Daha önce yine bu köşede, konunun ehemmiyetine binaen “Fetva” isimli bir makale (https://www.medimagazin.com.tr/authors/ismail-hakki-aydIn/tr-fetv-72-87-4094.html) yayımlamıştım. Tam da tevafuk etmiş olacak ki aynı tarihlerde Diyanet İşleri Başkanlığından, Din İşleri Yüksek Kurulunda bazı hususların görüşülmesi için düzenlenen çalıştaya davet edildim.
18 Nisan 2018 tarihinde, Ankara’da Din İşleri Yüksek Kurulunda, “Hayatın Sonlandırılmasına Dair” ana konulu bu çalıştaya iştirak ettim. Din İşleri Yüksek Kurulu, hepimizin bildiği gibi fetva verme ve problemlere İslami açıdan cevap bulma açısından ülkemizdeki en yüksek yetkili makam ve kuruldur.
Sabah 09:30’da başlayan çalışmalarımız aralıksız 17:30’a kadar devam etti. Birçoğu akademik kariyer yapmış kurul üyeleri ile tanışmış ve özellikle hakiki ölüm, beyin ölümü, bitkisel hayat ve gerçek hayat gibi konuları detaylı olarak aramızda müzakere ederek, münhasıran organ nakli için yeni fikirler ve yeni fetva düzenlemeleri ile ilgili olarak bilimsel ve ilmî tartışmalar yaptık.
Kurul üyelerinin, sahalarında çok iyi yetişmiş ilahiyatçılardan müteşekkil olması beni ileri derecede memnun etti. Özellikle Kurul Başkan Vekili Sayın Prof. Dr. Cenksu Üçer ve Çalıştay Başkanı Dr. Muhlis Akar Beyefendilere, olaylara bakış açıları ve değerlendirmeleri için münhasıran teşekkür ve takdirlerimi ifade etmek istiyorum.
Organ nakli, kalbin durdurulması, suni solunum, gen müdahaleleri, kromozom cerrahisi, embriyo transferleri, klonlama, hücreye, sitoplazmaya, çekirdeğe ve DNA’ya tıbbi girişimler konularında gelen soruların cevabi fetvaları konularında çok detaylı ve hararetli tartışmalar yaptık.
Bazı hususlarda, kurulun çok hassas davrandığını ve kılı kırk yardığını müşahede ettim. Bu da beni ileri derecede rahatlattı ve memnun etti. Zira halkımızın kafasının saçma sapan fetva(!)larla karıştırıldığı günümüzde, Türkiye Cumhuriyetimizin resmi bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulunun varlığı ve ileri derecede hassas ve tedbirli davranması; insanımızın şarlatan, sahtekâr ve düzenbazların “fetva” adı altındaki laflarına ve palavralarına itibar etmemelerinin, gerektiğinde en doğru cevabı ve gerçek fetvayı alabilecekleri bir ilmî kurulun varlığı ve bu sebeple de aklıselim ile davranabilecekleri düşüncesi yüreklere su serpmiştir.
Lakin, gerek Kur’an-ı Kerim’in yeni tefsirinin hazırlanmasında gerekse çağdaş fetva çalışmalarında, daha doğru kararlar verebilmek açısından bu kurullara mutlaka branş üyeleri de seçilerek dâhil edilmelidir. Ancak bu üyelerin, İslami konulara da belli bir düzeyde vâkıf olmaları elzemdir. Aksi takdirde yanlış yönlendirmeler ve hatta hatalı kararlar kaçınılmaz olur.
Yine her zaman üzerinde durduğum gibi, bu Din İşleri Yüksek Kurulu çalıştayından da edindiğim tecrübe ile ilahiyat fakültelerinde; felsefe, fizik, kimya, matematik ve genetik gibi derslerin müfredata zorunlu ders olarak konulmasının ve okutulmasının bir kez daha çok ehemmiyetli olduğunu ifade etmek istiyorum.
Henüz hiçbir yerde arz-ı endam etmemiş, konumuzla da yakinen münasebeti olan bir rubaimizle makalemizi bağlayalım.
FETVÂ
— — • / • — — • / • — — • / • —
(Mef’ûlü, Mefâîlü, Mefâîlü, Feûl)
Fetvâ verebilmek için, ihsan gerekir.
İlhamla tefekkür, ilim, irfan gerekir.
İnsan olabilmek bile muhtaç gönüle,
Olmazsa da hiç olmazı, burhan gerekir.