Büyüyünce ne olacağımıza ne zaman karar veririz?
Adı her yıl değişen liseye geçiş, üniversiteye giriş sınavlarında iki soru eksik ya da üç soru fazla yapsaydık ne olurdu?
Geleceği görüyor olsaydık aynı kararları yine verir miydik?
Bizim yaptıklarımızı çocuklarımız da yapsın ister miyiz?
Bu sorulara herkesin yanıtı farklı olabilir ama madem bana bu platformda serbest yazma hakkı verildi, ben de kendi cevaplarımı yazmak istiyorum.
Benim işim kolaydı. Daha ilkokul birinci sınıfta babam “Benim kızım doktor olacak!” diyordu. İçimdeki okuma aşkını görmüş olmasını anlayabiliyorum ama bunu yapacak potansiyelim olduğunu nasıl bildi bilmiyorum. Belki de attı ve tuttu. Bilinçaltıma yerleşen bu düşünce, “Çalışkan çocuklar sayısal okur” söylemi ve mühendislik zekâm olmadığını fark etmem beni tıp fakültesine yönlendirdi. Asıl yetenekli olduğum alan dil eğitimiydi ama bunu tek fark eden kişi İngilizce öğretmenim Mr. John Spaul’du ve o, bu karar döngüsünün çok dışındaydı.
Üniversite sınavından çıkışta heyecanla gözlerimin içine bakan aileme “Bana bir şey sormayın!” diye terslenip arkadaşlarımla buluşmaya gittiğimi, ertesi gün gazetede açıklanan sınav sorularına bakarak kazanacağımı anlayıncaya kadar yaşadığım endişeyi hatırlıyorum. Birkaç soru az ya da fazla yapmak benim için sadece okuduğum şehri ya da üniversiteyi değiştirebilirdi. Oysa bir iki sorunun geleceğinizi şekillendirmede fark yaratabileceği endişesi, aileleri ve çocukları hem maddi hem manevi olarak ne çok yıpratıyor. Liseye geçiş ve üniversiteye giriş sınavları istesek de istemesek de hayatımızın içinde ve yükü hem bizim hem çocuklarımızın omzunda. Üstelik bu yükü azaltmak amacıyla yapıldığı söylenen her türlü değişiklik, yükü de kaygıyı da arttırıyor. Geriye dönüp baktığımda, bugünkü gençlerin ve ailelerinin sınav kaygısının yanından bile geçmeyecek bir kaygıydı bizimki.
Yaşadığım her zorluğu, kaçırdığım her bahar şenliğini, gidemediğim her konseri, hatta hayatımda en çok çalıştığım, en önemsediğim “Tıpta Uzmanlık Sınavı”nı bile göze alarak yeniden dünyaya gelsem yine doktor olurdum ama oğluma doktor ol diyemiyorum. Neden mi? Kıyamıyorum! Hayat onun için daha kolay olsun istiyorum. Hata yapma lüksü olsun istiyorum. Kendi hayatının getireceği yüklere ve sorumluluklara, yabancı hayatların yükü ve sorumluluğu eklenmesin istiyorum.
Yeniden dünyaya gelsem yine doktor olurdum ve oğluma doktor olma diyemiyorum. Dünyanın en değerli bilgilerine sahip olma ayrıcalığından, bir insanın acısını dindirmenin, hayat kurtarmanın eşsiz hazzından onu mahrum etmek istemiyorum.
Yeniden dünyaya gelsem yine doktor olurdum ama kariyerimin sadece zeki ya da çalışkan olduğum için değil; doğru zamanda doğru yerde olduğum, doğru insanlarla karşılaştığım ve severek yaptığım işi bulabilecek kadar şanslı olduğum için de ilerlediğinin farkındayım.
Yeniden dünyaya gelsem yine doktor olurdum ama meslek seçiminde rol modeller önemli olsa da, hayatın her birey için farklı senaryolar ürettiğini de biliyorum. Bir eğitimci ve bir anne olarak gençlere kendi senaryolarına odaklanmalarını, sahip olamadıkları için üzülmek yerine sahip olabildikleri için şükretmeyi ve başkalarından saygı görmek istiyorlarsa önce kendilerine ve yaptıkları işe kendilerinin saygı göstermesini öneriyorum.
2 yorum
Kaleminize sağlık hocam, size kesinlikle katılıyorum, kimse sadece zeki ya da çalışkan olduğu için meslek seçimi yapmamalı, ama ülkemizde bu hataya çok fazla düşülüyor maalesef, herkese sevdiği işi yapabilme şansı diliyorum…
Duygu ve dusunceler cok guzel ifade edilmis. Benzer yollardan kendim de gectigim icin cok iyi anladim. Duygularima tercume olmus.