Asistanlık zor bir süreç… Ama sayılı günler çabuk geçer. Öyle anlar gelir ki her şeyi bırakıp gitmek istersiniz… Sonra mantıklı düşününce sabretmek gerektiğini anlarsınız. Asistanlık yapan herkesin aynı yollardan geçtiğini, kimsenin birbirine üstün olmadığını fısıldarsınız kendinize. Tıp Fakültesi son sınıftayken bazı asistan abi ablalarımıza bakar ve kendi kendime söylenirdim: ‘O uzmanlık sınavını kazanabiliyorsa, asistanlık yapabiliyorsa, ben de yapabilirim’ diye. Meslekte yıllarım geçse de fikrim hiç değişmedi. Tıp Fakültesini kazanabilecek kapasiteye sahip olan her hekim istediği uzmanlık alanını kazanma yetisine de sahiptir, kimi daha az çalışarak kazanabilir kimi daha çok çalışarak kazanabilir. Ancak eninde sonunda mutlaka kazanır.
Yeni uzman olduğumda cesaretim zirve yapmıştı, her türlü ameliyatı yapma, her problemli hastayı tedavi etme gibi isteklerim vardı. İlk görev yerimde tek Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olarak, gecemi gündüzümü hastanede geçiriyordum. Gelen hiçbir hastayı geri çevirmemeye çalışıyor, dev myomlu hastalara histerektomi yapıyor, kan merkezi olmamasına rağmen kanama riski olan hastaları dahi sezaryen için yatırıyordum. Deli cesaretiymiş yaptıklarım. Ama işin ilginci yeni mezunken başınıza ciddi komplikasyonlar gelmiyor. Biraz kıdemlenince her hastaya bulaşmamanız gerektiğini anlıyorsunuz. Geçmişe dönüp baktığımda kendimi bu kadar hırpalamış olmanın anlamsız olduğunu görüyorum. Hastanede geçirdiğim saatlerin çoğunu çocuklarımla geçirmem gereken zamandan çaldığımı fark ediyorum. Zamanla fark ediyorsunuz hatalarınızı…
Biraz daha kıdemlenince, komplikasyonlar başınıza gelmeye başlayınca elinizi eteğinizi yavaş yavaş çekmeye başlıyorsunuz vakalardan. Yıllar önce bir sezaryen ameliyatında 20 cm’lik bir myomu eksize etmiştim, zor bir vaka olması nedeniyle çok mutlu olmuştum. Vakayı vaka sunumu yazarak yayınlanmak üzere bir dergiye yollamıştım. Vaka sunumunu değerlendiren kıymetli bir hocamız, vaka sunumunu dergide yayınlamak üzere kabul etmemiş ve şöyle bir cevap yazmıştı: ‘Ben asistanlarıma sürekli sezaryen esnasında myomlara dokunmayın, myomektomi yapmayın, riskli ve beklenmeyen sonuçları olabilecek bir ameliyattır, derken sizin vaka sunumunuzu nasıl kabul ederim?’. O dönem çok sinirlenmiştim. Yeni mezun ben sezaryende myomu çıkarmıştım, takdir edilecekken eleştirilmiştim! Ama sayın hocamızın ne kadar doğru dediğini yıllar sonra anladım. Yine sezaryen sırasında dev myomunu çıkardığım başka bir hastamın iyileşmesi, normal hayatına dönmesi tam üç ay sürdü. Ameliyattan sonraki ikinci gün hastayı batın içi kanama nedeni ile tekrar açmak zorunda kaldım ikinci ameliyatın 4. gününde hastada şilöz asit gelişti peritonit oldu kesi yeri açıldı derken hasta üç ayda zor iyileşti, ölümün kıyısından döndü. Anladım ki fazla cesarete hiç gerek yok.
Yıllar geçtikçe her hastaya bulaşmamanız gerektiğini de anlıyorsunuz. Bazı hastalar vardır, ne kadar mükemmel ameliyat yaparsanız yapın memnun olmaz. Ağrıları hiç geçmez, sürekli sizi rahatsız eder. Bu tür hastaları zamanla tanıyabiliyorsunuz. Herkes her ameliyatı yapmak zorunda değil aslında. Zamanla bunu da öğreniyorsunuz. Aslında herkes en iyi yapabildiği, yapmaktan zevk aldığı, sabretmekte zorlanmadığı ameliyatları yapmalı. Sırf hasta sizin yapmanızı istiyor diye ameliyat yapmamalıyız. Sadece hastanın istemesi yeterli değil. Sizde hastanın ameliyatını yapmak istemelisiniz. Hele hekim şikayetlerinin zirve yaptığı bu dönemde elektif ameliyatlara karar verirken hasta seçimini çok iyi yapmak gerekir. İşler yolunda gittiği sürece hastalar sessiz kalır, ama bir problem olduğunda eşinden başka yakını olmayan hastanın birden yüzlerce yakını oluverir. Özellikle de doktor doktor gezen hastaları bulur bütün sıkıntılar… Bu tip hastalardan da bir şekilde uzak durmak gerek.
Her uzman her ameliyatı bilmek ve yapmak zorunda değil. Hastaları deneme tahtası olarak kullanmamalıyız. Ameliyathanede sedyede yatan her hastanın kendi yakınımız olduğunu düşünmeli ve ona göre muamele etmeliyiz. Bilmediğimiz ve tecrübesiz olduğumuz problemlerde hastaya zarar verecek müdahalelerden kaçınmalıyız. Günümüzde her cerrahi işlemin kursları, eğitimleri mevcut. Öncelikle gerekli eğitimler tamamlanmalı ve tecrübe edinilmelidir. Hiçbir zaman bir ameliyat konusunda tecrübemizin olmadığını söylemek kınanacak bir durum değildir. Asıl kınanması gereken, hastayı denek olarak kullanmak ve hastaya belki de ölene kadar hayat kalitesini düşürecek şekilde zarar vermektir. İnsanlara ve bazen de kendimize hayır demesini bilelim, yoksa bazen fazla cesaretli olmak insanın başını derde sokabilir. Ama Romalı bir düşünürün şu sözünü de unutmayalım: ‘Zor olduğu için cesaret edemediğimiz şeyler, aslında biz cesaret edemediğimiz için zordur’.
1 yorum
Kendi deneyimlerinizi de cesaretle paylaştığınız çok güzel bir yazı olmuş. Çağımız iletişim ve ulaşım çağı, riskli durumlarda hastanın tedavisi yerine, ileri merkezlere sevk etmek, daha mantıklı bir çözüm oluyor. Sizin de belirttiğiniz gibi, çoğu zaman karar vermek için de ‘deneyim’ gerekiyor. Hekimler telde yürüyen cambazlar gibi davranmamalı. Tecrübe, o da zaman içinde oluşuyor.. Bk;On Bin Saat Gerçeği! Medimagazin/yazarlar/Haldun Güner 07.01.2013. Saygılarımla.