Geldi geliyor derken, 2004’e aniden giriverdik. Daha da ötesi koca yılın günlerini yemeye bile başladık. İki bine girildiğinde bilgisayar kullanmayanlar cahil sınıfına girecek denildi. Pek bir şey değişmedi, kullanan kullanıyor. Direnen direniyor.
İstanbul’da terörist olaylar, ölen onlarca masum vatandaş. Teröristler kimliklerini bile bile bırakmışlar. Bulduk, bulduk diye böbürlenen emniyetçiler. Yok bir de bulamasaydınız. Af yasaları, geri dönüş yasaları çıkartmışız. Yapanlar, yine bu yasalardan yararlananlar. Ellerini kollarını sallaya sallaya istediklerini yapıyorlar. İsteseler devlet büyüklerini bile hedef alabilirlerdi. Neyse ki onları Allah korudu.
Düşünün İstanbul’da bir komiser gaspa uğruyor. Sat komandosu tinercilerce cadde ortasında öldürülüyor. Normal vatandaşa neler olmuyor ki? Yasalar yetersiz, polisler bile korumasız. Vursalar birini, görürler başlarına gelecekleri.
Öncelikle İstanbul’da yasal düzeni sağlamak lazım. Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalı. Örnek mi aranıyor? Var var, o da var. Bakın bakalım New York’ta yasal düzeni nasıl sağlamış elin oğlu.
İstanbul ülkenin kafası ve beyni. Boksörler gibi, önce kafayı korumak lazım. Hortumcu orada, hayali ihracatçı orada, naylon faturacı orada, kara para, uyuşturucu tüccarları orada, tinerciler orada, borsa orada, banka genel merkezleri, büyük holdingler, medya, özel TV’ler orada, sağlık anarşisi orada, arazi-otopark mafyası orada.
Öyle onlarca korumayla dolaşmak kolay. Sıkıysa yalnız dolaşın bakalım. İstanbul’da adamın donunu bile gasp ediverirler. Bu kargaşada bize nasıl verecekler olimpiyatları? Hayali bile güzel, ancak hayalle karın doymuyor.
Sayın büyüklerimiz, siz gelin önce İstanbul’a hakim olun. Gerisi, çorap söküğü gibi düzelir gider. İnsanlar aç, insanlar işsiz. Açın kapanmış fabrikaları birer birer. Getirin gidenleri. Sorun niye kapattın, niye bunca insanı işsiz bıraktın?’ diye. Çözün sorunlarını. Üreticinin, sanayicinin kanını emenleri engelleyin.
Vatandaş sıkıntıda olsa da sabrediyor. Ümitle bekliyor iktidardan yasal düzenlemelerin biran önce gerçekleşmesini. Çıkıyor yasalar, birer ikişer Meclis’ten. Toplum bekliyor düzene girmeyi. Hortumculara gidenlerin geri gelmesini. Sağlıkçı ümitle bekliyor haklarının verildiği günleri. Sesine kulak verilmesini bekliyor sabırsızlıkla. Tırpanlanan döner sermayeler. Bir çırpıda gasp edilen gelirler. Çalışanların sırtında giderken, geliri tırpanlanan hastaneler.
Bir de milletvekillerine rüşvet gibi dağıtılan Laptop bilgisayarlar. Başkası alsa içeri tıkarlar. Onlarınsa dokunulmazlıkları var. Kaç tanesi evlerde, kaçı Meclis’te, kaçı fonksiyonel kullanımda, kaçıyla oyun oynanıyor. Yüce meclise laf ettirmemek için bakın bakalım kaç tanesi Meclis demirbaşına kaydedilmiş ?
Çalışın bilgisayarlarınızla, önce Türkiye’nin, İstanbul gerçeğini öğrenin. Boğazı değil varoşları dolaşın. Sorun vatandaşa neden işsizsin diye, sorun İstanbul’a neden geldin diye. Sorun evini neden kaçak yaptın diye. Vatandaşa sadece ramazanda yardım değil. Ekmeğini, taştan da olsa çıkaracağı bir iş lazım. Hele bir işi olsun, o nasılsa aşını bulur.
Orhan Veli gibi önce İstanbul’u düşünmek, önce o güzeli kurtarmak, düzeni oradan yeniden kurmak lazım.
Saygılarımla.