12-14 Aralık 2014 tarihleri arasında, “Türk Jinekolojik Onkoloji Grubu” olarak biz yine Kars’tayız. Dört yıl ara ile Kars’a bu ikinci gelişimiz. İlk gelişimiz yaz aylarındaydı. Sınırda tarihi Ani kentini, Sarıkamış’taki Şehitler Abidesi’ni gezmiştik.
Bir eğitim kurumunun, Kafkas Üniversitesinin bu güzel şehri nasıl geliştirdiğini, nasıl değiştirdiğini hayretler içinde gözlemliyoruz. Tıpkı usta bir ressamın, ufak ufak yaptığı birkaç fırça hareketiyle, henüz tamamlanmamış bir tabloyu, bir eseri yüceltmesi, güzelleştirmesi ve olağanüstü hâle getirmesi gibi.
Son dört yılda, Kars ve çevresinde çok şeyin değişmiş olduğunu görmek gerçekten çok sevindirici. Toplam olarak on yedi bin öğrencileri var. Üniversite kampüsü oldukça geniş bir alana yayılmış. Bu süre içinde, Tıp Fakültesi Hastanesi ve fakülte binalarının pek çoğu tamamlanmış durumda. Sağlık Bakanlığı, yeni ve modern bir bölge hastanesinin inşaatını bitirmiş bile.
Öğrenci yurtları, geniş bulvarlar, yeni toplantı binaları hizmete sunulmuş.
Kış burada henüz yeni başlıyor. Gece sabaha kadar kar yağdı. Her yer bembeyaz, hava oldukça soğuk ve temiz. Karslılar bu sene kışın geç geldiğinden yakınıyorlar, “Nerede o eski kışlar?” diye hayıflanıyorlar. Hava soğuk, ancak Karslılar ve çevre yöre sakinleri ile birlikte ortam sıcacık. Bunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Şehirde kaşar, gravyer, bal, tereyağı satan çok sayıda firma var. Tavsiye üzerine bunlardan birine dalıyoruz. Satıcılar, sıcakkanlı ve çalışkanlar. Tatmamız için kapların içine peynir örneklerinden bol miktarda koymuşlar. Kimimiz tekerle, kimimiz kiloyla alıyoruz. Kars kaşarı, zaten herkesçe de biliniyor. Henüz ülkemizde çok bilinmeyen, bilinmediği için de çokça tüketilmeyen “Kars Gravyer Peyniri” gerçekten çok muhteşem ve lezzetli.
Toplantılarda, onkoloji konularının yanında rahim sarkmaları, idrar kaçakları ve anne ölümlerinin en önemli nedenlerinden olan “doğum sonu kanamalar”da işlendi. Zaten en hararetli tartışmalar da bu konular etrafında yapıldı.
Ertesi gün, Çıldır Gölü’ne gidiyoruz. Göl henüz donmamış durumda. Kıyısında göl balığıyla öğle yemeği ikramı var. Balık vasat olsa da, salata muhteşem. Asistanımızın babası, büyük bilim adamı Gabil Hoca’dan analitik matematik ve önemi konusunda çok değerli bilgiler alıyoruz. Hocanın üniversite ve ülkemiz bilimi için ne büyük bir kazanç olduğunu gözlemliyoruz. Akşam yemekte, genç öğrenci grubunun Kafkas Oyunları gösterisi grubumuzdan çok beğeni aldı. Kendileri amatör olsalar da, gösterileri çok profesyoneldi.
Suat Hoca, Kars Kazı’nın ekonomik getirilerini, yetiştirilmesini, kaz etini, tüyünü, evlerin etrafında güvenlik hizmeti görmelerini ve başkaca özelliklerini anlatıyor. Slaytta da gösterildiği gibi, her bir tanesi çeyrek altın değerinde. On kaz on çeyrek, yüz kaz yüz çeyrek. Kaz, ekonomik açıdan bu kadar önemliyken, şehir girişindeki Kaz heykelinin kaldırılmasına anlam veremiyor insan. Mesele kötü görüneni yıkmak, ortadan kaldırmak değil, daha iyisini ortaya çıkarıp koymak olmalı.
Bundan sonra Kafkas Üniversitesi ve bilimin yapması gereken, hayvancılık, süt ve süt ürünlerinin, kaz yetiştiriciliğinin gelişmesi için yöre sakinlerine önderlik etmek, onlara bilimsel destek vermek olmalı, diye düşünüyorum.
Toplantılarımıza saygı duruşu ve İstiklal Marşımızla başlanılmasına, özellikle üniversite toplantı salonlarında, al bayrağımızın yanında üniversite bayrağı, ön duvarda Atatürk resminin bulunmasına hep dikkat ederim. Bunlar da benim olmazsa olmaz çizgilerim. Arkadaşları uyardım. Bayrakları getirip koydular. Atatürk resmi için de bana söz verdiler.
Üniversite sosyal tesislerinde, kapalı alanda, hem de bizzat üniversiteliler tarafından aleni sigara içilmesinin mantığını pek anlayamadım. Yönetimlerin ve yöneticilerin dikkatine!
Serhat şehrimiz Kars ile Kafkas Üniversitesi bütünleşmiş durumda. Öğrencisi, üniversite çalışanları ve öğretim üyeleriyle. Bu da bizleri oldukça memnun ediyor.