardır yabancı ülkelere olan beyin göçünden bahsediliyor. Sen, ilk birkaç binin içinde üniversiteyi kazanacaksın, en iyi fakülteleri bitireceksin. Şakır şakır bir iki yabancı dilin olsa bile fark etmiyor. İllaki mülakatta eleniyorsun. Senin yerine alınan, o bitirdiğin üniversitenin kapısının önünden geçememiş olan bilmem kaç yüz binlik kesimden gelen, hiçbir yabancı dili olmayan bir başkası olacak. Sen de bunu hazmedeceksin. Özel sektörde bir iş bulabildin ne ala. Bulamadın, bir süre sonra ister istemez sen de bunalıma girersin. İşte bu nedenle, bir işe giremeyen zeki gençlerimizden bazıları çıkar yol bulamayıp intihar ediyor. Biz de bunları gazete haberlerinden öğreniyoruz. Üniversite mezunlarının çoğunluğu iş derdinde, iş ise aslanın ağzını geçti, çoktandır aslanın midesine inmiş durumda. İş yok, fabrikalar birer ikişer kapılarına kilit vuruyor. Çalışanlarsa üretimlerini düşürerek hayatta kalmaya çalışıyor. Üretimi düşür, işçi çıkar, yoluna küçülerek devam et. Felsefe bu. Devlette işe girebilmek için olmazsa olmaz bazı kriterler ver. Bunları herkes biliyor. KPSS’de üstün puanlarla başarılı olmak çok kere yeterli olmuyor. Önemli olan mülakattaki performansınız. Yeterli hocası, laboratuvarı olmayan, rektörlerinin bile uluslararası araştırması bulunmayan bir üniversiteden mezun, KPSS’de düşük puan almış olsanız bile aranan bazı özellikleriniz varsa hemen işe alınırsınız. Liyakat değil, bilim değil, bizdeki kriterler farklı cancazım. Hâl böyle olunca da yıllardır yerinde duran tarihi köprü restorasyon sonrasında birden çöker. Tren yollarını, menfezleri, rayları traversleri düzgün yapmazlar. Yüksek hızlı tren kazalarında onlarca masum yolcu kaybedilir, vagonlar hurdaya döner. Yeterli önlem alınmaz, masum madenciler ölür. Asansör çöker, binalar durup dururken göçer, fabrikalar yanar. Eğitimde PISA sınavlarıyla ilgili ben dâhil pek çokları yazılar yazdı, yazmaya devam ediyor. Sınav istatistiklerine bakıldığında, bize göre pek çok uyarı mesajları var. Var da onları dinleyen kim. Bırakın bakanlığı, ailelerin bile çoğunluğu duyarsız. Akşam akşam rahatsızlık vermesin diye çocuğun eline verirsiniz son model telefonu, elinin altında internet. Günler, saatler boşa geçer gider. Kitap okumak, oturup yazmak hiç yok. Ödevlerse ayrı bir sorun. Geçtim ben bunları, bütün olumsuzluklara rağmen ülkemizden de gençliğimizden de umutluyum ben. Bu umutla tüm meslektaşlarım ve okurlarıma sağlıklı ve mutlu bir yıl dilerim
7
önceki yazı
Vefatının 971. Yılında El-Bîrûnî (973-1048)
sonraki yazı