Üniversitelerin açılışı ile birlikte yeni kayıt yaptıran çocukların yoklama listelerinde ilk dikkatimi çeken nokta, kız öğrencilerin yüzde 70 gibi büyük çoğunlukta olmalarıdır.
Günümüzün modern anlayışında bile, cinsiyet ayrımının gündemden düşmediği dünyamızda her yıl karşı karşıya kaldığım bu tablodan ülkem adına gurur duyarım. Türkiye’nin her vilayetinden çok yüksek puan alarak meslek edinme hakkını alan pırıl pırıl genç kızlarımızın Dünya Ekonomik Forumu (DEF)’nun olumsuz raporunu değiştiremediğini anladım.
Çünkü DEF’in Cinsiyet Uçurumu Raporu Türkiye için hiç yüz güldürücü değil. Bu raporda Türkiye 2009 yılında 134 ülke arasında 129. sırada iken, 2010 yılında 126. sırada yer almıştır. Kadın hakları yönünden beğenmediğimiz İran ve Mısır bile Türkiye’nin üzerindedir. Demek ki; yükseköğretim yapan kız öğrencilerin çoğunlukta olması, akademisyenlerin çoğunun bayan olması, genç CEO’ların çoğunun bayan olması dünyadaki görüntümüzü düzeltmemiz için yetmiyor.
DEF raporunda buz dağının öteki yüzü daha etkili olmuş.
Raporda kadın erkek eşitliği siyaset, eğitim, istihdam ve sağlık alanlarında yapılan incelemelerle değerlendiriliyor. 2010 yılında toplamda 126. olan Türkiye, sağlık alanında 61, siyasette 99, ekonomik katılım ve fırsat eşitliğinde 131, eğitim konusunda 109. sırada yer alıyor. Kadın erkek eşitliğinde Türkiye 134 ülke arasında sondan 9. sırada yer almıştır. Küresel cinsiyet eşitsizliği endeksinde İskandinav ülkeleri kadın ve erkek eşitliğinin en çok sağlandığı ülke olurken, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) baştan 19. sırada yer almıştır.
Kırk yıldan beri İslam sosyolojisi üzerinde çalışan Pakistan asıllı Prof. Dr. Riaz Hassan “Müslümanlar Hz. Peygamberin ilk eşi Hz. Hatice’yi örnek alsalar, kadınların pozisyonları sadece erkeklere eşit olmakla kalmaz, aynı zamanda onlardan üstün olurdu. Hz. Hatice başarılı bir iş kadınıydı” diyor. Prof. Dr. Macit İnce…” 1790’lı yıllarda İngiltere’de kadınlar ilan verilerek kocaları tarafından satılırdı ve hükümet de bu satıştan vergi alırdı…”demektedir.
Dünyada ilk defa seçme ve seçilme hakkı Büyük Önder Atatürk tarafından Türk kadınına verilmiştir. İslamfobisi olan kimi Batılı düşünürlerin bu noktaları iyi anlamaları gerekir.
Diğer taraftan bizlerin de çok iyi anlamamız gereken noktalar vardır. Hiroşima, Nagazaki gibi acılar Japonları dünya teknolojisinin efendisi yaparken, Kurtuluş Savaşı’nın acıları neden bizi kendimizin bile efendisi yapamadı?
Biz ne yaptık da raporda bu kadar dibe vurduk, küçüldük?
Bu sorumluluk sadece ülkeyi idare eden siyasi erkâna ait değildir, tüm akademisyenler, sivil toplum kuruluşları bu rapordan üzüntü duymalıdır. Raporu hazırlayan otoriteler, cinsiyet eşitsizliğinin düşük olmasının ekonomi ile ilintili olduğunu, bir ülkenin büyümesi ve refaha ulaşması için kadınlara eşit davranılması gerektiğini vurgulamışlardır. Yıllarca genç beyinlerin dış görünüşleri ile uğraşılarak zaman harcandı. Beyinlerinin içini dolduracak ve ülke ekonomisine katkı sağlayacak bir bilim politikası oluşturulamadı.
DEF raporu bizleri bu acı gerçekle yüzleştirmiştir.