Geçen hafta 5. Ulusal Dahili ve Cerrahi Yoğun Bakımlar Kongresi Adana’da yapıldı. Bu Kongre, Türkiye’de yoğun bakım kavramını gündeme taşıması ve ne çok sorun olduğunu her birimizin gözleri önüne bir kez daha sermesi yönünden kanımca oldukça yararlı oldu.
Yeni bir uzmanlık tüzük taslağı çalışması yapıldığını bilmekteyiz. Geç kalınmış bir hazırlık dönemi ve eksik çalışmalar olduğu da zaten ortada. Ülkemizde birçok alanda olduğu gibi bu konuda da her nedense geç ve geri kalmış bulunmaktayız. “Geri kalma” durumunu belirledikten sonra, neler yapabileceğimize bakmak önemli diye düşünüyorum. Bu Kongre’ye Sağlık Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Türk Yoğun Bakım ve Dahili ve Cerrahi Bilimler Dernek temsilcilerinin katılımını önemli bir açılım olarak görüyorum. Tüm ilgili taraflar son derece duyarlı ve uzlaşmacı olarak bu önemli sorunu çözme yolunda bir adım attılar. Yoğun bakımın yandal uzmanlığı vermesi konusu gündemdeki en önemli sorun olarak görünmekte. Ülkemizde en az bin civarında yoğun bakım hekimine gereksinme olduğu açıkça görünmekte. Bu hekimleri kimlerin yetiştireceği konusu ise hala bir bilinmez şeklinde durmakta. Yoğun bakımın çok alana bölünmüş olması da bir başka sorun gibi geliyor bana. Eğer kısa zamanda bin hekime gereksinme varsa; bu hekimler de dahiliye, cerrahi ve anestezi uzmanlarınca sağlanacaksa gerçekten bu sayıya ulaşılabilecek mi? Sayıyı sağlamak için hatalı yaklaşımlar sergilenmeyeceğine inanıyorum ve umuyorum. Bir diğer soru ise, hekimler neden yoğun bakımda çalışmak istesinler? Yaşam süresi sınırlı olan insanoğlu idealist olarak elbette bu işi yapmaya başlayabilir. Ancak ekonomik, sosyal ve akademik bazı ayrıcalıklar tanınmazsa niye bu kadar uzun ve zahmetli bir yolu sürdürsün? Mevcut duruma bakıldığı zaman performansa dayalı katkı paylarında yoğun bakım çalışanlarının çok daha az kazandıkları tüm taraflarca ifade edilmektedir.
Diğer bir önemli sorun da kimlerin eğitimci olacağı sorusu. Henüz bu konuda belirlenmiş bir durum yok. Yoğun bakımın dahiliye, cerrahi, göğüs hastalıkları, anestezi ve çocuk anabilim dalları tarafından verilebilir bir yandal haline gelmesi kimin ne yapacağının da net bir şekilde ortaya konmasını gerektirmekte. Gerçekte bu kadar net ve kesin çizgilerle yoğun bakımları ayırabilme şansımız var mı? Belki yola çıkış olarak bu tablo iyi bir seçim olabilir. Yoğun bakımların multidisipliner yapıları yandal verilmesinde göz önüne alınması gereken bir diğer konu olabilir. Geleceğe yönelik çok fazla sorun olduğu açıkça görülmekte. Tartışma ortamlarının olması ve konunun gündeme taşınması önemli bir gelişme.
Biraz da mevcut sorunları, daha doğrusu günlük yaşamda sürenleri de tartışmak istiyorum. Yoğun bakım çalışanlarının ücret, çalışma saati, mesai ve izin gereksinmelerinin mutlaka yeniden düzenlenmesi lazım. Yoğun bakımda çalışan bir hemşire ile poliklinik hemşiresi arasında özendirici bir fark olmalı. Koşulların ağırlığının fark edilmesi için tüm yöneticileri empatik yaklaşıma davet ediyorum. Hemşire ve ara eleman yetiştirmekte daha enerjik olmak durumundayız. Elbette yetiştirdikten sonra buralarda istihdamlarını da mutlaka sağlamalıyız. İlaç, araç-gereç gereksinmesi bir türlü çözümlenemeyen diğer sorun. Özellikle bazı ilaçların bulunamayışı biz hekimleri hiç de hoş olmayan durumlara düşürmekte. Hipokrat yeminimiz ile yasalar arasında sıkışmamalıyız. Bu konuda yapılması gerekenleri herkes biliyor. O halde yetkililer neden çözüm sağlamıyor?
Oldukça verimli bir Kongre yapıldığı kanısındayım. Bu kadar çok sorunun gündeme taşınması, konuşulması önemliydi. Temennimiz kısa zamanda sorunların çözülmesi ve gelecek günlerin bugünden daha güzel gelmesidir. Saygılar sunarım…