Konuya “Yine epigenetik” diye başlamamın nedeni, aslında bu yeni bilim dalının üzerinde biraz fazla durduğumun farkında olmamdandır. Umarım yüzlerinizi ekşitecek noktaya gelmemişimdir. Fakat özellikle son yıllarda hemen hemen her gün denebilecek sıklıkta yeni yeni araştırma sonuçları yayımlanırken, pek çok hastalık ajanının da epigenetik mekanizması çözülmüş olmaktadır.
Bu kadar laftan sonra, epigenetiğin ne olduğunu yeni baştan açıklamaya çalışmayacağım. Zira daha önceki yazılarımda ve özellikle de yabancı yazarlarca konu devamlı gündemde tutulmaktadır. Örneğin; sadece Rett sendromu ve MECP2geni üzerindeki çalışmaları ile çok iyi bilinen Edinburg Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Adrian BIRDtarafından 02 Ocak 2013 tarihinde aynı gün arka arkaya dört makale yayımlanmıştır. Bunların hepsi de epigenetik konusunu tüm ayrıntıları ile açıklayan yayınlar niteliğindedir: 1- Epigenetik: Keşif, 2- Epigenetik: Sık rastlanan bir olgu, 3- Epigenetik: Uzak kapsamlı etkiler, 4- Epigenetik: Bulunması gereken ne kaldı?
Bunların yanında, 2013 Ocak ayının ilk haftası içerisinde bu konuya ilişkin daha onlarca yayın yapılmıştır.
Peki, “Bu bilim dalını bu kadar önemli kılan husus ya da hususlar nedir?” diye sorulacak olursa, bunun da en iyi cevabını Washington State Üniversitesinden Prof. Dr. M. K. Skinner başkanlığındaki ekibin araştırması vermektedir [Manikkam M, Tracey R, Guerrero-Bosagna C, Skinner MK. Dioxin (TCDD) Induces Epigenetic Transgenerational Inheritance of Adult Onset Disease and Sperm Epimutations. PLoS ONE 7(9):e46249. doi:10.1371/journal.pone.0046249, 2012].
Yapılan araştırmada, kısa adı dioxin (TCDD)ve esas açılımı 2,3,7,8-Tetrachlorobenzo-p-dioxinşeklinde olan çok toksik bir madde kullanılmıştır. Plastik maddelerin işlenmesi, endüstriyel atıklar, volkanlar ve diğer doğal ya da yapay nedenlerden dolayı oluşan bu madde, 1961-1971 yılları arasında süren Vietnam Savaşı sırasında ABD tarafından “Kod Adı: Agent Orange”adı altında tonlarca kullanılmıştır.
En son olarak da, Ukrayna Devlet BaşkanıVictor Yushchenko’nun bu madde ile zehirlendiği bildirilmişti.
İşte araştırmacılar, bu ünlü maddenin etkilerini araştırarak şu özet sonuçları elde etmişlerdir: Fetal gonadal seks belirlenmesi sırasında çevrede bulunan kimyasal bileşiklere maruz kalınması halinde, erişkin yaşta ortaya çıkan hastalıkların birkaç kuşak boyunca epigenetik etkileri devam etmektedir. Ayrıntısına girmeden şunun altını çizmek istiyorum: Ebeveynlerden birinin ya da ikisinin birden herhangi bir TCDD gibi bir kimyasal ajana maruz kalması, etkisinin yalnızca çocuğunda değil, torununun torununda, hatta daha sonra da gözlenebileceği hususudur. İşte “epigenetic transgenerational inheritance” denilen kalıtım şekli budur: Kuşaklar boyu aktarılabilir, bizatihi DNA dizisi üzerinde herhangi bir mutasyon yoktur, değişiklik genin “yanması” ve/veya “sönmesi” işlevini yapan bir nevi elektrik düğmesinin bloke edilmesidir, büyük oranda çevresel koşullardan dolayı oluşur, kanser gibi erişkin dönemde ortaya çıkan hastalıklara neden olur.
Bu noktadan sonra söylenecek olan, ülkemizdeki çarpık kentleşme ve sanayileşme sonucunda insan sağlığını ilgilendiren her şeyin tersine işliyor olmasıdır. İçame ve kullanma sularının uygun koşullara getirilmesi, hava kirliliğinin önlenmesi, tüm besinlerimizin (meyve, sebze, süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri vb.), tarım ve hayvancılıkta kullanılan pestisit ve hormonların özenle takip edilmesi işte bu olumsuz iklimin düzelmesine çare olacaktır. Evet, sigara epigenetik etkiye sahip çok zararlı etkenlerden biridir ve devletin koyduğu önlemlerle hiç olmazsa belirli bir noktaya getirilme başarısı sağlanmıştır. Sebze ve meyvelerde kullanılan pestisit ve hormonların aynı etkiye sahip olduğu ve en az sigara kadar da zararlı olduğunu söylemek hiç de zor değildir.
Yani demem o ki, devletimiz, insanımızın kuşaklar boyu belki kanser olarak, belki de Alzheimer olarak bedel ödeyeceği zararlı çevresel etkenleri düzeltmek için gerekli önlemleri almak zorundadır. Sağlık, Çevre, Tarım ve Hayvancılık Bakanlıkları yanında, başka hangi kurumlar ilgili ise hiç taviz vermeden bunları düzeltmelidir. Bunun maliyeti de atla deve değildir ve yetki kirliliği varsa bir kanunla bu da kolayca çözülür. Yeter ki istensin; “Yapınca oluyor!”
Sanayi Devrimi’ne sonradan başlamış olmamız pekâlâ çevre kirliliği açısından fırsata dönüştürülebilir. Keza hastalara harcanacak para, hastalığı önlemek için harcanacak paranın katlarca üstündedir.
Yeni bir konuda yeniden buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın…